Small Grey Outline Pointer

21 Ekim 2013 Pazartesi

A Song We Left Unsung - 2.Bölüm



Çeviren : Phantaso


A Song We Left Unsung | 2.Bölüm

Baekhyun iç geçirdi. O gece dışarı çıkmayı planlamamıştı ama üniversite arkadaşı Tao tarafından sürüklendi. Tao’nun eski okul arkadaşlarından bazılarıyla yerel bir bara içki içmeye gideceklerini ve arkadaşlarının yanında birini getirmesini söylediklerini belirtmişti. Dışarıya çıkmaya ikna etmek için Tao’nun çok çabalamasına gerek kalmadı. Baekhyun genelde şirketin ilk tercihi olduğundan diğerlerini kırmak istemedi.

Hemen hayır diyemedi, çünkü bir aegyo ile tehdit edildi.

Baekhyun’un gece ile ilgili hiç iyi düşünceleri yoktu. Ayrıca Tao çok duygusal bir sarhoş ve alkole dayanıklı olmayan biriydi. Alkolden önce ve sonra farklıydı, Tao köpüklü bir enerji topuna dönüşüyordu. Baekhyun en yakın arkadaşına bakması gerektiğini düşündü ama iki bardak vodka-cranberries ile onun kişisel sorunları kırk kat daha fazla bir şekilde ortaya çıkabilirdiı. Gerçekten iki saat boyunca banyonun soğuk zeminde oturup üzgün Pandayı teselli edecek havada değildi. Bu gece değildi, her neyse.
Neyse, en azından böyle bir şey olursa eve dönmeleri uzun sürmeyecekti. Birkaç saat için buna katlanabileceğini düşündü.

İkisi deri, bordo koltuğa, Tao’nun daha önce tanıştırdığı arkadaşlarının karşısına oturdular. Kai yeterince hoş görünüyordu ama Kris’i biraz ürkütücü buldu. Muhtemelen boyunun iki metre olduğu gerçeğinden dolayıydı.
Tao, Baekhyun’u diğer ikisiyle içler acısı konuşma çabalarıyla bırakıp içki almaya gitti. Ama biraz sonra çabaları bir işe yaramadı ve ikili aralarında koyu bir sohbete dalarak onu düşünceleriyle baş başa bıraktılar.
“Chanyeol’un da burada olması gerekmiyor muydu?” Kris’in sorsunu duydu.
“Biraz geç kalacak. Daha sonra bize katılacağını söyledi.” Kai yanıtladı.
Tao içeceklerle döndükten sonra Chanyeol denen adam her kimse onu beklemeye başladı.
“Chanyeol senin de mi arkadaşın?” Baekhyun, Tao ve birbiriyle konuşan ikiliye sordu.
“Sayılır. Onunla aynı okula gittik ama çok yakın falan sayılmayız. O Kris’in en yakın arkadaşı.” Tao göz kırparak ekledi. “Görünüşe göre senin gibi birini istemiş.”
“Neden? Erkeklerden de mi hoşlanıyor?”
Tao sırıtışını engelleyemedi. “Chanyeol kalbini çarptıran her şeyden hoşlanır.”
Baekhyun öksürdü. “... Harika. Benim ‘diğerlerinden’ olduğum izlenimini kim verdi ona?”
“Moda öğrencisi gibi bir şeyin haber uçurduğunu düşünüyorum-- Ow!”
Baekhyun dik dik baktı. “Şu konuşana bak. Omzuna yediğin bir yumrukla kurtulduğuna sevinmelisin.”
Tao gözlerini devirdi. “Lütfen ama. Tehditlerin Wushu kraliçesinde işe yaramaz. Chanyeol geldi.”
Baekhyun, uzun boylu, dalgalı kahverengi saçları olan çocuğun onlara yaklaşmasını izledi. Kris ayağa kalktı ve onu sıkıca kucakladı. Kai de onu tanıtmak için döndü.
“Chanyeol, bu Tao’nun yakın arkadaşı Baekhyun.”
Chanyeol şaşkına dönmüş iri gözlü bir kefal gibi Baekhyun’a baktı ama çok geçmeden yüzü sıcak bir gülümsemeyle aydınlandı. Gülümsemesiyle gözü seğirdi ve Baekhyun’a elini uzattı.
“Merhaba Baekhyun. Tanıştığıma çok memnun oldum.”
Baekhyun ağır çekimde kendisine uzatılan ele baktı. Küçük bir gülümseme vermeyi başarırken elini tutup salladı. Boğazı aniden kurudu ve endişeyle yutkundu. Chanyeol biraz…. şey…. tatlıydı. Toplum içinde olduğundan bu düşünceden kurtulmak istercesini başını sertçe sağa sola salladı.
Henüz Chanyeol’un elini bırakmamıştı. Hala gülümseyerek ama daha komik bir şekilde baktığını fark edince aklına geldi. Baekhyun sanki ateşi tutuyormuş gibi elini çekti. Chanyeol, Baekhyun’un yüzündeki korku ve çile karışımı ifadesine gülmemek için zorluyordu ama yanaklarındaki tapılası kızarıklık hiç yardımcı olmuyordu. Zaten büyük olan gülüşü iki yana doğru genişledi ve büyük bir sırıtış oldu.

“Pekala, ilginç birisin, değil mi?”
Bu iyi niyetli bir yorumdu ama Baekhyun yine de utandı. Nasıl bir cevap vereceğini bilemeden güldü. Daha sonra Chanyeol’a tanıştığına memnun olduğuna dair bir şeyler geveledikten sonra dizlerinin bağı çözüldüğü için Tao’nun yanına, kanepeye çöktü. İçinden bir ses gecenin geri kalanında dizlerinin arasına gizlenmesini söylüyordu.

---

Daha sonra Chanyeol diğer iki erkekle bilardo oynamaya dalmışken, Tao onu odanın bir köşesine çekti.
“Chanyeol, Kai’ye senin çekici olduğunu söylerken kulak misafiri oldum. Sanrım senden hoşlandı. Onunla konuşman gerek.”
Baekhyun bu fikir hakkında endişeliydi. “Ama onu tanımıyorum bile. Ne diyeceğimi bilmiyorum.”
“Yaa. Onunla konuşmaya gitmenin sebebi bu zaten. Bilgin olsun, birbirini tanımayan insanlar böyle tanışırlar—OW! Bana vurmayı kes, çabuk morarıyorum!”
Baekhyun içini çekti. “Gerçekten bunun için yeterince sarhoş değilim.”
Tao onu dehşete sokarak bilardo masasına doğru itmeye başladı. “Olmana gerek de yok. Sadece doğal cazibene güven, biraz uğraşman gerekebilir ama sende bundan biraz olduğuna eminim. Ve bir parça eye-smile, kimseye zarar vermez.”
Baekhyun’u onu bekleyen Chanyeol’un yanına itti. Tao kollarını ikisinin de omuzlarına attı ve onları masadan uzaklaştırmaya başladı.
“Siz çocuklar gidin ve birbirinizi tanıyın. Senin için kazanacağım, Yeol.” Tao, Chanyeol’un ıstakasını aldı ve son kez göz kırptıktan sonra gitmişti.
Çocuklar apaçık, Baekhyun’un buradaki en genç kişi olduğunu düşündü.
Chanyeol’un gülümsemesini görmek için kafasını kaldırdı. Sonra kızararak yere baktı. Duvara, tavana, ayakkabılarına, Chanyeol’un ayakkabılarına, halıdaki uğursuz lekeye, Chanyeol’un yüzü olmayan her yere baktı.
Sonunda Chanyeol garip sessizliği bozdu. “Peki... Sana bir içki getireyim mi?”
‘Lanet olsun. Şimdi ona bakmak gerekiyor.’
İsteksizce tekrar gülümseyerek Chanyeol’a baktı.
“Um ... tabii ki. Teşekkürler. “
“Rica ederim. Ne içersin?”

Baekhyun onun gibi çekici bir adamın varlığında zar zor düşünebiliyordu. Kızgın bir şekilde her zaman zevk aldığı içeceklerden birini hatırlamak için beyninin her noktasını arıyordu. Bir saat kadar bir süre geçmiş gibi hissettikten sonra vazgeçti.
“Uh… Şaşırt beni.”
“Her şeyi bana bırakıyorsun, ha?” Chanyeol sırıttı. “Hemen dönerim.”
Baekhyun rahat bir nefes verip, Chanyeol başka bir yerdeyken kendini sakinleştirmeye çalıştı. Kalbi aynı zamanda çok hızlı ve çok yavaş çarpıyormuş gibi geliyordu. Tao ve diğerlerinin hala oynamakta olduğu bilardo masasına göz attı. Tao onun bakışlarını fark etti ve göz kırpıp cesaret verici bir şekilde başparmağını gösterdi.
Baekhyun böyle sinir bozucu bir duruma soktuğu için arkadaşına küfretti. ‘Umarım favori Gucci çantan yırtılır.’

Chanyeol bir elinde mavi bir şey, diğer elinde de bira ile bir süre sonra geri döndü. Baekhyun’a mavi karışımı verdi. Baekhyun karışımı dikkatle süzdü.

“Bu da ne?”
“Mavi Alizé ve limonata. Sadece dene, bence seveceksin.”
Baekhyun kısa bir süre, içinde sürpriz bir Rohypnol* olma ihtimalini düşünüp merak etti. (Rohypnol :Bunu nasıl desem; Tecavüzcü Coşkun’un uyku ilacı kendileri. Dsfsadf) Küçük bir yudum aldı ve şeker gibi hoş olan tadı hissetti. “Hoş.”
Chanyeol gülümsedi. “Senin gibi tatlı.”
İltifat Baekhyun’u menopoza girmiş bir kadın gibi yaktı. Chanyeol fark etmiş olmalıydı çünkü yine gülüyordu.
“Çok çekicisin, Baekhyun. Biriyle görüşüp görüşmediğini soracak kadar cesur olabilir miyim?”
‘Hayır, belki de bu kadar cesur olmayabilirsin.’ Baekhyun düşündü. Yine de gerçek bir çaba gösterdiği için Chanyeol’a biraz şans vermeliydi. Özelikle de kendi gibi tepkisiz biri için çabaladığını düşünürse.
“Um, şu an için hayır.”
“…Çünkü belki de bir akşam yemeğine çıkmak isteyebilirsin.”
Baekhyun, Chanyeol’a sanki başka bir gezegenden gelmiş gibi baktı. Bu sadece Chanyeol’u bir kez daha güldürdü.
‘Sanırım bu onun her şeye olan tek tepkisi.’ Baekhyun düşündü.
“Eğer sadece gönlün varsa.”Chanyeol ekledi. “Baskı hissetme.”
Baekhyun seçenekleri tarttı. Bunun üstüne Chanyeol’un hoş ve muhteşem olduğunu inkar edemezdi. Belki bir randevu incitmezdi. Zaten içinde eğer bir şans vermezse Tao’nun onu Wushu tekmesiyle fındık gibi ezeceğine dair bir hissi vardı.

“Tabi, neden olmasın?”
En kısa sürede bu laf ağzından çıktığı için hem sinirlendi hem de biraz pişmanlık hissetti.
Chanyeol ona bir cep telefonu verdi. “Telefonunu verirsen harika olur. Eğer gelecek hafta boş olursan gidebiliriz belki.”

Baekhyun zorunlu bir şekilde gülümsedi ve telefonu ona geri uzattı.
Aniden yanağında sıcak dudaklar hissetti ve dondu.
Chanyeol’e ait dudaklar.
Yüzünde.
Bekhyun’un kendi kendiyle konuştuğu iç sesi gitti ve yerini ‘asdasdfa’ tarzı bir şey aldı.
Chanyeol geri çekilmeden önce biraz oyalandı ve ona gülümsedi.
“Gerçekten sabırsızlıkla bekliyorum.”

Baekhyun arka planda onu alkışlayan Tao’ya baktı. Hayat ile ilgili bilmediği daha çok ilginç şey olduğunu düşünmeden edemedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder