Small Grey Outline Pointer

18 Ekim 2013 Cuma

The Last Entry | 12.Bölüm



The Last Entry - 12. Bölüm

Çeviren: CryofKRAY.*

Yixing, çok tanıdık gelen bu bedeninin sahibine baktı. Evet, bu Oydu. Alışıla geldik bir şekilde hala yakışıklı ve mükemmeldi. Hiçbir şey değişmemişti. Baekhyun yanındaydı. Yixing'in gözünde gerçek bir çifttiler. Mutlu bir çift. Yüzüne hafif ve zayıf bir gülümseme yerleşti ama başını sağ tarafa doğru çevirdi. Uzun bir süre ne Wufanla ne de Baekhyunla göz göze gelmek istemiyordu. Çünkü son damlaya geleceğini biliyordu ve bunun bir daha gerçeklemesini istemiyordu.
"Zitao, bu ne?" Yixing nazik, açık ve yavaşça konuştu.
"Bu senin iyiliğin için, ge." Zitao büyüğü ikna etmek istercesine kulağına fısıldadı.
Yixing bunu duyduktan sonra sadece sessiz kaldı ve Donghae ve Siwon'un yanında duran Wufan'a baktı. Luhan'ın, ona kızıp sinirleneceği konusunda endişelendiğini biliyordu. Nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Bu onun dileği olduğu ve birbirlerine söz verdikleri için Luhan'a kızması gerektiğini düşünüyordu. Ama Luhan'ın bir açıklaması olmalıydı. Bu yüzden şimdilik hiçbir şeye karışmamaya karar verdi.
Ardından Donghae, Yixing'in ondan her şeyi duymaya hazır olduğunu görünce konuşmaya başladı. "Yixing, nasılsın?"
Yixing her zaman yaptığı gibi iyi olduğunu belirtircesine güçsüzce gülümsedi. İyi olduğunun açıklamasaydı bu. Bugün de hala nefes alabildiği için şanslıydı.
"İyi. Seni gördüğüme sevindim. İlk olarak, Dr. Wu grubumuza senin özel doktorun olarak katıldı, anlaştık mı? Bu yüzden bedeninin durumunu en iyi o bilmeli."
Yixing, Wufanla ilişkilerinin şimdi sadece doktor-hasta olduğunu duyunca kucağına bakıp sustu.
"Sonrasını Dr. Choi söylesin." Donghae, Siwon'a baktı. Luhan çoktan devredışı olmuşken Siwon'un buna dayanabileceğini biliyordu. Donghae, Yixing'in kayıtlarını elinde tutan Wufan'a baktı.
"Yixing, şu anki durumunu sana söylemiştik. Bu yüzden, kemoterapi olmanı öneriyoruz. Yapacak mısın? İlk olarak senin iznini almamız gerek."
"Hayır." Yixing'in sesi son zamanlarda çok konuşmadığından dolayı boğuk ve yavaş çıkıyordu. "Yapmak istemiyorum."
"Ama Xing, sana yardımcı olabilir." Luhan sonunda konuşmuştu.
"İstemiyorum Han."
Wufan hastalarının, sanki hiç yarın ve umut yokmuş gibi hayatlarından kolayca vazgeçmelerini sevmiyordu. Elini doktorlara bir saniye dermişcesine uzattı.
"Nasıl kolayca hayır diyebilirsin? Kemoterapi olman hayatını kurtamana yardımcı olabilir." Wufan, Yixing'e yaklaşarak konuştu ilk kez. Yixing yüzüne bakmıyordu bile. Bakışlarını yeniden kucağına indirip parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Bu sesi çok fazla özlemişti ama artık onun değildi.
"Yap şunu." Wufan ekledi.
Neden Yixing kendini incitiyordu? Bunun hayatından vazgeçmekle alakası yoktu, sadece doktorlar ne yaparsa yapsın, tedavi ne kadar güçlü olursa olsun, zamanı geldiğinde er ya da geç gidecekti. Bunu durdurabilecek hiçbir şey yoktu.
"Hayır." Yavaşça konuştu. "Siz doktorsunuz, değil mi? Bunun etkilerinin ne kadar korkunç olabileceğini biliyorsunuz." Durdu, "Zaten acı içindeyim, neden acımı artırmak zorundasınız? Şimdiki durumumu kabul edebilirim ve.. Ölene kadar böyle olacağımı da.."
Baekhyun, Yixing'e baktı. Wufan haklıydı, o çok solmuş ve zayıflamıştı. Sesi bile çok alçaktı, bir fısıltı gibi adeta. Baekhyun çok kötü hissetmişti ve sonrasında ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ama Wufan'a yardım ettiğinin göstergesi olarak en iyisini yapması gerekti, bugün.
"Ölüm ya da başka bir şeyle ilgili değil bu, Yixing. Denemeliyiz ve ya sana bir şey olursa? Başımızdaki kişilere(?), ne cevap vereceğiz? Ve arkadaşlarına, ailen--" Wufan durdu.
Yixing gözlerini Wufan'a kaldırdı, "Hayır.. Bir ailem yok. Endişelenme." Gülümseyip kendi başına tekerlekli sandalyeyi döndürdü. Çünkü odasına geri dönmek istiyordu. Kendi kendine gülümsedı. Wufan bunu unutmuş muydu?
"Sana yardım edeyim." Zitao, Yixing'e yardım etti.
Wufan, Yixing'in odadan ayrılmasını seyretti. Masanın üstündeki bütün kayıtları fırlatıp bedeninin düşmemesi için masaya yaslandı. Kalbindeki hüsran, düş kırıklığı ve birçok duygunun karışımı kızgınlığını bastırmayı denedi.
"O zaman bir şey yapamayız." Siwon, Donghaeyle odadan çıktı. Belki de Wufan'ın biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. "Sonra görüşürüz."
"Ben de ilk gideceğim." Luhan hafifçe elini Wufan'ın omzuna koyup ayrıldı. Odada sadece Baekhyunla kalmışlardı. Bomboştu. Masadaki Yixing'in tüm dosyalarına baktı. Kalbindeki duygu daha da güçleniyordu. Elinin yanındaki bir tutam kağıdı sıkıca tuttu. Kalbini kaplayan bu duyguyu zaptetti.
"Fan." Baekhyun seslendi.
"Beni yalnız bırak." Wufan sertçe konuştu.
"Fan, böyle olamazsı--"
"Beni yalnız bırak dedim!" Wufan bağırmıştı. Diğeri şoktaydı.
Baekhyun, Wufan'ın sesini duyunca dehşete düştü. Wufan'ın, her zaman duyduğu sevimli ve ilgili sesi nerdeydi? Öfkeyle ve nefretle dolu duyduğu bu seste neydi? Wufan'ın şimdi ne kadar güçsüz olduğunu anlayabiliyordu. Bu yüzden yavaşça odadan çıkmaya yeltendi. Wufan'ın yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ve o da Wufan'a bunu vermeliydi. Olgun ve sakin olması gerekiyordu şu an. Sevgilisini itmek istemiyordu.
"Eğer beni istersen, hep burada olacağım." Kapıyı çekti.
***********************************
"Ge, emin misin?" Zitao, Yixing'in yatağına uzanmasına yardım ediyordu.
Yixing sustu ve gözleri arkadaşına kaydı. Zitao hala gençti ve iyi biri olduğu için mutlu bir hayatı olacağına inanıyordu. Dışarıdan çok güçlü ve olgun biri gibi gözükse de, aslında çok yumuşak bir kalbi vardı.
"Endişelenme. " Zitao'ya yorgun gözlerle baktı. "İyi olacağım."
Yixing hep bunu söylüyordu ama Zitao onun nasıl iyi olacağını anlamıyordu. Onun hayatını kurtarabilecek her türlü tedavi reddederken nasıl iyi olacaktı?
İnsanların söylediği gibi; biz anlayacağız. Hayır, zamanımızın ne zaman geleceğini hissedeceğiz. Yixing'in istediği de buydu. Bu yüzden Yixing'i istemediği şeyleri yapmaya zorlayamazdı. Kemoterapinin etkileri çok acı verici ve berbattı.
Zitao, Yixing'e kalbinin derinliklerinde inandığının göstergesi olarak sessizleşti. Aslında inanmıyordu. Yixing sürekli iyi olduğunu söylüyordu ama günden güne bedeni daha da zayıf düşüyordu. "İyi uykular, ge. Çok yorgun gözüküyorsun."
Yixing gözlerini kapatırken Zitao'nun görüşünden kaybolup kapının kapandığını gördü. Gözlerini kapattı. Her zamanki gibi karanlıktı. Hayatı çok renksizdi ve hayatını renklendirecek kişiyi görmüştü. Üç yıl önce bu kişi Yixing'i tamamen değiştirmişti ve ona birçok sevimli anılar da vermişti. Ne kadar bu kişi kaderi olmasa ve şimdi başka biriyle mutlu olsa da.. Wufan, endişeli veya mutsuz gözükmüyordu. Pişman olacağı hiçbir şeyi yoktu sanki.
Yixing'in de bekleyeceği hiçbir şeyi yoktu. Artık Wufan onun değildi. Onun Wufanı çoktan gitmişti. Asla geri dönmeyecekti. Yixing şimdi yalnızdı, tıpkı şimdiki gibi. Kimse odada yoktu ve arkadaşları da-- Arkadaşlarının kendi hayatları vardı. Neden Yixing tam da ölecekken onlara yük olsundu ki? Bu onun hayatıydı önceden beri, hep yalnızdı ve bunu fark etmeyen tek kişi kendisiydi. Wufan'ın Baekhyunla olan karesi hala kafasında canlıydı. Yüzündeki gülümsemeyle gözleri hala kapalı bir haldeydi. Dudaklarını büzdü. Nefes alışları zorlaşıyordu. Düşmemek için bir şeylere tutunmaya çalıştı.Ama çok zor gözüküyordu. Yanaklarına değen gözyaşlarını hissedebiliyordu, hemen sildi.Gözyaşlarının yeniden düşmemesi için gözlerini sıkıca kapattı.Ama hala, yapamıyordu,yaşlar solgun yanaklarından sicim gibi akıyordu.
"Beni neden bıraktın?"Ağlarken çömelip fısıldadı "Beni sevdiğini ve ölene kadar benimle yaşayacağını söylemiştin"
Göğsünde dayanılması güç bir ağrı hissediyordu. Neden Wufan onun yanında değilde orada duruyordu? Neden Wufan çok mutluydu da kendisi değildi? Neden Wufan çok harika gözüküyordu? Neden Wufan gibi olamıyordu? Neden ağlayan tek kendisiydi? Bedenindeki acı yeterince kafi değil miydi? Bu onun hatasının bedeli miydi?
"Şu an nerdesin Wufan?" sessizce ağlıyordu, "Yakında öleceğim.."
Yixing ağlıyordu ve gözyaşları durmak istemiyor gibiydi. Umursamıyordu da. Belki de bazen ağlamalıydı, kalbini kaplayan acıyı dışarı atmalıydı. Çünkü hayatı tek başınayken sona erecekti. Mutlu son yoktu, sadece çok can yakıcıydı.
¤ 16 Temmuz:
Çoktan gitti..
Geride kalacak hiçbir şey yok..
Tamamen yalnızım..
********************************
"Ge, bu gece başka bir şey yemek ister misin? Senin için gidip alabilirim." Zitao, tekerlekli sandalyeye oturan Yixing'i bahçe doğru ittirdi. "Başka şeyler denemelisin. İştahını açıp seni daha sağlıklı yapar."
Yixing cevap vermedi. Ona verilen her şeyi yiyordu. Ama eğer şansı olsaydı, kendisi yemek yapmak isterdi. Yemek yapma ve arkadaşları yerken onları seyretme duygusunu seviyordu. Hissettiği memnuniyeti seviyordu. Bunun dışında, Kyungsoo'nun yemeklerini isteyebilirdi. Şimdi o, Jonginle mutlu olmalı.. Kyungsoo'ya bunu söylemeli mi merak ediyordu. Kyungsoo, Wufanla onun hakkında birçok şeyi biliyordu. Vakitlerini hep birlikte geçirirlerdi; birbirlerinin aşk hikayelerini paylaşıp ya da yemek tariflerini ve daha birçok şeyi. Bazen ne pişireceklerini tartışırlardı. Yixing, Kyungsoo'dan Kore yemekleri yapmayı öğrenirdi. Belki de Kyungsooyla Jongin'e söylemeliydi.
"Fark etmez Zitao." Bir süre sonra zayıf sesiyle konuştu. "Ne alırsan yiyeceğim."
Zitao bahçeden çıkmak için köşeden dönerken, karşı taraftan yürüyen Wufan'a ait uzun figürü görebiliyordu. Bu yüzden, hızlıca sola döndü. Wufan'a ihtiyacı yoktu, Wufan'ın da ona. Karşılaşıp iki çift kelam edecek bir şeyleri de yoktu. Wufan'ın onu görüp görmediğini bilmiyordu ama görmemesini umdu. Eğer Baekhyun görürse üzülebilirdi ve Yixing bunun nasıl hissettirdiğini biliyordu. Sevdiğimiz kişiyi başka biriyle izlemek.. Kıskançlık, üzüntü, yalnızlık, öfkeyle dolu bastırılamaz ve üstesinden gelinemez bir duygu.
Zitao, Yixing'i her zaman oturduğu yere yerleştirdi ve yanına oturdu. Yixingle geçirdiği şu aylar ona; hayat, dostluk ve aşk gibi birçok şeyi öğretmişti. Onlardan biri, doğru kişiyle olup olmadığımızı bilmesekte, onlara güvenip elimizden geleni yapmalıyız. Hakkındaki her şeye değer verip onları sevebildiğimiz kadar sevmeliyiz.
Bu yer, Zitao'nun hayatı hakkında düşünebildiği en rahat yerdi. Önceleri sadece bir bahçeydi ama Yixing geldiğinden beri değişmişti. Yixing olmadığında bu bahçe nasıl olacaktı, hiç bilmiyordu. Çok boş hissedecekti. Bahçe de..
"Ge, seni bir süreliğine burada bırakıyorum, tamam?" Kalkıp elinde günlüğü tutup insanları izleyene baktı.
Gözleri, sohbet edip oynayan insanlara takılmıştı. Onların mutluluk kahkahalarını duyabiliyordu. Yeniden kahkaha atmayı ve acısını saklama gereği duymadan gülmeyi özlemişti.
"Neden hala gitmedin?" Gözleri hala insanlardayken, yanındaki kişinin nefes alışlarını duyup hissetmişti. Sağına dönüp Zitao'yu bulmayı umdu ama orada oturan beklenmedik biriydi. Bu kişiden kaçınmak için yeniden diğer tarafa baktı.
"Buraya oturabilir miyim?"
Yixing hiçbir şey demeden gezinen insanlara baktı. Bu onun bankı değildi, isteyen otururdu. Sadece Wufanla konuşmak istemiyordu.
"Günbatımını mı bekliyorsun?"
Yixing yine cevaplamadı. Wufan da ayak uydurdu. Yapabileceği hiçbir şey yoktu ve Yixing'i olanlardan sonra konuşmaya zorlayamazdı. Orada öylece oturup günbatımını bekledi. Yixing'in yanında oturma hissi çok değişikti. Günbatımını Yixingle izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Wufan bunu Yixing'e söylemeli mi bilmiyordu ama hala Yixing'i sevdiğine inanıyordu. Bu duygu hiç değişmeyecekti. Ama eğer sadece Yixing'i seviyorsa, Baekhyun'a olan hislerinin ne olduğunu bilmiyordu. Wufan karar veremiyordu ve her şey için çok pişmandı.
Yixing için Wufan'ın yanında oturma hissi aynı olmasa da, ona ait değildi. Wufan sadece ona bakan doktordu, daha fazlası değil. Daha önceki hissettiği kıpır kıpır hisse sahip olamayacaktı asla. Bunu kabullenmeyi denemişti, mutluluğunun sonsuza dek yok olduğunu kabullenmişti.
Güneş kaybolmuş ve ortalık çoktan kararmıştı. Yixing odaya geri dönmeye karar vermişti ama Zitao yoktu.
Başka hiçbir seçeneği yoktu, geriye dönmek için yavaşça tekerlekli sandalyeyi çevirdi.
Wufan, Yixing'e koştu, "Yardım edeyim."
Odasına ulaşması çok uzunmuş gibi hissetmişti. Konuşmamışlardı ve Yixing'in duyduğu tek şey onun nefesiydi. Koridorda çok kişi yoktu ve odasının yolunda Zitao'yu görebiliyordu. Bunun Zitao'nun planı olup olmadığını bilmiyordu ama Zitao'nun ona gülümsediğini görebiliyordu. Bununla mutlu olmadığı için geri gülmedi. Asla olmayacak Wufanla onu yeniden yakınlaştırma çabalarını sevmiyordu.
Yixing, ayağa kalkmayı denedi. Çok zordu. Ama yeniden denedi, Wufan onu izliyordu hala. Elleri çok şiddetli titriyordu ve Wufan, Yixing'in dişlerini sıktığını duyabiliyordu. Bedeninin çok dengesiz durduğundan Yixing'in düşeceği ihtimalinden korkmuştu. Wufan, küçük bedeni tutup destek oldu.
"Ben iyiyim." Wufan onun yataktan kalkmasına yardım ederken Yixing konuştu. Yixing buna ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu. Kendi yataktan kalkmayı deneyebilirdi. Zitao'nun dışındakilerin yardım etmeye çalışması kendisini becereksiz biri hissetmesine sebep oluyordu. Elini Wufan'ın tutuşundan geri çekti ama Wufan yine tuttu.
"Bırak yardım edeyim.." Wufan ısrar etti.
"Hayır. Şimdi gidebilirsin. Ben iyiyim." durdu. "Git."
Wufan nedenini bilmiyordu ama bunu duymak onu durdurmuştu. Geri gidip Yixing 'in dediğini yaptı.
"Git." Yixing, doktoruna bakmaksızın titreyen elleriyle bedenine destek olmak için masaya tutundu.
Wufan ona uyup dışarıya yürüdü. Kalbi acıyordu, çok fazla. Ama kendini toplayıp bedenıni odadan çıkardı. Belki Yixing'in önceden hissettiği de buydu.. Hissettiğinden daha fazla olduğuna emindi. Kapayı kapatıp cam duvardan Yixing'i izledi.
Yatağına iki adım uzaklıkta olmasına rağmen onun yürümekte ne kadar zorlandığını görebiliyordu. Wufan'ın gözünde mesafe çok zor ve korkunç gözüküyordu.
~ Niye acı çeken tek sen olmalıydın Xing... ~
¤ 19 Temmuz:
O değişmiş.. Ve artık eskisi gibi kokmuyor.. Parmağında yüzüklerimiz de yok.. Belki de çoktan atmıştır..
Kanserin büyümesinden dolayı baş ağrıları daha da şiddetleniyordu. Wufan, Luhan ve diğer doktorların daha önce anlattıkları şeydi. Onun seçimiydi ve yapabildiği kadar acıya dayanmalıydı. Kendine inanıyordu. Acıyı ve başındaki dayanılmaz ağrıyı reddedecekti. En azından, sabah erken kalktığında günbatımını izleyebiliyordu. Gözleri kapalı olsa da acısını bastırmaya çalışıyordu. Çok yorulduğunda bazen uyuyordu. Her şeye rağmen, uyku zamanını azaltıp korktuğundan her zaman uyanık kalmaya devam ediyordu. Ertesi gün uyanamamaktan korkuyordu.. Gündoğumunu göremeyeceğinden korkuyordu..
Wufanla anıları dolu günlüğünü okuyamamaktan korkuyordu.. Wufan'ın yüzünü bir daha görememekten korkuyordu..
Hafızası gitgide zayıflıyordu. Bu sebeple, başı ağrısa bile her gün defalarca günlüğünü okuyordu. Anıların aklından silinip gideceğinden korkuyordu. Wufan'ın onu sevmiş olduğunun, öpüştüklerinin, sarıldıklarının, şakalaştıklarının tek kanıtı buydu. Ve günlüğündeki tüm resimler.. Polaroid kamerasıyla çektiği en son fotoğrafları günlüğüne yapıştırma alışkanlığı vardı. Şimdi bunu yaptığı için kendini çok iyi hissediyordu. En azından, günlüğü eskiden mutlu olduğunu ona farkettirip bildiriyordu.
"Kyungsoo-ah."
"Xingie-hyung. Nerelerdesin? Jonginle defalarca seni aradık ama açmadık. Evine de gittik. Nerdesin?"
Kyungsoo'nun sesi çok korkmuş ve titrek çıkıyordu. Yixing, Kyungsoo'nun endişeli sesini duyunca gülümsedi.
"Bunun için üzgünüm."
"Sadece nerde olduğunu söyle. Seni alayım."
"Hayır, Soo. Ben iyiyim." Yixing, acıyı bastırmaya çalışırken yorgunlukla konuştu.
"İyi misin, Xingie-hyun?"
Yixing küçük bir kahkaha attı. Kyungsoo'yu dinlerken çok üzgün hissediyordu. Arkadan onun için endişlenip meraklanan Jongin'in sesini duyabiliyordu. Arkadaşlarının bilmesini istememesinin sebebi buydu.
"İyi misin hyung? Sesin çok farklı geliyor. Nerde olduğunu söyle bana. Jonginle seni almaya geleceğiz. Bizimle kalabilirsin. Wufan için endişelenmene gerek yok. Ona asla söylemeyeceğim. Onun hakkında bu, değil mi? Endişelenme Xingie-hyung, ona asla söylemeyeceğiz. Benimle sonsuza dek kalabilirsin, seni koruyacağım hyung. Önceki gibi yemek tarifleri ve birçok şey hakkında konuşabiliriz."
"Soo-ah.."
"Hayır.. Ne söylemek istediğini biliyorum. Endişelenme. Kötü hissetme. Jongin de bana katılıyor. Gidip beraber çalışabileceğimiz bir iş bulabiliriz. Yanında çalışabileceğimiz bazı insanlar tanıyorum. Onlarla konuşurum Xingie-hyung. Bu yüzden şimdi--"
"Soo-ah, dur artık." Yaşlar çoktan Yixing'in gözlerinde birikmişti.
"Xingie-hyung.." büyük olan durmasını söyleyince Kyungsoo nazikçe seslendi.
Yixing, Jongin'in ne olduğunu soran sesini duyabiliyordu.
"Soo-ah, hastayım.. Kanser yeniden büyüyor."
Hıçkırık..
"Nee---" Kyungsoo duraksadı.
"Kyungsoo-ah.."
"Hayır, hyung. Yalan söylüyorsun, değil mi? Bana yalan attığını söyle.. Sen iyisin.. Değil mi?"
Yixing ağlıyordu. Ve neden böyle içten ağladığını bilmiyordu. Kyungsoo'nun hıçkırdığını bilmek kalbini daha da acıtmıştı.
"Bu doğru, Soo. Hastayım ve şimdi yapabileceğim hiçbir şey yok.."
Yixing, Kyungsoo'nun sesini duyamıyordu. Tek duyduğu, Jongin'in Kyungsoo'ya ne olduğunu soruşuydu. Bu yüzden telefonu kapattı. Şu an çok kötü ve üzgün hissediyordu. Jongin ve Kyungsoo'yu hastalığıyla adeta yıkmıştı.
Jongin ve Kyungsoo 15 dakikadan az bir süre sonra varmışlardı. Jongin önce Luhan'ı aradı. Neden bu konuyu bilmediklerinin açıklamasını isteyecekti Luhan'dan. Kyungsoo ifadesiz bir şekilde yanında duruyordu, erkek arkadaşının birazcık titreyen elini tutuyordu.
"Bu ne Han???" Jongin sordu. "Neden bize bunu yaptın?!"
"Hayır. Önce beni dinleyin. Jongin, Kyungsoo." Durdu ve nefes aldı. "Bu onun isteğiydi. Benden çenemi kapalı tutmamı istedi."
"Ama biz arkadaşız Luhan-hyung. Bunu yapamazsın."
"Biliyorum ama Yixing'i de düşünmelisiniz." Luhan, iki arkadaşının öfkesini dindirmeye çalışıyordu.
"Ama- Ama bu--"
Konuşmaları Wufan'ın odaya girmesiyle bölündü. İki arkadaşını görmek onu şaşırtmıştı. Bunun Yixingle alakalı olduğunu biliyordu. Öğrenmiş olmalılardı ve nasıl hissettiklerini anlıyordu. Geç öğrenmişlik hissini de..
"Jongin, Kyungsoo. Uzun zaman oldu. Nasılsınız?" Wufan arkadaşlarıyla tokalaşmak istemişti ama yalnız Jongin tokalaşmıştı. "Kyungsoo?"
"Xingie-hyunga yaptıklarından sonra iyi hyungmuşsun gibi rol yapmayı kes." Kyungsoo ayağa kalkıp direkt haykırdı.
"Merak ediyorum, hiçbir elle tutulur açıklama yapmadan sadece onu artık sevmediğini söyleyerek bıraktığın halde, nasıl Yixing-hyungun karşısında durabiliyorsun? Ve şimdi yeniden ortaya çıktın. Neden? Onsuz mutlu olduğunu söylemek için mi??? Yeni hasta bakıcıyla mutlu olduğunu söylemek için mi??!!"
Wufan ayakları üzerinde donup kalmıştı. Bir heykel gibi ifadesizce dikiliyordu. Kyungsoo'yu hiç böyle görmemişti. Ve Kyungsoo'nun böyle bir tarafı olduğunu da bilmiyordu. Belki sadece çok kötü biriydi. Dört yıldır tanıdığı küçük sevimli Kyungsoo da dahil insanları öfkendirip hayal kırıklığına uğratmıştı. Jongin, Kyungsoo'ya sarıldı ama o kurtuldu.
"Bekle. Daha bitirmedim. Beni dinle. Ona ne kadar çok acı çektirirsen çektir, bir kez ağzından seni suçlayıcı bir şey duymadım. Bir kez bile.. Bütün dediği, olanların hepsinin onun suçu olduğu. Çok kıskandığı için. Gülümseyip yaptığın her şeyi kabul etti." Gözleri dolmuştu." Kaç kez seni hastanede beklememesini söyledim biliyor musun?? Kaç kez seni akşam yemeğine beklememesini söyledim? Çünkü asla geri dönmedin. Kaç kez seni aramamasını ve mesaj atmamasını söyledim?? Çünkü senin biraz bile sikinde değildi! Ve sen, sen bağırdın, onu azarlayıp kendinden uzak tuttun.
Başka biriyle cilveleştin. Ve üstelik yıldönümünüzde onu tokatladın!!"
"Soo, hastanedeyiz.." Luhan, Kyungsoo'yu durdurmaya çalışıyordu.
"Hep acısını gülümsemesinin arkasına saklamaya uğraştı. Ama açıkça ne kadar acı çektiğini görebildim hyung. Gözlerinde görebildim. Sen onu terk etmeden önce iki ay boyunc böyle yaptın. Seni başkasıyla kucaklaşırken, elele tutuşurken, öpüşürken izledi." Kyungsoo, Wufan yüzünden acı çeken dostundan bahsederken hıçkırığını bırakmamak için durdu. "İki ay acı çekti. Şimdi dört ay.. Bunu ona nasıl yapabildin?" Gözyaşları okuyordu. "Verdiğin tüm sözler nerede??"
Wufan hiçbir şey demedi. Demeye uğraşmadı. Çünkü Kyungsoo'nun dediği her şey doğruydu. Tek bir yanlış bile yoktu. Ve bu, gözyaşlarının düşmesine sebep olmuştu. Yixing'i nasıl bıraktığı hakkında tek tek konuşan insanları duyuyordu. Şimdi ne kadar kötü olduğunu biliyordu. Yixing'in ne kadar acı çektiğini de..
"Uzun zamandır insanların bana bunu demesini bekliyordum. Herkesin acımasız davranışımı anlatıp muhteşem sevimli, iyi arkadaşını terk eden aptal kıçlı biri olduğumu söylemelerini. Teşekkürler Kyungsoo. Ne kadar kötü olduğumu bana farkettirdin. Hayır, çoktan biliyordum. Ama sen söylediğinde, daha kötü biri oldum. Ben günahkarım, haklısın. Merhametsiz ve şerefsizin önde gideniyim. O çok saf ama acı çeken tek kişi ve ben, şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Onunla yeniden karşılaşalı iki hafta oldu. Ve hala onunla nasıl yüzleşeceğimi bilmiyorum. Gözlerine bile bakamıyorum." Wufan'ın gözyaşları akıyordu. "Bu çok can yakıcı ve hepsi benim hatam."
Yixing, elini birinin tuttuğunu görünce gözlerini araladı. Bu en iyi arkadaşı Kyungsooydu. Dostunun elini sıkıca tuttu. "Kyungsoo-ah.." fısıldadı.
"Xingie-hyung. Seni çok özledim, biliyor musun? Senin için çok endişelendim." Kyungsoo dostuna baktı. Yixing çok solgun ve zayıf gözüküyordu.
"Ben de seni özledim." Yixing, Kyungsoo'nun yardımıyla yatakta oturup arkasına yaslandı. Kyungsoo'ya baktı." Üzgünüm."
Kyungsoo gülümsedi, içinde acıtsa da." Luhan, Jonginle bana her şeyi anlattı."
"İyi o zaman." Güçsüzce gülümsedi. "Senden bir şey isteyebilir miyim Kyungsoo?"
"İstediğini ge."
"Senin yemeğini yemek istiyorum. En çok senin yemeklerini ve seninle kahkaha atmayı özledim." Yixing acı acı gülümserken Kyungsoo'yu övdü.
"Çok fazlasın hyung." Kyungsoo garip bir şekilde güldü. Yixingle konuşup gülmeyeli uzun zaman olmuştu."Her şeyi yaparım hyung." Kahkaha attı ama ne eğlence ne de mutluluk kahkahasıydı.
Hıçkırıklarını tutmaya çalıştı ama yapamadı. Kahkaha atarken gözyaşları akmaya başlamıştı. Ve devam ediyordu. Tutmaya çalışıyordu ama yanaklarından süzülüyorlardı. Gözyaşlarını saklamak için bakışlarını indirdi.
"Ağlama.." Yixing sakince konuştu. Çünkü Kyungsoo'nun saklamaya çalışsa da ağladığını ve kolay koyveren biri olduğunu biliyordu. "Seni tanıdığım çok mutlu ve minnettarım." Yixing, Kyungsoo'nun ellerini alıp tuttu.
Kyungsoo susup gözlerinden akan yaşları sildi, "Sürekli konuştuğum, duygularımı, yemek tariflerini ve daha pek çok şeyi paylaştığım dostum sonsuza dek gidip beni yalnız bırakacakken nasıl rahat olayım? Çin yemeklerini yapmayı kim öğretecek bana?"
Yixing'in kendisi de bu soruya nasıl cevap vereceğini bilmediği için sustu. Belki de bu soru cevapsız kalmalıydı. Çünkü hiçbir şey hakkında söz vermek istemiyordu.
¤ 22 Temmuz:
En iyi arkadaşlarım, Kyungsoo ve Jonginle görüştüm. Kyungsoo ağladı.. Umarım Jongin onu sakinleştirip rahatlatabilir..
Kyungsoo ve Jongin artık her gün hastaneye geliyorlardı. Yixing'in en sevdiği yemekleri getirip onunla sohbet ediyorlardı. Jongin ve Kyungsoo, ölüm ya da hastalık hakkında Yixingle hiçbir şey konuşmayacaklarına söz vermişlerdi. Yixing'in son zamanlarını mutlu geçirmesini istiyorlardı. Yixing'in hep üzüntü içinde olmamasını yeniden mutlu olmasını istiyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder