Small Grey Outline Pointer

18 Ekim 2013 Cuma

The Last Entry | 13.Bölüm - FİNAL



The Last Entry-13.Bölüm [Final T-T]

Çeviren : CryofKRAY.*


Bölüm Şarkısı ;
http://www.youtube.com/watch?v=FNHVwTTQce0



¤ 30 Temmuz:
Şimdi her şey çok daha zor. Nefes almak bile..



"Xing, iyi misin?" Luhan, yatakta Yixing'in yanına oturdu. "Çok yorgun gözüküyorsun."

Yixing en iyi arkadaşın bakıp şefkatle gülümsedi, "Endişelenme."

"Uyumalısın Xing.", öneride bulunmuştu.

"Sona yaklaşmışken nasıl uyuyabilirim Han.."
Bunların duyduktan sonra elindeki Yixing'in kayıtlarına bir şeyler yazan Wufan aniden durdu.

"Bu şekilde konuşmayı keser misin?" Gözlerini Yixing'e sabitleyip konuştu.

"Güçlü olmak için elimden geleni yapıyorum." Yixing, gözlerini kaçırdı. Zamanının köşelerde gezdiğini hissedebiliyordu.


Luhan iç çekip Wufanl Yixing'i tek bırakarak odadan ayrıldı. Yaşamaya çalışmasına rağmen Yixing'in gün geçtikçe öldüğünü biliyordu. Yixing'i böyle görünce çok fazla acı çekiyordu. Üç ay olmuştu. Neden Tanrı bunun en iyi arkadaşına olmasına izin veriyordu?

"Konuşabilir miyiz?" Luhan odadan ayrıldıktan sonra, Wufan öldürücü sessizliği böldü.
Yixing, sesin sahibine bakmadı.

"Bizim hakkımızda.." şefkatle söyledi.

Yixing dudaklarına küçük bir gülümseme yerleştirdi."Aramızda konuşmamızı gerektirecek hiçbir şey yok."
Kalbine saplanan acıyı hissedebiliyordu."Lütfen önce beni dinle Xing." Yalvarıyordu.
Yixing doğrulmadı.

"Yanlış yaptığımı ve sana karşı günahkar olduğumu biliyorum ama yaptığım tüm yanlışlar için çok pişman ve üzgün olduğumu bilmeni istiyorum. Gerçekten.." Wufan'ın çoktan gözlerinde yaşlar birikmişti.

"İnsanlar bazen hatalar yapar. Sorun değil, bunu kabul ederim. Özre gerek yok." Yixing hala Wufan'a bakmıyordu.

"Geçiştirmeyi kes. Eğer iyiysen, şimdi bana bak." Wufan sertçe konuştu. Ama kızgın sesinin altındaki üzüntüyü Yixing duyabiliyordu. Ve biraz titriyordu da.

"Doğruyu söylüyorum." Yeniden konuştu.

Gözlerindeki yaşları ve sesindeki titremeyi tutmaya çalışıyordu.

"O zaman bana bak." Wufan, yatakta Yixing'in yanına oturdu. Omuzlarından tutup kendine çevirdi.
Yixing nasıl gözüktüğünü bilmiyordu ama gözlerinin çok yaşlı olmadığına emindi. "Neden ağlamak zorundaydın ki?" önünde ağlayan adama gözü takılınca durdu.

"Lütfen Xing.. Seni çok özledim.. Çok üzgünüm.." Yeniden özür diledi. "Seni sevi--"

"Hayır. Şunu söyleme. Şimdi, çoktan daha mutlu ve iyi bir hayatın var. Artık hayatına girmeyeceğim. Sadece senin geçmişinde yaşamış biriyim." Wufan'ı durdurdu.

""Gerçekten bunu kastettim Xing.." burnunu çekti. "Seni seviyorum.. Lütfen hala beni sevdiğini söyle.."

Yixing, elini Wufan'ın yanağına koyup yaşları sildi."Belki de birlikte olmak kaderimiz değilmiş.." diğerinin gözlerine baktı. Kalbini kaplayan acı, çok ağır ve acı vericiydi."Şunu kesip aramızda hiçbir şey yokmuş gibi davranalım.
Yeniden burada tanıştığımızdan itibaren nasıl yaşıyorsak öyle olalım. Belki, bu ikimiz için çok daha iyi olur. Ve Baekhyun için de.."

Yaşlar yine Wufan'ın yanaklarından akıyordu."Bu, yanlışımın bedeli mi Xing?" hıçkırdı."Apartmanımı boş bulduğumda nasıl hissettiğimi biliyor musun? Beni hiçliğe terk ettiğinde.."

"Her yerde seni aradım. Bana bu kadar yakın olduğunu hiç fark etmemiştim. Ofisim seninkinden bir öncekiydi ve bana ne kadar yakın olduğunu fark etmemiştim. Belki de, çok iyi ve değerli birini aldatacak kadar yalanlarla kör olmuştum."

Yixing, gözlerinde yaşların yeniden biriktiğini hissedebiliyordu.

"Ve apartmanı terk etmeden önce sana yaptıklarımı hala kabullenemiyorum. Sadece bana yardım etmek isterken bile ortada hiçbir neden yokken sana bağırdım. Sadece yıldönümümüzü kutlamak istediğinde, sana tokat attım. Başka biri için seni bıraktım. Hep beklettim. Sürekli aramalarını, mesajlarını reddettim.
Neden böyle yaptığımı bilmiyorum. Hasta olduğunu fark edemeyecek kadar seni tamamen ihmal ettim. Eğer farkına varsaydım, belki seni kurtarabilirdik. Bu şekilde acı çekmezdin."

Neden Wufan bunlardan bahsetmek zorundaydı ki? Her şey kafasında taptazeydi. Hissettiği acı. Wufan'ı affetmiş olsa da hissedebiliyordu. Bunun hakkında konuşmak istemiyordu. Düşünmek istemiyordu. Neden Wufan bu sorunu gün yüzüne çıkarıyordu?

"Geçmişten bahsetmeyelim." Hıçkırığını bastırıp sesli şekilde burun çekmemek için durdu."Bu sadece..çok acı veriyor.." Gözyaşları yanağından akıyordu. Wufan'a baktı. "Belki bir gün, bütün bunların neden yaşandığını anlarsın."

Wufan önünde ağlayan çocuğa baktı. Yixing'e ne kadar acı çektirdiğini ve bütün bu zaman boyunca Yixing'in nasıl tek başına acı çektiğini görebiliyordu. Elini Yixing'in yanağına götürmek istedi ama Yixing elini kaldırdı. Yaşlar akarken gülümsedi."Kendim silebilirim. Endişelenme."

Durdu, "Şimdi git." yeniden gülümsedi."Git, Wufan." fısıldadı.

Wufan başını kaldırdı. Ayağa kalkıp Yixing'e döndü. "Hep seni seveceğimi bilmelisin, Xing.." odadan ayrıldı.
Yixing, gözlerinden akan yaşlarla yavaşça kaybolmaya başlayan uzun figüre baktı. Belki bu, verdiği en iyi karardı. Wufan mutlu olduğu sürece, iyiydi. Onlar için en iyi yol buydu.

"Hala seni sevdiğimi ve sonsuza dek seveceğimi ne kadar söylemek isterdim biliyor musun?" kendi kendine fısıldadı.
"Ve ölürken yanımda olmanı gerçekten isterdim.."

Daha da güçsüz ve zayıf düşmüştü. Ölmekten korkuyordu. Arkadaşlarına nasıl izah edeceğini bilmiyordu ama gerçekten korkuyordu. Onların teselli edemeyeceklerini biliyordu. Uyumaktan daha da korkar olmuştu. Ya bir daha uyanamazsa??? Ya artık bir daha bu dünyayı göremezse..?


Yixing, pencereye dönük bir şekilde yatakta uzandı.
Bazen hayat, çok acımasız ve adi oluyordu. Neden sahip olduğu mutlu hayatı son anda elinden alınıyordu? Neden bir süreliğine de olsa mutlu olamıyordu? Neden Baekhyuni o öldükten sonra orataya çıkmamıştı? Ya da neden Tanrı, 3 yıl önce doktorların beklediği gibi canını almamıştı? Neden Wufanla tanışmıştı? Neden, sadece sonunda onu inciten biriyle tanışmıştı?
Yixing çoktan olmuş bitmiş şeyleri düşünüp kafasını ağrıtmamak için durup gözlerini kapattı. Artık acı çekmek istemiyordu. Wufan bunun hakkında konuşmamalıydı. Özür hiçbir şeyi düzeltmiyordu. Sadece durumu daha da kötü yapıyordu.


2 Ağustos:
Çok yorgun ve bitmiş durumdayım. Bu acı çok fazla.. Gerçekten artık dayanamıyorum..



'Doktor, bir günlüğüne dışarı çıkabilir miyim?' Yixing, doktorlar bedenini kontrol ederken aniden sordu.

'Ne demek istiyorsun?' Luhan, işini yaparken bir süreliğine durdu.

'Bir yere gitmek istiyorum.' nazikçe sorup izin vermelerini umdu.

'Kiminle?' Wufan sordu.

'Tek başıma.'

'Tek başına yürüyemiyorsun bile Yixing. Nasıl yalnız gideceksin?'

'Evet. Senin için çok tehlikeli olur Yixing.' Donghae ekledi.

Dört doktor, Yixing'in dinlenmesi için dışarı çıktılar. Kimse bir şey demiyordu ya da tartışmıyordu. Hepi, her şeyin apaçık ortada olup Yixing'i kurtarmak için bir şey yapamayacaklarını biliyordu.

'Galiba bir şey söylememe gerek yok. Zaten hepimiz bunu biliyoruz.' Siwon konuşmaya başladı.

Yanında yürüyen Donghae onaylarcasına başını salladı. 'Evet, o çok zayıf. Hareketleri çok yavaş. Her an gerçekleşebilir.'

'Daha önce o kadar hastayı kurtarabilirken neden en iyi arkadaşımı kurtaramıyorum?' Luhan böldü.

Wufan duygularına yenilmemek için güçlü olmaya çalıştı. Bir şeyler yapmalıydı. Hiçbir şey denemeden öylece durup sevdiği kişinin yalnız ölmesine izliyordu. Kanseri alt edebilecek bir şeyler olmalıydı.

Wufan arkasını üç arkadaşına dönerek odadan çıktı.

'Bunu kabullenmeli.' Donghae hızla çıkan Wufan'ın arkasından baktı.

'Durum farklı, bunu bilmen gerek.' Siwon yenide ekledi.

Luhan sadece hışımla önünden geçen Wufan'a baktı. Nasıl bunu kabullenecekti? Bununla yüzleşebilecek miydi?



Yixing elinde, polaroid fotoğrafı tutuyordu. Dikkatlice fotoğrafa baktı. Wufanla onun fotoğrafı. Ve arkalarındaki bahçede bir göl vardı. Çok güzel ve sakin bir göl.. Bu yerin adını hatırlamaya çalışırken beynini zorluyordu. Yerin adını yazmayıp günlüklerinde bir sürü resmi bulunan yer. Fotoğrafın altında yazan şuydu;

'....her zaman kalbimizde yaşatacağımız yer..'

Gerçekten oraya gitmek istiyordu. Yeniden hatırlamaya çalıştı ama yapamadı. Bu yerin ne adını biliyordu ne de oraya nasıl gidileceğini. Ve şimdi, oraya gitmesine izin verilmiyordu. Her şey çok zordu.

Günden güne, doktorlar ve hemşireler Yixing'e daha çok dikkat ediyordu. Artık kendi başına ayaklarını kullanamıyordu. Herkes onun kendiyle ne kadar üzgün olduğunu görebiliyordu. Yürüyemediğindeki yüz ifadesini. Nasıl yazılacağını unuttuğunda ağladığını, baş ağrısı yüzünden gözlerini açamadığını, kan öksürdüğünde bile arkadaşlarına iyi olduğunun temini olarak gülümsediğini.. Bir şeyler çizmeyi geç yazamadığında sürekli yakındığını.


Yixingle ilgilenen dört doktor, gözlerini onun üzerinden ayırmıyorlardı. Her ne kadar Wufan, Yixing'e bakmaya gönüllü olsa da Sadece kıyafetlerini değiştirmeye gidiyordu. Diğer her şeyi hastanede yapıyordu. Bunun hakkında Baekhyunla da konuşmuştu. İlişkilerini durdurmak istiyordu. Baekhyun için değerli olmayı planlamamıştı. Baekhyun'a olan aşkının gerçekten olmadığını bildiği halde nasıl yanında kalabilirdi? Aşkı sadece Yixing içindi. Eğer birlikte olma gibi bir kader varsa, bu o olmalıydı. Ama şimdi sevdiğiyle olmak istiyordu.

Baekhyun'u ağlarken görünce kalbi çok kırılmıştı. Ama bu Baekhyun ve kendisi için en iyisiydi. Hala, Baekhyun'u bu dünyada en mutlu edecek kişi miydi bilmiyordu. Yixingle arasında olan şeyin Baekhyunla da olmasından korkmaya başlamıştı. Korkuyordu.
Wufan, her zaman Yixing'in karşısındaki hasta bakıcı masasındaydı. Böylece gözü hep üzerinde oluyordu. Yixing'i yedirip diğer konularda ona yardım eden kişiydi. Bazen Tao da yardım ediyordu. Yixing'in onu reddetmesi ya da geri kabul etmemesi umrunda değildi.
Yixing'in ona verdiği zarif ve küçük gülümseme onun için yeter de artardı.

'Bana yardım eder misin?' Yixing kontrolden sonra dışarı çıkmak için Wufan'ın elini tuttu.
Wufan, Yixing'e baktı. Bu tuhaf hareketi gitmesini durdurmuştu.

'Bir şey mi oldu?' yakınlaştı.

Yixing, masanın üstünden bir günlük aldı. Sayfaları çevirip onu buldu. Polaroid fotoğrafa baktı. Wufan, yerinden onu görebiliyordu. Kalbi yeniden acı hissetmeye başlamıştı. Bu, her zaman yürüdükleri ve Yixing'e teklif ettiği yerde ikisinin çekilmiş olduğu bir fotoğraftı.
Bu yer apartmanına uzak değildi ve her öğle vakti ikisi orada yürürlerdi.

"Beni bu yere götürür müsün?" Yixing, elinde tuttuğu fotoğrafla Wufan'a baktı.

Wufan hala dumura uğramış haldeydi."Bu yer?"

"Üzgünüm ama bu yerin adını unutmuşum."

Wufan, yanına oturdu. Yixing'e baktı."Bu yer çok anlam yüklü Xing."

"Biliyorum." durdu. "Ama gerçekten oraya gitmek istiyorum."

"Seni oraya götürebilirim." Wufan, genç olana gülümsedi.

"Bence, Tao ve Luhan beni götürebilir."

"Hayır.. Tao ve Luhanla birlikte gidelim. Onlardan daha iyi biliyorum bu yeri. Ve apartmanıma da uzak değil Xing. Hatırlıyor musun?"

"Uzak değil mi???" Yixing şaşkın bir şekilde Wufan'a baktı.

Wufan başını salladı. "Şimdi dinlenmelisin. Çok bitkin gözüküyorsun Xing."



"Ge, bugün oraya gitmek istediğinden emin misin?" Tao, üç arkadaşının onu götürmeleri için bekleyen Yixıng'in yanına gittı.

Bugün tamamen tükenmiş hissettiğini inkar edemezdi. Her şeye rağmen, hissettiği tüm yorgunluğu ve acıyı içine attı. Belki de bu oraya gitmesi için tek zamanı ve şansıydı. Oradan manzayı izlemek için.. Hala Wufanla oradaki anılarını hatırlıyordu, ama nasıl gidileceğini ve adını değil.
"Ben iyiyim." sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Gülümsedi.
"Çok endişeleniyorum, ge. Yarın gidebiliriz."
"Şimdi gidelim. Luhan ve Wufan bizi bekliyordu." Yixing, tekerlekli sandalyeye oturup konuştu. Günlükleriyle dolu çantayı aldı.
Tao susup tekerlekli sandalyeyi ittirdi.
Yolculuk çok sessiz ve sakindi. Radyo kapalıydı. Luhanla Tao arkada oturuyorlardı. Üçü de Yixing için çok endişeliydi. Yixing'in gözleri önündeki görüntüdeydi. Bu yolu hatırlayabiliyordu ama emin değildi.Pencereden bakmaya devam etti. Etrafındaki her şeyle çok ilgiliydi.Wufan her zaman yürüyüp alışveriş yaptıkları yola girdi.Yixing'in göz atabileceği hızda sürüyordu.


"Hep burada yürürdük, değil mi?" Aniden sessizliği böldü.

"Evet. Durmak ister misin?" Wufan sordu.

Yixing, Wufan'a baktı."Hayır, hayır. O yere doğru sür. Oradan izlemek istiyorum manzarayı."

Wufan, Yixing'e bakıp gülümsedi."Tamam o zaman." Wufan emin değildi ama sanki Yixing'in gözleri dolmaya başlamıştı.

Rahatsız hissetmeye başlamıştı. Yixing'i o bahçeye götürmek iyi bir fikir miydi?
Arabı apartmanına park edip Tao ve Luhanla, Yixing'in tekerlekli sandalyeye oturmasına yardım etti.

"Onunla yürü. Biz arkadan takip edeceğiz." Luhan fısıldadı.

Wufan onaylayıp yürüyüş yolunda tekerlekli sandalyeyi yavaşça sürdü. Bahçeye gitmek için kullandıkları her zamanki yol. Her şey hala aynıydı, gelişi güzel giyinen Yixing değişmemişti. Siyah pantolonunun üstünde sade bir tişört vardı. Bazı insanlar onları izliyordu. Ama Wufan önemsemedi. Yixing anın tadını çıkarıyordu.

"Hala aynı. Seninle önceden yürüdüğüm gibi."
Wufan güldü."Haklısın. Oradaki bahçeyi görebiliyor musun?" mutlulukla konuştu.
Yixing şevkle başını salladı. Gülüşü çok içtendi.
Wufan, Yixing'i her zaman oturdukları yere yerleştirdi. Oturup uzandıkları küçük bir ağaç hala orada duruyordu. Anılar, ikisinin de hafızasında hala capcanlıydı. Manzaranın sakinliğinde kalmaya tercih etmişlerdi.
Bir süre sonra, Kyungsoo ve Kai de varmıştı. Birbirleriyle konuşmaya başladılar. Sakin mekan, şimdi onların kahkahalarıyla dopdoluydu.

"Xing, polaroid kameranı getirdin değil mi? Hadi fotoğraf çekilelim!" Luhan önerdi.
Tao, fotoğraf çekilmelerine yardım etmesi için birilerini bulmaya gitti.
Wufan, Yixing'i en iyi görünümlü yere götürdü. Altısı da bir bayan yardımıyla fotoğraf çekilmeye karar verdi. Bayana altışer tane çekmesini söylediler. Herkeste birtane bulunması için.

"Şimdi sizin fotoğrafınızı çekeceğim."

Tao, Wufan ve Yixing'e döndü.

"Hızlı hızlı!" Luhan ekledi.

"Ayağa kalkmak ister misin?" Wufan sordu.

Yixing yüzünü kaldırdı."Ama yapamam."

"Seni tutacağım." Wufan söyleyip Yixing'in kalkmasına yardım etti. Belinden tutup yavaşça dayanmasını sağladı.

"Şimdi oldu. Sağ elımi bırakacağım." Yixing onaylayınca bıraktı.

"Dikkatli ol hyung!" Jongin, Wufan'a bağırdı.

"Tamam, hazır olun!!!" Kyungsoo seslendi.

Polaroid kameradan onlara baktı. Bir anda kalbi çok fazla acı ve hüzün hissetmişti. Gözleri doldu. Ama hala yüzündeki gülümsemeyi koruyordu.

"1...2....3" Kyungsoo düğmeye bastı.
(Kyungsoo) Yixing için..
Fotoğraf çıktı ve Tao aldı.
"Bir kez daha!" Luhan bağırdı.
(Kyungsoo) Wufan için..

Luhan kesinlikle Kyungsooyla aynı şeyi düşünüyordu. Birbirlerine gülümsediler.

Ardından Wufan, Yixing'in tekerlekli sandalyeye geri oturmasına yardım etti.

"Teşekkürler.." Yixing fısıldadı.

Luhan ve Tao, ikisinin yanına geldi.

"Bu, hepimiz için. Bir anı olarak saklayın olur mu?" Tao keyifle konuştu.

"Ve bunlar da sizin için. Saklayın." Wufanla Yixing'e verdi.


Altısının hepsi de çimenlerin üstündeydi. Jongin, Kyungsoo, Luhan ve Tao gölün yanındaki çimenlere uzanmış önceden oturdukları ağaca yaslanmış Wufan ve Yixing'e bakıyorlardı.

Yixing'in elinde kalem, kucağında günlüğü vardı. Wufan onun ne yaptığını bilmiyordu ama görebildiği, Yixing'in altısının fotoğrafını yapıştırıp altına bir şeyler yazmasıydı. Arka sayfayı çevirirken diğer elinde kendisiyle olan fotoğraflarını tutuyordu. Ardından Wufan, Yixing'in günlüğünden gözlerini aldı. Genç olanın titrediğini hissetmişti.

"Üşüdün mü?" sordu.

"Birazcık.." Yixing gökyüzüne bakıp gülümsedi.

Yixing'e yaklaşıp eliyle belini sardı."Zannedersem bu azıcıkta olsa bedenini ısıtabilir."
Wufan, Yixing'in tamamen ona yaslandığını hissedince gülümsedi. Bunu fazlasıyla özlemişth. Her zaman Yixing'in yanında olma duygusunu.

"Peyniiiir!" Jongin aniden kalkıp polaroid kamerayı tuttu.
İkisi de sadece Jongin'in çocuksu hareketine güldü.

"Çok tatlı oldu. Bunu ben alacağım." Jongin yeniden bağırdı. Diğerlerinin kahkahasını duyabiliyordu.

"Buraya ilk geldiğimiz zamanı hatırlıyor musun?" Yixing sordu.

"Tabi ki hatırlıyorum. Ayrıydık değil mi?" güldü."Elimi seninkinden niye kaldırmıştım bilmiyorum. Çok endişelenmiştim."

"Ben de. Ama yeniden karşılaşmıştık sonuçta."

"Evet ve yine burada. Tarihi de bugünküyle aynıydı. Bu zamanlardaydı ve günbatımını beraber izlemiştik."

"Çok güzel. Tıpkı önceki gibi.." Yixing günbatımını izlerken fısıldadı.

Çok yorgun hissediyordu ve gözleri de ağırlaşmıştı. Gerçekten uyumak istiyordu ama aynı zamanda günbatımı görüşünden kaybolana kadar izlemekte istiyordu.

"Çok yoruldum." Yixing, Wufan'ın omzuna yavaşça başını yaslarken konuştu.

"Uyumak istersen sorun yok Xing, seni geri taşırım."

Yixing yeniden gülümsedi."Ayakkabılarımı kaybettiğim günü hatırlıyor musun?"

"Eveettt.. Herkes, seni kollarımda taşıdığım için bize bakıyordu... O zaman çok gururlanmıştım, biliyor musun?" Wufan mutlulukla kahkaha attı.
Yixing'in attığı küçük kahkahayı duyabiliyordu. Hala Yixing'in kahkahasını duyabildiği için mutluydu.

"İstersen uyu."
Yixing'in gözleri gökyüzünde, günbatımını izlerken başını salladı."Eğer uyursam beni kaldır." fısıldadı.
Wufan, Yixing'e bakıp kafasını salladı.

"Söz mü?"

"Söz."

Yixing gücünü toplayıp Wufanla resmi olan sayfaya bir şeyler yazdı. Wufan göremiyordu ama görmek istememişti. Çünkü bu Yixing'in özeliydi. Onu okumaya hakkı yoktu.

"Yeniden uyanacağına dair söz ver bana." Wufan, bedenini Yixing'e bastırırken fısıldadı.

Wufan, Yixing'in gülümsediğini fark etmişti."Söz." geri fısıldadı.

"Bu yer, senin ve benim için çok anı dolu değil mi? Bu yeri gerçekten sevdiğini hala hatırlıyorum. Buradan günbatımı ve doğumunu izlemeyi çok seviyordun." durdu."Gelip burada gündoğumunu izlemek için nasıl acele ettiğimizi hatırlıyor musun???? Ben cüzdanımı almayı unutmuştum. Sen de. Elim elini tutarken buraya hızla koşmuştuk. Sadece hırkalarımızla. Polisten kaçıyormuşuz gibi koşmuştuk." Yeniden kahkaha attı. Ama gözleri dolmaya başlamıştı.

"Evettt. Çok gülmüştük." Yixing şefkatle ekledi."Daha fazla anlat bana."

"O zaman.. Kayak merkezine gizlice girdiğimizi hatırlıyor musun? Çok karanlıktı ki ama iyi ki ay vardı. Yine de mutlulukla oynamıştık." Wufan hıçkırıklarını bırakmamak için durdu."Xing, London'a gittiğimizi hatırlıyor musun? Alarmı kurmayı unutup Seoul uçağımızı kaçırmıştık? Ben hala hatırlıyorum. Çünkü bu seninle başbaşa geçen ilk tatilim olmuştu."

Yixing gözlerinin daha da ağırlaştığı hissedebiliyordu. Kalp atışları gittikçe yavaşlayıp bedeni felçli gibi kesilmişti.

"Seninle tanıştığımız ilk an da, hastanenin yanındaki bahçede olmuştu. Çok güzel ve aynı zamanda genç gözüküyordun. Senin doktorun olarak seçildiğim için çok mutlu olmuştum. Her şey çok güzeldi. Ve sonra sana teklif ettiğim zaman....."
Wufan anılarından bahsederken durdu. Aniden Yixing'in tuttuğu kalem düşüp yuvarlanmıştı,
ayaklarının buluştuğu yerde durup. Solgun çocuğa baktı. Söz verdiği gibi Yixing'i uyandıracaktı.

"Xing." seslendi."Xing, uyan."
Genç olan Wufan'a tepki vermiyordu. Ardından Wufan, Yixing'i biraz sarstı. Yixing'in kendi bacağının üstündeki elinin düşmesine sebep olmuştu. Gözleri dehşetle açıldı. Genç olan bir kere daha sarstı.

"Xing." seslendi."Xing, uyan. Xing."
Kalp atışları hızlanıp alnında terler birikmişti. Yixing'in nabzını ölçmek için elini çekip aldı. Nabzı bulamayınca titremeye başladı. Yixing'in diğer elini aldı. Yeniden nabzı aradı.

"Xing.. Lütfen yapma. Xing uyan. Xing." Yixing'e sarılmış, ağlıyordu.

"Uyan Xing ... Yeniden uyanacağına dair bana söz verdin Xing ....!!!!"
Wufan'ın bağırmasını duyunca diğer dördü hızla geldi.

"Wufan. Ne oldu?" Luhan bağırdı.

"Xingggg...... Uyan !!!!" Wufan'ın gözleri kan çanağına dönmüştü. Yanakları yaşlarla ıpıslaktı.

"Xing!!!! Xing!!" Wufan'ın yanında duran Kyungsoo'nun eli ayağı birbirine dolaşmıştı.

Luhan öylece dikliyordu. Az önce olana inanamıyordu. İstemsizce yaşlar akmaya başlamıştı. Felçli gibi, ayakları yere çakılmış hiçbir yere hareket edemiyordu.
Wufan, Yixing'i kucaklayıp sakin yüzüne baktı."Xing.... Xing..... Uyan !!!!"
Yixing çok duru ve huzurlu duruyordu. Daha fazla acı ve üzüntü yokmuş her şey iyiymiş gibi..

"Yixing uyan.... Uyan Xing.... Seni seviyorum Xing... Lütfen beni bırakma..." Wufan ağlamasını durduramıyordu.

Jonging, Kyungsoo'nun yatışması için ona sarıldı. Luhan hala şaşkındı. Sessizce hıçkırıyordu.
Wufan, Yixing'e sıkıca sarıldı. Gözü, hala Yixing'in kucağında duran günlüğd takıldı. Aldı ve Yixingle onun fotoğrafını gördü.

"Bir saatten az bir süre önce kahkaha atıyorduk Xing.... Ve şimdi...... Beni sonsuza dek bıraktın...." burnunu çekti. "Sözünü tutmadın Xing.. Lütfen gelip beni de yanında götür Xing...."

Wufan sayfaların arasındaki fotoğrafı aldı. Yixingle fotoğrafının olduğu sayfada başka şeyler de vardı. Ama gözlerini kaplayan yaşlar yüzünden net göremiyordu. Fotoğrafın uçup gitmemesi için günlüğü kapattı.
*********************************


"Ohh, buyur." Kyungsoo kapıyı açtı."Üzgünüm sana söylemeyi unuttum. Yixing daha önce bir şeyler getirdi. Benim açmama izin vermedi. Bu yüzden bunun ne olduğunu bilmiyorum." Kyungsoo, Jongin arkalarında Wufan'a yolu gösterdi.

"Gerçekten mi?" Wufan sordu.
Kyungsoo mağazanın kapısını açtı."İşte orada." Üç kutu işaret etti. Wufan yürüdü.
Kutuyu açıp içine baktı. İçindekilerden birini aldı. Gözleri dehşetle açılmıştı. Bu, Yixingle onun resmiydi. Tozları silip Kyungsoo ve Jong'e döndü.

"Bunu alacağım."

"Senin bileceğin iş." Jongin cevapladı. Kyungsoo da onayladı.


Her şeyi şimdi gitmişti. İç çekti. Bütün resim çerçeveleri, panolar ve kutudakileri eski yerlerine koydu. Koku tamamen aynıydı. Yixing'in daha önce aldığı koltukların aynısını almıştı. Wufan, Yixing'in günlüğü yardımıyla birliktelerken apartmanın nasıl gözüktüğünü hatırlamaya çalışıyordu. Geri geldikleri için çok mutlu gözüküyorlardı. Wufan geriye dönüp her şeyi düzeltmeyi gerçekten çok isterdi..
Gece yarısı Yixing'in günlüğünü okumak onu güldürmüştü. Sanki Yixing yanıbaşındaymış gibi hissediyordu. Apartmanı Yixingle olduğu zamanki gibiydi. En azından bu onu gülümsetiyordu. Biraz olsun.. Ne kadar çok boş ve yalnız hissetse de..


Wufan henüz okumadığı tek günlük olan son siyah günlüğe baktı. Alıp yatak odasına doğru yürüdü. Bütün ışıkları açıp kapıyı kapatmadı. Apartmanını görmek istiyordu. Yixing olmadan yalnız kalmaktan korkuyordu. Dün gece Yixing gittikten sonra tek başına uyuyacağı ilk geceydi..
Yatağa uzanıp günlüğü eline aldı. İlk sayfayı açarlen aniden göğsüne bir zarf düştü. Yüzü buruştu. Zarfı alıp açtı. Parlayan ağırlığı hissedebiliyordu. İçinden çıkardı. Gördüğünden sonra gözlerinde yaşlar birikmişti. Elinde tuttuğu küçük bir yüzüktü, çift yüzükleri... Acısını içine atıp mektubu okumaya başladı:

" Biricik Wufanım,
Selam.. Bugün ne yapıyorsun? Belki bunu okurken artık hastanede olmayacağım. Aslında direkt sana söylemek isterdim ama güçlü değilim ve korkuyorum. İlk olarak, senden özür dilerim.. Çünkü seni mutlu edemedim.. Ve lütfen bana söz ver, bu dünyadan ayrıldığımda mutlu olacağına dair. Endişelenme, seni uzun zaman önce affettim. Beni sevmeyi ve düşünmeyi bırak. Hayatından, Zhang Yixing ismini sil. Gidip seni gerçekten seven birini bul. Hastanede ağladığın günü hatırlıyor musun? Ağladığını görünce kalbim çok acıdı. Bunu biliyorsun, değil mi? Lütfen sonradan da benim için ağlama. Söz ver bana? Biliyor musun, bütün bun olayların gerçekleşmesinin sebebi, Tanrı'nın bizi ayrı kalmaya alıştırmasıydı. O, bizim hür olmamızı istedi. Beni neden terk ettiğini düşünme artık. Sadece anılarımızda kaldı.
Wufan.. Eğer gerçekten kaderimizde birlikte olmak yoksa, öteki dünyada birbirimize aşık olmayalım.... Olur mu?

Yixing.. "


"Neden bana bu yapıyorsun Xing? Neden beni bırakmak zorundaydın???" Ağlarken eliyle gözyaşlarını sildi.

"Son günlüğünü okumaktan korkuyorum Xing. Senin ne kadar acı çektiğini bilmekten korkuyorum."
Wufan yine de gücünü toplayıp günlüğü okudu. Giriş çok uzun değildi, beş kelimeden fazlasını kapsamıyordu, ama Wufan'ı durdurmaya yetmişti. Wufan, Yixing'e yaptıklarından sonra tek başına nasıl acı çektiğini açıkça görebiliyordu. Son sayfaya yaklaşırken, Yixing'in titrek el yazısını okuyamıyordu. Ama okumayı denedi. Ardından altısının bulunduğu fotoğrafın olduğu sayfaya geldi.

¤ 8 Ağustos:
Bunlar en iyi arkadaşlarım.
Soldan itibaren: Luhan, Tao, Wufan, ben, Kyungsoo ve Jongin.

Wufan gülümseyip resmi yapıştırmak için bant aldı. Ardından sonraki sayfayı çevirdi. En son sayfaydı. Bir fotoğraf düştü. Kağıdı geri koymak istdrken, sayfanın ortasındaki titrek yazıyı gördü. Bu sefer okuyabiliyordu. Çok mutlu hissetmişti. Gözlerinden yaşlar akarken gülümsedi:


"Ben de seni seviyorum, Zhang Yixing..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder