Small Grey Outline Pointer

18 Ekim 2013 Cuma

The Last Entry | 8.Bölüm



The Last Entry-8.Bölüm
Çeviren: CryofKRAY.*


"Ama.." Luhan, Wufan'ın bunu bilmesi gerektiğini iddia edercesine konuştu. Hem Wufan, üç yıl Yixing'in durumuyla özel olarak ilgilenen doktorun ta kendisiydi. Bu da Wufan'ın, Yixing'in durumunu gerçekten bildiği anlamına geliyordu. Böylece ona yönlendirebilirlerdi.
"Hayır. Ona hiçbir şey anlatma. Eğer ben..." Yixing, konuşmasına devam etmeden önce derin bir nefes almak için duraksadı.
"Eğer ben ölsem bile." Yixing, Luhan'a gülümseyip konuştu.
Luhan bundan nefret ediyordu. Neden Yixing böyle rol yapıyordu ki? Wufan'ın onu aldattığı doğruydu ama, Wufan bu durum için en gerekli kişiydi. Wufan onu tedavi etmede ve hastalığını atlatmasında ona yardım edebilirdi.
"Bu, benim son dileğim.." Yixing, hafifçe ekledi yeniden.
Bunu duymak, Luhan'a her şeyi kabul ettirmişti. Bu son dileğe ağır kalple sustu. Yixing'in hastalığa karşı koyabilme şansının %40'tan daha az olmasına dayanamıyordu. Bu yüzden, neden Luhan en iyi arkadaşının ayrılmadan önceki son dileğini yerine getirmeseydi ki?
Ardından, Yixing ayağa kalktı ve odanın dışına yürüdü.
Her şeye kendi başına dayanmak canını yakıyor olsa da ne yapabilirdi ki? Tek başına ölecek olması kaderiydi. Hastanenin dışına yürüyüp yürüyn insanların arasına karıştı. Yürüyor, topluluğu takip ediyor ve nereye varacağını umursamıyordu.
Yürüyüp yanından geçen binlerce insan vardı. Ve hepsinin de bir hayatı. Herkes yanında biriyle yürüyordu. Yokşa bile bir yerde, birini bekliyordu.
Ama, Yixing tek başına yürüyordu ve kimse onunla buluşmak için beklemiyordu. Kimse eve geldiğinde ona hoşgeldin demeyecekti. Kimsesi yoktu. En çok sevdiği kişi, hiçbir düzgün neden söylemeden bırakmıştı onu üstelik.
Ben bu kadar kötü müyüm? Niye şimdi kimsem yok? Ben ne yaptım ki????
Ev, şimdi ona çok yabancı geliyordu. Artık bu yer onun değildi. O, buraya ait değildi. Wufan haklıydı, burası Wufan'ın eviydi. Yixing buraya ait değildi. Bunun hakkında düşünmek, onu mağazaya getirtip bütün kutuları almasına neden olmuştu. Duvardaki bütün çerçeveleri, masaların üzerinde ikisinin çekildiği fotoğrafları alıp kutuya yerleştirdi. Yatak örtüleriyle aynı renkteki beyaz perdeleri orjinal haline çevirdi. Yixing, bütün her şeyi ilk buraya geldiğindeki gibi değiştirdi. Çekyatların yerini geri değiştirip bütün mutfak eşyalarını yeniden düzenledi. Wufanla kullandığı tüm tabak ve kupaları kaldırıp eski haline getirdi. Aldığı ve ona Wufan'ı hatırlatan tüm şeyleri kutulara yerleştirdi. Bütün fotoğrafları, hediyeleri, süs eşyalarını bile. Yixing hepsini aldı. Hayatının bir durağı olan buradan ayrılmak istemiyordu.
Wufan'ın böyle olmayacağını biliyordu. O, şımdi Baekhyun'a sıkıca sarılmak istiyordur. Kendisi tarafından çıkan tüm bu karışıklığı temizlemede Wufan'a yük olmak istemiyordu.
"Evet, işte bu. Aslolan hali." Yixing, sonunda ilk geldiğindeki gibi gözüken evin içine bakarak konuştu. Her şey, Wufan'ın favori renkleri siyah ve beyazdı.
Evin herbir yerini izlerken gülümsüyordu. Şimdi ona ait hiçbir şey yoktu. Her şey, Wufan'ın hayatına girdiğindeki gibi normale dönmüştü. Sonunda, Yixing asıl odaya gidiyordu, her gece aşk yaşadıkları yere. Tatlı anılarla dolu olan yer, şimdi sadece Yixing'in hatırlayıp seveceği birer anıydı.
Ardından Yixing, bavullarını aldı; içinde tüm kıyafetleri, çift tişörtleri, eşyaları ve birçok şey bulunan bavulları. Ve oturma odasına bıraktı. Tüm kutularını, çantalarını ve eşyalarını orada topladı. Hiçbir şey bırakmadığından emin olmak için son bir kez daha evi dolaştı.
Taksiyi çağırıp bekledi. Oradaki son anıyla eğlenirken koltuğa oturup bir şeyler yazmak için günlüğünü çıkardı. Polaroidini çıkarıp Wufan'ın evinin fotoğrafını çekti ve günlüğüne yapıştırdı. Şimdi Wufan'ın son isteği olan evinden ve hayatından çıkması isteğini yerine getiriyordu. Bütün anılarına aklına geliyordu. İkisinin tatlı anıları. Kahkahaları ve aptalca şakaları hala Yixing'in kulaklarında net bir şekilde duyuluyordu. Wufanla görüşeli sanki daha dünmüş gibi hissediyordu. Wufan'ın o gülüşü hala zihninde taptazeydi.
Ama kapının vurulmasıyla Yixing düşüncelerinden sıyrılmıştı. Yixing kapıya yürüdü ve taksi sürücüsünün çoktan orada dikildiğini gördü. Kyungsoo'yu ararken sürücüden ona yardım etmesini istedi.
"Kyungsoo, bana yardım edebilir misin?"
"Ne oldu Xingie-ge?"
"Eşyalarımı senin yerine taşımak istiyorum. Olur mu?"
"Tabi ki olur. Ama neden? Wufan'ın yeri seni daraltıyor mu? Ne oldu ge?"
"Ahhh bir şey yok. Sadece bazı şeyleri ortadan kaldırmak istiyorum. Olur mu?"
"Evet, evet. Tabi ki olur."
Yixing, her şeyi aldıktan sonra şoföre Kyungsoo'nun yerine gitmesini söyledi. Kyungsoo'nun yeri buraya 10 dakika mesafedeydi ama Yixing'e yol çok çok uzun gelmişti. Yürüyen insanları, mağazaları, sürekli yiyecek aldığı marketi, adeta sarılmayı sevdiği yeri izliyordu. Hiç bu yerden ayrılacağını düşünmemişti. Belki de burada bulunabileceği son anıydı. Gözlerinden bütün bu yerleri, bir bir geçiyordu. Bu yerler, Wufanla anıların dolu olduğu ve herkesin burda Wufanla olan ilişkilerini öğrendiği yerlerdi. Kasabanın mutlu çifti; buradaki insanlar tarafından onlara verilen isimdi.
Wufan'ın hiç anılarımızı hatırlayıp hatırlamayacağını merak ediyorum.
"Geldik." Şoför, Yixing'i biraz zıplatmıştı.
"Ohh acaba yeniden kutuları taşımada bana yardım edebilir misiniz?"
"Tabi ki ederim." Taksi sürücüsü kutuları Kyungsoo'nun mağazasına taşımaya başlarken yanıtladı.

Yixing, içi çerçeveli resimlerle dolu bir kutuyu taşıyordu. Wufan ve onun resimlerini. Onu elinde dikkatlice taşıyıp diğer kutuların yanına koydu. Ve son defa açtı. Gözleri üzerinde gezindi. Kendilerinin iki yıldır yarattıkları anılar, şimdi kimsenin istemediği bir paçavraya dönüşmüştü adeta. Yanında götürmek istiyordu ama hastaneye yatmalıydı ve orada nereye koyacağını bilmiyordu. Belki de en güvenli yer burasıydı. Kyungsoo'ya bunu sonradan atmasını söyleyecekti. Bütün bunları atabilecek kalbe sahip değildi şu an.
"Xing ge." Kyungsoo, büyüğü dalgın düşüncelerinde sıyırtıp çağırdı.
Yixing hemen kutuyu kapatıyorken içinden bir fotoğraf aldı,
"Evet, Kyungsoo." ayağa kalkıp cevapladı.
"Sen, iyi misin? Değişik gözüküyorsun? Wufanla aranızda bir şey mi oldu?" Kyungsoo merakla sordu.
Yixing, genç olana sadece gülümsedi. "Birlikte olmak kaderimiz değilmiş Kyungsoo. Ben iyiyim. Endişelenme, anlaştık mı?" genç olanı inandırmayı çalıştı.
"Emin misin? Eğer bir şeye ihtiyacın olursa, her zaman beni arayabilirsin. Ya da, neden sadece burada kalmıyorsun ki?"
"Hayır, hayır Kyungsoo. Ben iyiyim. Yapmam gereken başka şeyler var. Teşekkür ederim." Yixing hafifçe gülümsedi.
"Kutu? Açabilir miyim?" Kyungsoo, mağazasını işaret edip diğerine bakarken sordu.
"Hayır diyebilir miyim?" Yixing, genç olana takıldı.
"Tamam o zaman." Kyungsoo takılmasına sırıttı.
"Şimdi gitmem gerek Kyungsoo. Çok teşekkürler." Yixing, genç olan teşekkür edip biraz eğildi.
Ardından Yixing, Kyungsoo'ya doğru yürüyüp sarıldı.
"Çok teşekkür ederim Kyungsoo ve eğer canını yaktıysam özür dilerim." Yixing, kulağına fısıldadı.
Kyungsoo'nun gözleri hayretle açıldı.
"Sorun ne ge? Bundan sonra görüşmeyeceğiz demek değil bu, değil mi?"
"Kim bilir?" Yixing, Kyungsoo'ya gülümseyip "Elveda.." dedi. Ve taksiye bindi.
"Neler olup bittiğini keşke sana anlatabilseydim Kyungsoo.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder