Small Grey Outline Pointer

21 Ekim 2013 Pazartesi

A Song We Left Unsung - 6.Bölüm



Çeviren: Phantaso



A Song We Left Unsung | 6.Bölüm


Not: 11 sayfa tuttuğu için itiraf ediyorum kontrol etmeye üşendim. Umarım hata yoktur. Ayrıca beğeniler ve yorumlar bana moral oluyordu ama nedense düştü. Neyse, iyi okumalar!

“Peki, doğum günün için planın ne?”

Baekhyun, Chanyeol’ün dairesinde Kai ile birlikte oturmuş yastıklardan biriyle oynuyordu. Şimdi çıkmaya başlayalı 1 ayı geçmişken, orada çok fazla zaman harcıyordu.

Chanyeol omuz silkti. “Özel bir şey değil. Kris ve diğer çocukları Cumartesi gecesi pizza ve bira için davet edeceğim. Ve tabii ki pasta. Sen de geleceksin, değil mi?”

“Duh! Hiçbir şeyi kaçıramam. Doğum günün için ne istiyorsun?”

Chanyeol gülümsedi ve burnunu öptü. “Seni ve sadece seni.”

Kai arka tarafta yürüdü ve açıkça duyulur bir şekilde kusma sesleri çıkardı.

Baekhyun gözlerini devirdi. “Bu nasıl bir cevap?”

Chanyeol suratını astı. “Ama istediğim tek şey bu.”

“Tamam, iyi. Doğum gününde bana sahip olabilirsin. Ama sana başka bir şey alacağım.”

“Yay!” Chanyeol mutlu bir şekilde ciyakladı ve minderleri birbirine vurdu. “Gelmiş geçmiş en iyi doğum günü olacak.”

“Mmm.” Baekhyun’un aklında başka düşünceler olduğundan dalgınca cevap verdi.

***

Okulları bittikten sonra Baekhyun tavsiye almak için Tao’ya döndü.

“Bir soru. Yeni bir ilişkin olsaydı, ona doğum gününde ne alırdın? Yarın geceden önce Chanyeol için gerçekten bir şey almam gerek.”

“Umm… Bireysel ve bizzat ilgi alanına giren bir şey.”

“Hmm. Arabaları, motorları ve kanlı filmleri seviyor, bildiklerim bu kadar. Aslında hakkında çok fazla bir şey bilmiyorum. Gerçekten umutsuzum. Ona gerçekten seveceği ama manevi değeri de olan bir şey almak istiyorum.”

“Well, arabalar onun hayatı. Bu fikirden yola çıkarsan yanlış olmayacağını düşünüyorum. Bu yaşamına sevgi göstermenin en iyi yolu ve kendini değerli hissedecektir.”

Baekhyun başını salladı. “Bu çok sağlıklı bir tavsiye, Wushu ustası.”

“Ayrıca,” Tao ekledi. “Ben pahalı, türünün tek örneği olan gösterişli bir şeyler tercih ederdim. Düşüncelerini ortaya koyan, çok fazla para harcamadan ilk görüşte kabul edilebilecek bir hediye bulmaya çabalamalısın.”

“Wow, teşekkürler Panda. Bu konuda düşündüğümden daha iyisin.”

Tao güldü. “Benim de iyi olduğum şeyler var. O zaman Chanyeol’ün evinde görüşürüz.”

“Evet, sonra görüşürüz.”


O ve Tao ayrıldıktan sonra, Baekhyun bir hediye aramak için en yakın alışveriş merkezine giden metroyu yakaladı. Mağzalara bakındı ama göze çarpan bir şey göremedi.

Antikalar ve koleksiyonlar satılan bir dükkana rastladığında biraz gergin görünüyordu. İçerisi merakını uyandırdığından cesaretlendi.

Tezgahın arkasındaki adım nazikçe gülümsedi ve eğildi. Baekhyun da kibarca eğilerek karşılık verdi.

“Bir otomobil meraklısı için hediye bakıyorum. Alelade olmayan bir şey. Dediğim gibi bir şey var mı?”

“Evet, aslında sana verebileceğim antika kalak araba modelleri var. Hepsi tek üretim, türünün son örneği.”

Adam eski araba modellerin sıralandığı cam bir kabini gösterdi. Baekhyun, bunlardan birinin Chanyeol’ün arabasının bir değişiğine benzediğini fark etti ve neredeyse mutluluktan spazm geçirerek havalara uçacaktı.

“Oradaki… mükemmel. Onu alacağım.”

***

Ertesi gün, Chanyeol, kapısının önünde üzerinde çalıştığı belli olan altın işlemeli siyah transparan bir kazakla duran Baekhyun’a milyon dolarlar görmüş gibi bakıyordu. Bileklerine kadar inen dar siyah pantolonunu botlarının içine sokmuş ve göz kalemi çekmişti.

“Lanet olsun.” Chanyeol kapıyı açık tutarak tekledi. “Sen korkunç harika görünüyorsun!! Seninle yatmam gerekir…”

Baekhyun cilveli bir şekilde gülümsedi ve dairesine doğru yürüdü. “Peki, bu senin doğum günün olduğundan, normalde göründüğümden daha farklı bir şeyler yapmak istedim.”

“Rahatına bak. Yerinden fırlayan gözlerimi taktığımda döneceğim.”

Baekhyun güldü ve kollarını uzun boylu çocuğun boynuna atıp tatlı tatlı öptü. “Doğum günün kutlu olsun, Yeol.”

Satın aldığı hediyeyi güzelce paketlenmiş ve altın şeritle bağlanmış bir şekilde Chanyeol’e verdi.

Chanyeol ona gülümsedi.

“Baek, teşekkür ederim. Ugh, muhteşem yaratık. Sana bakmak bile acıtıyor.”


Erkek arkadaşına bir öpücük daha verdi. “Devam et ve kendine oturacak bir yer bul. Pizzaları hallettikten sonra yanınıza geleceğim.”

Baekhyun kanepeye oturdu ve Kai, Tao ile diğerlerinin arkadaşı olan Minseok ile onu tanıştırdı. Kısa bir süre sonra Kris kapıyı çaldı ve Chanyeol onu içeri aldı.

“Hey, what’s up, birthday boy!”

“Ayo! Waddup, Kris!” Chanyeol, Kris’i çekip sıkıca sarıldı. “ Kız arkadaşın nerede?”

“Ne yazık ki eve döndü. Sınavları yaklaştığı için ineklemekle çok meşgul, sana iyi dileklerini iletmemi istedi.”


Kris selamladıktan sonra diğer çocuklara doğru ilerleyip oturdu.

“Peki,” Chanyeol telefonun yanından onlara seslendi. “Neli pizza istiyoruz?”

“Et olduğu sürece fark etmez.”

“Baharatlı tavuklu!”

“Üzerine lanet mısırlardan koyulmamış olanlardan alabilir miyim lütfen?”

Hepsi farklı konuştuğundan uzun olan bıkmıştı.

“Siktir edin çocuklar, ne varsa sipariş ediyorum.”

***

DVD, alkol, pizza ve pastadan sonra herkes hediyeleri açan Chanyeol’ün etrafına toplanıp sohbet etmeye başladı. Sonunda Baekhyun’unkine gelmişti ve –en iyisini sona saklamıştı- açtı. Baekhyun’un aldığı modeli kutusundan çıkardı.

“Wow, bu aynen benim bebeğim gibi görünüyor! Ama… daha küçük ve eski. Çok havalı! Bunu nereden buldun?”

Baekhyun gülümsedi. “Oh, bilirsin… Rasgele bir yerde rastladım. Hoşuna gitti mi?”

Chanyeol sırıttı ve onu öpmek için eğildi. “Sevdim. Şimdi içine koyacak iki küçük figüre ihtiyacımız var.”

Baekhyun eğildi ve tekrar öptü.

***

Bir süre sonra Chanyeol, kucağında Baekhyun ile kanepede oturmuş onun boynuna sarı şeridi sarıyordu.

“Ne yapıyorsun?” Baekhyun merakla sordu.

“Şeridi sana bağlıyorum.” Chanyeol kulağına fısıldadı. “Çünkü sen benim favori hediyemsin.”


Baekhyun gecenin geri kalanı boyunca sarı şeridi taktı.

***

“Evet, ben yoruldum,” temizlik yaptıktan sonra herkes gitmişti. “Kanepede sarılıp Kill Bill izlemeye ne dersin?”

Baekhyun’un başka fikirleri vardı.

“Aslında, sakıncası yoksa seninle konuşmak istediğim bir şey vardı.”

“Oh? Evet, tabi.”

Baekhyun, Chanyeol’ün elini tuttu ve yatak odasına doğru liderlik etmeye başladı. Kai hala mutfakta pizza kutularını götürmek için yığıyordu, gördüğünde kısa bir süre arkasından baktı.


Kai bilerek sırıttı ve kalçasını göstererek hareketler yaptı. Chanyeol ağzını kıpırdatarak ona çenesini kapamasını söyledi.


Chanyeol’ün yatak odasına geldiklerinde Baekhyun arkalarından kapıyı kapattı.

“Ne oldu?”

Baekhyun utanarak Chanyeol’a baktı.


“Peki, doğum gününde senin olacağımı söylemiştim… Bunu gerçekten, um… yapabilirsin.”


Chanyeol şaşkın bir şekilde ona baktı.

“Ama sen zaten benimsin.”

Baekhyun kırmızıya döndü. “Ne demek istediğimi düşün Chanyeol.”


Chanyeol uzun bir an ona baktı. Sonra jeton düştü.

“Oh, yani… Anladığım şeyi mi demek istiyorsun?”

Baekhyun başını salladı ve endişeyle yutkundu. “Evet. Sadece istediğin sürece, demek istediğim yapmak zorunda değiliz…”

Chanyeol başını iki yana salladı. “Oh, hayır. Tabii ki istiyorum, sen de istiyorsan.”

Baekhyun başıyla onayladı ama bir şey söylemedi.


Chanyeol elini saçlarında gezdirdi, Baekhyun’un önerisiyle biraz sersemlemişti.

“Wow… Doğum günümde benim olacağını söylerken şaka yapmıyormuşsun!”


Nazikçe Baekhyun’un elini tutarak yatağa liderlik etti ve ikisi de oturdu.


“Şey,” dedi Baekhyun tekrar kırmızıya dönerken. “Duruma bakılırsa beni açman gerekiyor.”


Chanyeol sessizce başını salladı ve onu soymaya başladı. İlk önce hala boğazında olan şeritten başladı.

Baekhyun’un üzerindeki kazağı kaldırdığında onun nefesi boynunu yalarken mükemmel bir soluk ten ortaya çıktı ve bütün doğum günleri, Noel aynı anda gelmiş gibi hissetti.

“Evet, sen resmi olarak en iyi doğum günü hediyesisin..” mırıldandı ve öpmek için Baekhyun’u yakına çekti.


Baekhyun neler olup bittiğine idrak edemeden, Chanyeol onu hafifçe itti ve üzerindeki yerine yerleşti. Donmuştu ve Chanyeol yumuşak boynunun yan tarafını öpmeye başladığında sert ve hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Aniden bunun iyi bir fikir olup olmadığını merak etmeye başladı. Kendini korunmasız hissettiğinden, en azından kot pantolonu hala üzerinde olduğundan rahatladı.


“Chanyeol?”

“Mmhmm?”

Chanyeol’ün sıcak ve yumuşak dudakları köprücük kemiklerinin arasında ilerledi. Kokusu sarhoş ediciydi ve Baekhyun sersemlemeye başladığını hissetti.


“Um… ne yapıyorsun?”

Chanyeol oturdu ve biraz gülümseyerek ona baktı.

“Seni öpüyorum aptal.”


Yüzü yeterince masum görünüyordu ama Baekhyun, derin sesinin daha önce duymadığı bir şekilde çıktığını fark etmeden edemedi. Arzulu. Hayata geçtiğinde başını döndürüp her an onu bayıltmaya yetermiş gibi hissetti.


Chanyeol güldü. “Sanıyorum ki bu ölümcül solgunluğun bunu çok fazla yapmamış olmandan kaynaklanıyor.”

“Şey, ‘hiç’ yapmadım desem doğru olur sanırım.” Baekhyun biraz utanarak sessizce konuştu.

“Hiç?”

Baekhyun daha çok kızararak başını salladı.

Bu konuda mahcup olmana gerek yok,” Chanyeol yavaşça onlara güvence verdi. “İlk olmaktan onur duyarım.”


Baekhyun’un her yerini öpmeye geri döndü ve ikinci seferde vücudu çılgın bir şekilde cevap verdi. Nasırlı elleri ustalıkla çıplak teninde gezdirdi ve bu onu çıldırmaya yakın bir hale getirdi. Kavisli ve küçük dudaklarından inlemeler kaçtı ve Chanyeol’ün dokunuşlarının onları durdurmasına hiç yardımcı olmadığını söyleyebilirdi.

Chanyeol hafifçe alt dudağını emmeye başladığında, Baekhyun bir iniltiyi tutmak için umutsuzca denedi ama sefil çabası başarısız oldu.

Chanyeol güldü. “Açıldıktan sonra çok seksi oldun.” Diye mırıldandı ve Baekhyun’un kulağını öptü.


“…Yeol, bekle.”


Baekhyun yumuşak dudakların tenine yaptığı atağın durduğunu hissetti ve Chanyeol tekrar bakmak için başını kaldırdı.

“Sadece biraz gerginim. Gerçekten senin için yapmak istedim ama gerçekten ne yaptığımı bilmiyorum. Kötü yapmak istemiyorum.”

Chanyeol, Baekhyun’a hafifçe gülümsedi ve bir öpücük kondurmadan önce, alnına gelmiş saçlarını çekti.

“Seninle ilgili olan hiçbir şey kötü olamaz, Baek. Ama istemediğin bir şey yapmayacağım. Asla sana zarar vermeyeceğim ya da yaralamayacağım. Olabildiğim kadar nazik olacağım ve eğer durmamı istersen sadece bir kelime söyle, duracağım.”

Baekhyun endişeyle erkek arkadaşına baktı. Chanyeol’ün dudakları ve parmakları onda böyle yıkıcı bir etki yarattıysa geri kalanının neler yapabileceğini düşünmek istemiyordu.


“Yani… seni durdurmak istersem… sinirlenmeyecek misin?”

Chanyeol’ün ifadesi yumuşadı. “Hayır, tabii ki sinirlenmem.”


Sonra yaramazca gülümsedi ve Baekhyun’un kulağına fısıldamak için hafifçe aşağı eğildi.


“...Ama yapacağını sanmıyorum.”



Ve yapmadı.

***

Bilincinin son anlarında, Baekhyun hayatının geri kalanında, Chayeol’ün yumuşak nefesi ve inip kalkan göğsünün verdiği duygu ile yaşayabileceğini düşündü. Gözlerinin kapatıp uykuya dalmadan önce erkek arkadaşı alnına son bir öpücük kondurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder