23 Ekim 2013 Çarşamba
Beautiful Disaster - 3.Bölüm
Çeviren : Phantaso
Beautiful Disaster
3.Bölüm
Orada üzüntüyle bekledi ve bekledi. Yalnız. Ona bir çöpmüş gibi davranan çocuk yüzünden hayal kırıklığına uğramıştı. Daha sonra Wufan’ı evden çıkarken gördü ve yanına gitti. Saat neredeyse 11.00 olmuştu.
‘Günaydın Bay Wu. Bu sabah için özür dilerim. Ama anneniz bana anahtar verdi ve evi temizlememi istedi.’
Fakat Wufan, Yixing’i görmezden geldi, hatta yüzüne bile bakmadan yürümeye devam etti. Yixing, Wufan’ı yakalamak için adımlarını hızlandırdı.
‘Ama efendim, belki özrümü kabul etmek istemiyorsunuz, fakat nereye gittiğinizi bilmeliyim. Anneniz yakında beni arayacak.’
‘…’
‘Özür dilerim efendim ama beni bekleyip, soruma cevap verir misiniz lütfen? Bunu bana yapmayın. Ben de sizinle gelmeliyim ama önce nereye gittiğinizi bilmem gerek.’
Wufan durdu ve yüzünü kısa çocuğa döndü.
‘Ne??? Şimdi de beni takip mi edeceksin? Dinle, ergenlik çağına ulaştım ve artık bir çocuk değilim. Sana ihtiyacım yok. Yani, beni takip etmeyi bırak ve benden uzak dur. Göz zevkimi bozuyorsun.’ dedi ve yürümeye devam etti Wufan.
‘Ama- Ama bilmeliyim.’ Yixing adımlarını hızlandırdı ve istemeden, onu durdurmak için kolunu yakaladı.
‘Dokunma-bana.’ Wufan kolunu zorla çekti.
Fakat tekrar tuttu ve sıkıca kavradı.
‘Lütfen size yalvarıyorum. Bana nereye gittiğinizi söyleyin. Söylemezseniz anneniz beni azarlayacak.’
Wufan iç çekti.
‘Aishh--- Ofise gidiyorum seni küçük velet!’
Yixing biraz gülümseyerek cevap verdi.
‘Owhh cidden… Tamam, gidelim o zaman.’ Yixing neşeyle konuştu.
Wufan kısa çocuğun son cevabıyla şaşırdı.
‘Be-Benimle gelebileceğini mi düşünüyorsun?’
Wufan kısa derin bir bakış attı.
‘Ohhhh ~ Sorun değil o zaman, otobüse binebilirim.’
----
‘Günaydın anne.’
‘Günaydın mı? Saat 11.55 ve sen bana günaydın mı diyorsun?’ baktı, yakında aile şirketlerinin yöneticisi olacak Bayan Wu.
‘Ne bekliyorsun o zaman?’
‘Şirketin tek varisinin 4 saat önce burada olmasını.’ Bayan Wu onunla alay etti.
‘Bunu… daha sonra konuşuruz. Şimdi önemli olan, şu kişisel asistanım dediğin gariplik.’
‘Seni anlamıyorum oğlum. Yixing bana göre gayet iyi.’
‘Sana göre, bana göre değil. Belki de senin ona ihtiyacın vardır. Görünüşe göre benim YOK.’
‘Ne oldu?’
‘Biliyorsun benim evime 7’de gelecekti ve herkes bilir ki ben pek sabah insanı değilimdir. Yine deee bu sorun değil, FAKAT sabahın 7.40’ında elektrik süpürgesini çalıştırdı ve tüm daireyi lllanet bir gürültü kapladı. Sen hala gayet iyi mi diyorsun?’ Wufan annesine her şeyi açıkladıktan sonra nefes nefese kaldı.
‘Peki, sonra ona ne yaptın?’
‘Onu kovaladım ve çantasıyla birlikte dışarı attım.’ dedi ve omuz silkti.
‘7.40’da çoktan uyanmış olman gerekiyordu ama hala ofise gelmek için hiçbir efor sarf etmiyorsun. VE Yixing seni uyandırmanın harika bir yolunu bulmuş. Ben bile yapamıyorken.’ dedi tek oğluna.
(Knock Knock)
‘Girin.’
‘Tünaydın Bay ve Bayan Wu.’ Kibarca eğildi ve gülümsedi.
Wufan bir şey söylemeden yerine geçti. Onu görmek- yüzünü bile görmek istemiyordu. Hayır, hayır, hayır. Gölgesini bile görmek istemiyordu. Sadece istemiyordu. Vücudunun ısındığını hissetti.
‘Ohh Yixing, merhaba. Biz de tam senden bahsediyorduk. Wufan yaptığın bir şeyden şikayetçi ve artık seni istemiyor. Üzgünüm.’
‘Bu- Bunu yapmak istememiştim. Wufan’ı neyin kızdıracağını bilmiyoru—‘ Yixing kekeledi.
‘Senin hiç vicdanın yok mu? Sabahın 7’sinde gürültü yapıyorsun, huh?’ bağırıp ona doğru yürüdü Wufan.
Yixing sadece Wufan’ın yanan gözlerini izledi. Hiddetliydi. Ve Yixing gözyaşlarının geldiğini hissetti ama tutmayı denedi.
‘Üzgünüm, gerçekten üzgünüm.’ Yixing alçak sesle, Wufan’ın gözlerine bakarak konuştu.
Aish bu küçük adamın nesi var? O gözler…
‘Ben gidiyorum anne. Sümüklü küçük bir çocukla oynayacak zamanım yok.’ dedi hor bir dille.
‘İzninizle.’ Yixing eğildi ve efendisini izledi. Bayan Wu iki tuhaf erkeği izlerken gülümsedi. Sonunda ikisi de aynı asansöre bindi.
‘Tamam, dinle. Tamamen umutsuz vaka olduğun için benimle çalışabilirsin. Tamam. Bu ‘sümüklü kısa çocuğu’ kişisel asistanım olarak kabul etmeyi deneyeceğim.’ Wufan doğruca asansörün kapısına bakarken konuşmuştu.
Yixing, Wufan’ı yoğun bir şekilde izledi ve kafasını salladı.
‘Ama 3 kural var.’
Yixing tekrar şiddetle kafasını salladı.
‘İlki, daireme asla girmeyeceksin, dışarıda bekle. İkincisi, hiçbir şekilde bana bağlı değilsin. Her yerde beni takip edebilirsin fakat gidebilirsin de. Sana adresi ve diğer şeyleri vereceğim. Beni bulmak için kendin bir yol bul. Ve son olarak, dediğim her şeyi yapmak zorundasın.’
‘Peki, şimdi İtalyan restoranında birkaç arkadaşımla öğle yemeği yiyeceğim. Bu yüzden bana telefon numaranı ver.’
Yixing telefon numarasını tuşladı.
Kapı açıldı ve Wufan arabasına doğru ilerledi.
Birkaç saniye sonra Yixing, Wufan’dan gelen adresi aldı.
----------------------------------------
Saat çoktan 2 olmuştu ve Wufan iki arkadaşıyla restoranın önünde bekliyordu.
‘Eee, kim bu çocuk? Yeni kurban mı? Chanyeol kendini beğenmiş gülümsemesiyle sırıttı.
Jongin ve Chanyeol bir cevap duymak için ona bakmaya başladı.
‘Ahhh, söyle bize Wufan. Neyin var senin?’ sinirlice konuştu Chanyeol.
Büyükçe sırıttı Jongin büyük olana. ‘Hala bakire değil mi?? İnan bana bu dudaklardan henüz ilk öpücüğünü almamış bence.’
Wufan iç çekti ve önündeki iki kaçığa baktı.
‘Chanyeol, o benim kurbanım DEĞİL ve kesinlikle senin de değil KİM JONGİN. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve bakire olup olmadığıyla İLGİLENMİYORUM. Biraz bile. Ve kim onunla olmak istediğimi söylemiş?’
‘Yahh, Kim Jongin, birinin ilk öpücüğünü alıp almadığını anlamayı ne zaman öğreceksin?’ Chanyeol küçük olanı dürttü.
Jongin hoşnut bir şekilde sırıttı.
‘Neyse, Kyungsoo ve Baekhyun nasıl?’ Wufan konuyu değiştirmeyi denedi.
‘Bizi düşünmene gerek yok. Evlenmeyi planlıyoruz birlikte. Bir sorunumuz yok, ge. Kendine birilerini bulman gerek.’ Jongin tekrar büyük olana karşı atağa geçti.
--Diğer tarafta--
*Açım. Saat 3 oldu. Ne yesem? Buradaki her şey çok pahalı. Başka bir yere gitmem gerek.*
Yixing elinde 3 farklı ekmek ve sütlü çay ile restorana geri döndü.
Wufan iki arkadaşıyla birlikte çıktı.
‘Hey, kısa çocuk, şimdi evine dönebilirsin. Başka bir yere gitmeyeceğim. Şimdi git.’
‘Yah! Bırak da önce tanışalım.’ Chanyeol, Kris’in koluna vurdu yavaşça.
‘Selam, ben Kim Jongin.’
‘Ve ben de Park Chanyeol.’ İkisi de Yixing’e selam verdi, Kris çoktan arabasıyla uzaklaşırken.
‘Owhh, selam, ben Zhang Yixing.’ Yixing hafifçe başını eğdi ve sağ yanağındaki sevimli gamzesini göstererek onlara tatlı bir şekilde gülümsedi.
‘Ah, sen ne tatlı bir çocuksun. Seni Kyungsoo ile tanıştırmam gerek. O da senin gibi. Sevimli şeylere karşı zaafı vardır, ben de dahil.’ gururla konuştu Jongin.
‘Evet, evet. Ben dee. Ben de Baekhyun ile tanıştıracağım.’ ekledi Chanyeol.
Yixing içten içe Kris ve arkadaşlarının arasındaki farkı—son derece farklı olan farkı görünce şaşırdı.
---------------------------------
Yixing eve 7’de ulaştı.
‘Xingxing – ah.’ Geyik gözlü bağırdı.
‘Luhan ge~~ ’ Yixing ona seslendi ve bir çocuk gibi koştu. Birbirlerine sarıldılar.
‘Özledim seni gege.’ Yixing ona sarılırken sızlandı.
‘Xingxing! Lulu! Akşam yemeği hazır.’ Bayan Zhang onlara seslendi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder