18 Ekim 2013 Cuma
Farkıma Var | 4.Bölüm
Çeviren: Uniwlight~
Farkıma Var
4. BÖLÜM
Luhanın fikri en iyisi gibi gözüküyordu, Jongdae, kendini Sehunun okul kapısının dışında bulmadan önce birkaç gün bekledi.
Kapının önünü adımlarken karşılatığı garipseyen bakışları görmezden geldi.
Yirmi dakikaya yakın bekledikten sonra, Jongdae sonunda tanıdık figürü gördü. Ona yapışan çocukla birlikte. Yine.
Lanet olsun.
“Sehun.” seslendi.
Jongdae Sehunun onu duyduğunu biliyordu. Diğerinin kolunu çekip kımıldatmaya çalışmadan önce genç olanın omuzlarının gerildiğini gördü.
“Sehun.” dedi çocuk. “Geçenki çocuk. Onu tanımadığına emin misin ?”
Bu acıttı.
Sehunun aslında onu hayatından çıkartmaya çalıştığını farkettiğinde göğsüne saplanan buz kütlesinden nefes almakta zorluk çekiyordu.
“Böyle mi olacaksın, Sehun ?” demeyi başardı Jongdae, sesi çatlayarak. “ 12 yıllık arkadaşlığın ardından, hiç var olmamışım gibi mi davranacaksın, sanki hiç arkadaş olmamışız gibi ?”
Sehun sadece gözlerini ileri dikti , ifadesiz bir yüzle.
Çocuk kafası karışmış bir şekilde baktı ikisine, ardından Jongdaeye uzattı elini.
“Ben Kai.” dedi çocuk sessizce. Jongdae isteksizce sıktı çocuğun elini ; ona karşı birşeyi yoktu.
“Sehun.” genç olana döndü Kai. “ Ne olduğunu bilmiyorum, ama eğer onun dedikleri doğruysa, onunla kesinlikle konuşman lazım. Sonra görüşürüz.”
Kai giderken ikisine de kısaca el salladı.
İkilinin arasında sessizlik uzadı ; genç olan ayaklarına bakarken Jongdae Sehuna gergin bakışlar atıyordu.
“Sehun-” başladı Jongdae.
“Neden burdasın ?” Sehunun soğuk sesi böldü onu.
“Seni özledim, Sehun. Seni haftalardır görmedim ve ben...” tereddüt etti Jongdae.
“Beni seviyor musun ?” alayla güldü Sehun, sonunda Jongdaeye bakarak, ve büyük olan Sehunun gözlerinin soğukluğuyla sıkışmıştı. “Bunu mu söylemeye çalışıyorsun ? Beni sevdiğini ?”
Jongdae baya kızardı ve kelimeleri bulmak için çabaladı.
“Evet.” fısıldadı sonunda. “Sana söyleyeceklerim bunlardı.Yine.”
Başını kaldırdığında Sehunun gözlerinde şaşkınlığı gördü.
“Hatırlıyorsun ?” sordu Sehun dikkatlice.
“Olanlardan bazılarını hatırlıyorum, Sehun. Bu kadarını hatırlıyorum.” dedi Jongdae sessizce. “Ne dediğimi ya da seni üzecek ne yaptım hatırlamıyorum , ama çok üzgünüm ve umarım beni affedersin ve, Sehun.” hafifçe öksürdü Jongdae boğazındaki yumrudan kurtulmak için.
“Sehun.” fısıldadı. “En yakın arkadaşıma geri ihtiyacım var.”
Gözleri Jongdaenin bulanık ve yalvaran bakışlarıyla karşılaştığında gözlerini kaçırdı Sehun. Jongdae elinin tersiyle sildi gözlerini.
Sonunda, tekrar konuştu Sehun.
“Kris burada olduğunu biliyor mu , aşkını başka birine itiraf ettiğini ?” sordu acıyla, Jongdaenin şaşkınlıkla kıvrılan yüzünü görmeyerek.Jongdae cevap vermek için ağzını açtı ama Sehun bitirmemişti.
“ Sen 'öyle' bir insan mısın ? Birini kandırdıktan sonra arkasından diğerine gidip ona onu sevdiğini söyleyen.” homurdandı Sehun. “Bilmeliydim.”
Bir hıçkırık kaçtı Jongdaeden. Yüzünden bir damla yaş aktı Sehundan bir adım uzaklaşırken.
“Neden böyle bir şey söyledin ?” sordu Jongdae, sesi titreyerek. “Neden Krisi katıyorsun ki ? Biz birlikte değiliz, Sehun.”
Jongdaenin üzgün gözlerini gördüğünde Sehunun kalbi parçalandı.
“Eğer benim için aynı şekilde hissetmiyorsan Sehun, sadece söyleyebilirdin ve bende yoluma devam etmek için elimden geleni yapardım. En yakın arkadaşımı kaybetmemek için herşeyi yapardım.” Jongdae geriye bir adım daha attı.
“Senden hoşlanmamı engellemek için bunları söylemen gerekmezdi, Sehun. Bu acımasızca ve eğer seni yalnız bırakmamı istiyorsan...” derin bir nefes aldı. “öyleyse bende bırakırım.”
Sehunun beyni şu lanet çenesini kapatmasını söylüyordu çünkü şu an herşeyi batırdığından emindi ve acele etmesi ve Jongadae onu sonsuza kadar bırakmadan önce bir şeyler söylemesi gerekiyordu ama hayııır şimdi değil çünkü ağzı çalışmak istemiyordu ve-
“Beni bir daha görmeyeceksin , Sehun.” dedi Jongdae üzgünce. “Numaranı sileceğim ve bende sana ait ne varsa Xiumine geri vereceğim ve benden bir daha haber almayacaksın. Söz veriyorum.”
HayırhayırhayırhayırhayırhayırhayırhayırHAYIR!!!!!!!!!!!!!!!
Jongdaenin dönüp gidişini izlerken Sehunun beyni çığlık çığlığaydı. Sehun nefes alamadı ve belinde bir çift kol hissettiğinde ne olduğunu bilmiyordu.
“Lütfen.” fısıldadı Jongdae, Sehun gerildiğinde. “Sadece bir kere daha... sana son bir kez daha sarılmama izin ver.”
Sehun donmuştu ve kollarını kaldırıp Jongdaenin küçük bedenini istediği gibi saramamıştı bile ve tam o da sarılmak üzereyken-
Jongdae gitmişti.
Banklarken birine yığılmadan önce birkaç saattir dalgın bir şekilde turluyordu. Aklından geçen düşüncelerle titredi.
1- Az önce en yakın arkadaşını kaybetmişti.
2- Jongdae ve Kris çıkmıyordu.
3- Xiumin ve Luhan onu öldürecekti.
4- Ve o lanet olası bir aptaldı çünkü
5- Gitmesine izin verdiği 12 yıllık arkadaşına aşıktı.
Sehun çok kötü batırdığını biliyordu.
Telefonunu çıkarttı ve ona yardım edebilecek tek kişiyi bulana kadar numaralara baktı.
“Hey, Sehun. Naber ?” cevapladı karşıdaki. “ Aramanı beklemiyordum.”
Sehun gözlerini kapattı ve yaşların batışını hissetti.
“Bu akşam boş musun ?” sordu.
“Evet, neden ?” sordu karşıdaki merakla. Sehun iç çekti, görüşünü bulanıklaştıran yaşları silerek.
“Yardıma ihtiyacım var.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder