Small Grey Outline Pointer

29 Kasım 2013 Cuma

Beautiful Disaster - 15.Bölüm




Çeviri: Phantaso

Beautiful Disaster - 15.Bölüm


‘Wufan, beni dinliyor musun? Bana öyle bakmayı kes.’ Dedi ve Wufan’ı girdiği durumdan çıkararak banyoya geri girip kapıyı kapattı.

‘Tamam, tamam çık oradan.’ Orgazmını durdurmaya çalışarak seslendi Wufan.

Ardından Yixing kapıyı açıp dışarı çıktı. Wufan gardırobuna gidip şeftali rengi bir örtü çekti. Yixing’e vahşi ve aç bakışlar atmamaya çalışarak ona doğru yöneldi. Ulaştığında hala kızarmış bir şekilde ayaklarına bakan Yixing’in beline örtüyü sardı ve ona baktı.

Yixing’in üzerinde kendi kokusuyla onun kokusu varken ve yatak onlara birkaç santim uzaktayken, kasıtlarındaki sertleşmeye engel olamıyordu. Gerçekten Yixing’i yatağa atmak ve içine girmek istiyordu.

Wufan’ın gözleri Yixing’in dudaklarını inceleyerek, boynuna ve köprücük kemiğine doğru hareket etti. Wufan bir eliyle hala etrafına sarılı olan örtüyü tutarken, diğer eliyle Yixing’in yüzünü kaldırdı.

‘Senin için bunu tutmamı mı istiyorsun?’ sessiz ve alçak bir sesle konuştu.

Yixing hemen örtüyü tuttu, vücudu yanmaya başlamıştı. ‘Üzgünüm.’ Mırıldandı.


Yanlış bir şeyler yapmamak için doğrudan oturma odasına gitti Wufan. Diğerlerine katıldı. Chanyeol ve Baekhyun, Wufan’ın pantolonundaki şişkinliği gördüğünde birbirlerine şifreli bir sırıtış attılar.

‘Kesin.’ Wufan arkadaşlarının doğru olmayan şeyler düşünmesini engellemek için konuştu.

Yixing daha sonra çıktı, hala ayaklarına bakıyordu. Durumu yüzünden utanıyordu. Oturma odasına yürüdü ve sözde 3 kişinin oturabileceği koltuğu fethetmiş olan Jongin ve Kyungsoo’nun yanındaki hala boş olan küçük alana gitti.

‘Yixing, Wufan’ın yanına otur.’ Dedi Baekhyun ve Chanyeol’e doğru hareket ederek oraya kuruldu.

‘Benim için çok küçük.’ Dedi Yixing alçak sesle.

Baekhyun kalkıp, Yixing’in bileğinden tutarak boş yere doğru çekti ve Yixing’in Wufan’ın kucağına, örtüsü de yere düştü. Wufan’ın kasıklarındaki şişlik kontrol edemeyeceği hala geldi. El teması ile Yixing’in kalçalarını hissedebiliyordu. Çok yumuşaktı.

‘Baekhyun, örtüm…’ düşük bir sesle konuşup Wufan’ın yanındaki boş alana oturdu. Şimdi Wufan ve Baekhyun’un arasındaydı.

‘Çok seksisin Xingxing.’ Luha ona takıldı.

‘Wufan’a dikkat et.’ Ekledi Jongin, yüzünde yapışmış sırıtmasıyla.

‘Chanyeol, örtümü verir misin?’ dedi Yaxing ve Chanyeol’ün ayaklarının yakınındaki örtüyü işaret etti.

Chanyeol ona örtüsünü verdi ve Yixing’de hemen kalçalarına sardı. Wufan’a çok yakın oturuyordu ve aralarında hiç boşluk yoktu. Wufan’ın bir konu onun boynunun arkasındaydı. Wufan’ın sıcak nefesinin boynuna temas ettiğini hissedebiliyordu.

Wufan filme odaklanmıştı ama gözleri yanındaki vücutta dolanmadan edemiyordu. Gözleri tekrar köprücük kemiklerine kaydı. Oraya dalmak, öpmek ve bir hickey(öpücük izi, morluk) bırakmak istiyordu.

Yixing, örtün bacaklarımı terletiyor. At şunu.’ Dedi Baekhyun örtüyü bir kenara fırlatarak ve diğer taraftaki Kyungsoo’ya sırıttı.

Yixing’in gözleri genişledi ve Wufan’ın başı tamamen dertteydi. İnanılmaz sertleşmişti. Yixing’in köprücük kemiklerinin tadını çıkardıktan sonra gözleri soluk cildinde devam etti. Cildi çok güzel ve yumuşak görünüyordu.

‘Luhan ge, sanırım bu gece Xingxing’i yemesi için Wufan’a izin vermen gerekiyor.’ Dedi Jongin, Wufan’ın önündeki şişliği fark ettikten sonra.

‘Benim için sorun yok. Xingxing’im bekaretini Wufan’a kaybedebilir.’ Dedi neşeli bir şekilde be diğerleriyle beraber güldü.

Bununla sarsılan Yixing, Wufan ve Seohyun’un öpüştüğü anları hatırladı.

‘Hayır, asla, katiyen.’ Dedi Yixing, tane tane.

‘Ama o senin nişanlın.’ Böldü Baekhyun. Ve ekledi. ‘Başka bir deyişle ona aitsin.’

‘Hayır, değil. Bunlar sadece sahte. Ona ait değilim ve bana dokunamaz.’

Wufan’un gururuna dokundu, meydan okunuyormuş gibi hissetti.

‘Kim demiş dokunamayacağımı?’

‘Ben dedim. Ne olmuş?’ dedi meydan okuyarak ve Baekhyun’a doğru yaklaştı Yixing.

Diğerleri önlerindeki atışmayı izlemek için bir süreliğine filmi duraklattılar.

‘Bilgin olsun, benim nişanlımsın. Bana her şeyi vermen gerek. Bekaretin de dahil. Anladın mı?’

'Hayır hayır hayır. Seni sevmiyorum ve tabii ki de sen de beni sevmiyorsun. Ayrıca bir kız arkadaşın var ve geçen hafta gözlerimin önünde birbirinizi yiyordunuz. Peki, niye bana dokunmak istiyorsun? Zaten ona sahipsin.’

Yixing içinde varsa ortaya döktü. Artık geri almak için çok geçti. Çığlık atmak, haykırmak ve bunun naısl acı verdiğini söylemek istiyordu.

‘Kıskanıyor falan mısın? Bana aşık olduğunu söyleme bücür.’

‘Hayır, değilim. Sadece bilmeni istiyorum, nişanlın olsam da bana hiçbir şey yapamazsın.’

‘Ama hatırlatırım, seni satın almıştım.’ Wufan fısıldadı.

‘Ne olmuş yani? Beni satın almış olsan bile kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Sana asla sunmayacağım. Asla vücuduma dokunmana izin vermeyeceğim ve yatakta çok iyi olduğunu da sanmıyorum.’

Wufan daha fazla dayanamazdı. Gururu vardı ve Yixing’in onun yatakta iyi olmamasıyla ilgili söylüyordu ve şu an altındaki sertleşme de vardı. Nişanlısı böyle derken nasıl kalabilirdi ki?

Wufan ayağa kalktı ve Yixing’e döndü. ‘Gerçekten mi? Denemek ister misin? Hadi kötü müyüm deneyelim.’ Dedi Wufan, kanepede oturan Yixing’in bileğini kaptığı gibi.

‘Hayır.’ Yixing bileğini bırakması için Wufanla mücadele etti. ‘Hayır Wufan.’

‘Bırak beni.’

Diğerleri ikisinin hareketleriyle hayrete düşmüştü. Ne yapsalar bilmiyorlardı. Yixing ve Wufan başlamıştı ve Yixing’e yardım etmek için yapabilecekleri bir şey yoktu.

‘Gel dedim sana. Zamanımı harcıyorsun. Artık duramam.’

‘Wufan dur.’ Yixing hala pes etmemişti ve şimdi panik halindeydi. ‘Gitmeme izin ver. Luhan ge, bana yardım et.’
‘Edemem Xingxing. O senin nişanlın.’ Luhan özür dilercesine konuştu.

Wufan bileğini bırakıp derin bir nefes aldı. ‘Ne kadar inatçısın.’ Yixing’i kollarına aldı ve öyle taşımaya başladı.

‘İndir beni Wufan.’ Yixing can havliyle kıvrandı fakat yapamadı ve Wufan pnu yatak odasına taşıdı.

‘Gitmemiz gerekdiğini düşünüyorum.’ Dedi Jongin filmi kapatırken.

‘Ben de öyle düşünüyorum.’ Luhan da onayladı ve hepsi karmaşa içinde derhal evi terk ettiler.

Wufan Yixing’i yatağa attı ve açılan kalçalarına aç ve vahşi bakışlar attı.

‘Nereye gidiyorsun bebeğim?’ Yixing’in belini koluyla sararken seksi bir sesle konuştu Wufan.

‘Bırak beni Wufan. Lütfen. Yapma bunu bana.’ Yixing belindeki koldan kurtulmayı denedi. Gömlek şimdi de sol omzunu açıkta bırakıyordu.

Yixing tüm gücüyle Wufan’ı itti ve kavrayışından kurtuldu. Kapıya ulaşıp açtı ama Wufan fazla hızlıydı. Tektat kapıyı kapattı ve kilitledi. Yixing’in artık kaçacak yeri yoktu.

Wufan genç olana doğru yürüyordu. Yixing ise araya mesafe bırakmaya çalışarak geri geri gidiyordu.

‘Wufan lütfen. Yapma böyle. Lütfen.’ Yixing sırtı duvara değinceye kadar yalvardı.

Fakat Wufan her şeyi görmezden gelerek genç olana yürüdü ve vücudunu ona dokundurdu. Yixing, Wufan’un sert üyesini hissedebiliyordu. Sertti.

Wufan elini Yixing’in çenesine götürdü ve okşadı. ‘Bunun için ne kadar bekledim biliyor musun?’ Yixing’in kulağına fısıldadı ve dişlerini geçirdi. ‘Yatakta yapalım, böylece zarar görmezsin.’ Wufan tekrar fısıldadı ve Yixing’in kolunu tuttu.

‘Wufan lütfen. Yalvarıyorum.’

Wufan onu dikkatle yatağa attı ve şimdi onun üzerindeydi. Yixing’in kahküllerini yana çekti.

Wufan, Yixin’e bakıyordu. ‘Sana bir şey söylemeliyim..’

Yixing sessiz kaldı, bir şeye cevap vermedi. Üzerindeki adamı daha da çıldırtmaktan korkuyordu. Çok fazla paniklemiş değildi artık çünkü Wufan’ın biraz sakinleştiğini görüyordu.

‘Wufan henüz evlenmedik. Daha sonra yapalım.’ Yixing eski hatasını tekrarlamamak için tatlı dille ikna etmeye çalışıyordu.

‘Dudaklarını özledim.’ Dedi Wufan, seksi bir şekilde.

‘Yapma bunu bana Wufan.’ Yixing’in yanaklarından bir damla gözyaşı süzüldü. Yixing’i bir daha ağlatmayacağına dair kendine söz vermişti. O an duraksadı. Aşağıdan kendisine bakan ve ağlayan çocuğun yanağını başparmağıyla sildi.

‘Sshhh Yixing. Ağlama.’

‘Lütfen Wufan, henüz hazır değilim.’ Yixing sarışın olana yalvardı.

‘Tamam, tamam ağlama.’ Wufan kötü bir şekilde ağlayan çocuğu sakinleştirmeyi denedi.

Wufan’ın üyesi normal haline dönüyordu. Kitaplar haklıydı. Bunu yaparken partnerinin göz yaşlarını görmemen gerekirdi. Bu Wufan’ın orgazmına engel olmuştu.

Wufan kalktı ve onu yatakta bıraktı. Yixing’i yalnız bıraktı ve saat çoktan 12.00 olmuştu.Wufan bu gece için kanepede uyumaya karar verdi. Oturma odası pizza ve diğer ıvır zıvırlarla karmaşa içindeydi. Ama hepsini görmezden geldi ve gözlerini kapadı.

*Bu da ne? Neden kendimi kontrol edemiyorum?*

Yixing sakinleşmişti, hala yatakta yatıyordu. Wufan’ın dışarıda ne yaptığını merak etti. Yataktan kalkarak oturma odasına yürüdü. Çıkmadan önce gömleğin kalçasını kapattığına emin oldu. Yixing sarışın olanın vücudunun kanepeye uzanmış olduğunu gördü. Kötü hissediyordu. Eğer yatakta kötü olduğunu söylemeseydi Wufan bunu yapmayacaktı. Kendi aptal hatasıydı. Bunu düşünerek kanepeye doğru yürüdü Yixing. Wufan uyuyor muydu yoksa sadece gözlerini mi kapatıyordu emin değildi.

Sessiz kalarak kanepenin yanına yere oturdu. Uyuyan çocuğun yüzünü izledi. Wufan gerçekten yakışıklı ve mükemmeldi. Ondan daha iyi birini hak ediyordu. Wufan şirketinin CEO’suydu ama Yixing… Hiç kimse. Ama ona karşı sert olsa da, onunla uğraşmayı sevse de, Wufan’ın etrafında olmayı seviyordu. Birbirleri için yaratılmamış olabilirlerdi ama en azından Wufan’ın arkadaşı olmak istiyordu.

‘O kadar yakışıklı mıyım?’ dedi Wufan, hala gözleri kapalı bir şekilde şaşırtarak. Wufan gözlerini açıp Yixing’e doğru döndü. Aralarındaki mesafe çok yakın değildi ama çok uzak da değildi. ‘O kadar yakışıklı mıyım?’ Wufan, Yixing’in yanaklarını kızartıp kalp ritmini hızlandıracak bir gülümseme sundu. Yixing bunu inkar edemezdi. Wufan onunla uğraştığında ve birbirlerine çok yakın olduklarında, kızaracak ve kalp ritmi hızlanacaktı.

‘Özür dilerim.’ Yixing diğerinden özür diledi.’

‘Hmm ne için?’

‘Yatakta… kötü olduğunu söylediğim için.’ Yixing’in sesi kendi yüzünden dehşete düşmüş gibi geliyordu.

‘Unutalım gitsin. Benim için bir şeyler pişirir misin? Acıktım.’ Dedi Wufan, hala Yixing’in kızaran yüzünü izlediği pozisyonunu bozmamışken.

Yixing heyecanla kafasını salladı. ‘Ramen yiyelim o zaman.’ Dedi neşeli bir şekilde ve ayağa kalkıp mutfağa gitti, Wufan’ın gözleri önünde beyaz tenini açarak.

Yixing şimdi başka bir bilmeceyle karşı karşıyaydı. Ramen çok yüksekte bir yerdeydi ve ona ulaşamıyordu. Daha önce o kadar yükseğe nasıl koyduğunu hatırlamıyordu. Yixing ramenlere eliyle ulaşmaya çalışsa da yapamıyordu, Wufan’ı çağırmak istiyordu ama ona bücür veya öyle şeyler demeye devam etmesini istemiyordu. Böylece ayak parmaklarının üzerine kalktı ve birkaç santim yukarıdaki ramenleri almak için ellerini yukarı doğru sallamaya başladı. Gömleğin kalça kemiğine kadar çıktığının ve ellerini böyle sallarken biraz ortaya çıkan kalçasıyla anın tadını çıkaran kişiden habersizdi.

Wufan orada kaldı. Orgazmının Yixing’in gözyaşlarıyla dindiğini düşünüyordu ama bu bir hataydı. Üyesi bilmem kaçıncı kez sertleşmeye başladı. Belli belirsiz görünen Yixing’in ince yapılı vücudu alevlendirmeye başladı. Karşısındaki manzaranın tadını çıkardı. Yixing soluk ciltli, seksi ve masumdu. Yixing’in solun cildini seviyordu. Çok fazla. Ve omuzlarından düşen tişörtü köprücük kemiklerini ortaya çıkardığında daha da seksi görünüyordu. Daha ne isteyebilirdi ki? Yixing’de olan her şey gerçekten mükemmeldi.

Wufan mücadele veren seksi çocuğa doğru ilerledi. Ramenlerle çatışan Yixing henüz bunun farkında değil gibiydi. Wufan ne zamanki ona arkadan sarıldı, genç olan şaşkınlıktan ellerini indirdi.

‘Wufan.’ Yixing beline sarılan güçlü kolları hissedince mırıldandı.

‘Benim önümde seksi davranmaya devam edensen benim elemanı tutamam.’ Wufan Yixing’in kulağına fısıldadı ve Yixing’in yüzü Wufan ona arkadan sarılmışken söyledikleri yüzünden fena kızardı. Wufan’ın elleri aşağı indi ve hafifçe okşadı.

Yixing suratı kırmızı ve yanıyorken sessiz kaldı.

‘Çok güzelsin.’ Dedi Wufan, Yixing’in kulak memesini ve boynunu öperken. Ardından Yixing’in küçük belinden kollarını çekip onu serbest bıraktı ve tezgaha doğru eğildi.

‘Ramen alabilir misin lütfen. Ben ulaşamıyorum.’ Kekeleyerek konuştu Yixing, arkadasın duran Wufan’ın gerginliğiyle. Wufan’ın gözlerinin üzerinde olduğunu söyleyebilirdi.

Wufan sırıttı ve Yixing gibi zorlu dakikalar yaşamadan kolayca rameni alıp tekrar tezgaha ellerini koydu. Kızaran Yixing’i seviyordu, bu yüzden onunla uğraşmaya devam etti.

Yixing, Wufan arkasında durduğundan ve ona yakıcı bakışlar attığından garip hissediyordu. Yixing döndü ve Wufan’a baktı. Doğruydu. Bakıyordu. Bakışları baştan sona üzerindeydi.

‘Wufan böyle yaparsan pişiremem… böyle..’ Yixing kekeledi. Wufan’ın tam olarak ne yaptığını açıklayamıyordu.

‘Sadece hazırlamanı izleyeceğim.’

‘Hayır… Yalan söylüyorsun. Gözlerini hissedebiliyorum.’ Yixing’in ses tonu düştükçe düşüyordu. Utandırıyordu.

‘Hayır, yapmıyorum. Seni yemek yaparken izlemeyi ve ince vücudunu görmeyi seviyorum. Evlenmeyi beklemeden…’

Yixing’in gözleri genişledi ve hemen Wufan’dan başka tarafa döndü. Yüzü son derece kırmızıydı ve kalbi… Söylemeye gerek bile yoktu. Normal bir insanınkinden daha hızlıydı. Ardından kendi için ve Wufan için ramen yapmaya başladı. Gömleğin hareketlenip Wufan’ın hassasiyetini ateşlememesi için ifşa olmayacak şekilde hareket etmeye çalıştı.

Wufan’sa onun davranışlarına kıs kıs gülüyordu. Sertleşmiş üyesi isyan ediyordu. Onun için akşam yemeği hazırlayan nişanlısını izleyerek tadını çıkarıyordu. Wufan nişanlısına doğru yaklaşıp bir elini Yixing’in soluna, diğerini sağına götürüp tezgaha koydu. Bedeni ve tezgah arasında onu tuzağa düşürmüştü.

‘Wufan.’ Yixing hızlı kalbine rağmen alçak sesle konuştu.

‘Ne? Sadece yaptığın rameni görmek istedim.’

‘Çok yakındasın.’

‘Gerçekten mi? Daha da yaklaşabilir miyim?’ diye söyledi ve genç olanın izni olmadan göğsünü onun sırtına değecek şekilde yakına getirdi. Yixing şimdi tamamen onun kapanındaydı.

Yixing, Wufan’ın üyesini hissedebiliyordu. Çok sertti ve Yixing’in kalçalarına değiyordu. Arkasındaki Wufan’a bakmak için kafasını çevirdi. Wufan’ın derisine çarpan nefesini hissedebiliyordu.

‘Wufan.’ Bedenini Wufan’a çevirirken konuştu Yixing.

‘Yiyelim hadi. Oldu bile.’ Yixing’in sesi, Wufan’ın ani, garip ve davetsiz hareketleri yüzünden titrek geliyordu.

Ama Wufan sadece yoğun bakışlar attı ve ellerini Yixing’in ince belinden kaydırarak kalçalarını sardı.

Yixing tüm vücudu patlayacak gibi hissediyordu. Rahatsız hissediyordu ama içten içe Wufan’a yakın olmayı seviyordu. Wufan’ın yoğun bakışları birden Yixing’in pembe dudaklarına indi. Bu dudakları özlemişti. Hala ne tadını ve ne kadar yumuşak olduğunu hatırlıyordu. Onun harika dudakları… Tekrar o dudakları hissetmek istiyordu.

Yixing’e doğru eğildi. Yixing sadece sarışının dudaklarına inmesini izliyordu. Sadece ona baktı, hareket etmeden. Sadece durdu, Wufan’ın ne kadar istediğini biliyordu. Öyleyse bir kere öpmesine izin verebilirdi.

Wufan sonunda pembe dudaklara ulaştı. Dudaklarında onun dudaklarını hissettiğinde Yixing gözlerini kapattı. Wufan’ın göğsüne ellerini koyup birkaç kez itmeyi denese de öpücük tarafından sarsıldığından elleri öylece göğsünde kaldı.

Wufan, Yixing’in tadını ne kadar özlediğini açıklayamazdı. Neredeyse üç aydır özlem duyduğu dudaklardı. Wufan hızlı gitmedi. Yumuşak dokunuşlarla dudaklarıyla oynadı. Yixing gerçekten iyi öpüşüyor sayılmazdı. Wufan’ın onu öptüğü önceki sefer gibi öylece durdu. Gerçekten de Yixing’in kalçalarını istiyordu ama izinsiz bir şey daha yapmaktan korkuyordu.

Wufan artık gerçekten de kendini kontrol edemiyordu. Öpücük ile kapılıp gitti. Yumuşak dudaklarında eridi. Vücudu daha da ısınırken sol eli, Yixing’in üzerindeki gömleğin altına gitti. Çıplak eliyle Yixing’in beline dokundu. Yixing’in cildi çok yumuşaktı ve artık buna bağımlıydı. Sağ elini Yixing’in çenesine getirdi Wufan. Öpücük tutkuludan fazlasıydı. Yixing öpücüğün nasıl olacağını anladıktan sonra, Wufan’ı geri öpmeye başladı. Ama Yixing’in öpücüğü basit ve yumuşaktı. Birbirlerine tatlı, yavaş ve tutkulu bir öpücük yaşattılar, ^mutfakta^.

26 Kasım 2013 Salı

Beautiful Disaster -14.Bölüm


Çeviri: Phantaso

Beautiful Disaster -14.Bölüm


Yixing her zamanki gibi 7’de Wufan’ın evine geldi. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Çoktan bir hafta geçmiş olsa da hala Wufan’a karşı soğuktu.

Yixing kahvaltıyı hazırlamak için doğrudan mutfağa gitti. Wufan’a bir Fransız tostu hazırladı ve Wufan masada otururken onunla hiç konuşmadı, Wufan bundan hoşlanmamıştı.

‘Neden bu aralar böyle garipsin bücür?’ diye sordu Wufan, yemeğini bitirdiğinde.

‘Yixing’in gözleri hala kahvaltısındaydı. ‘Bir şey yok. Sadece iyi hissetmiyorum.’

‘O zaman seni kliniğe falan götüreyim.’

‘Sorun değil. O kadarına ihtiyacım yok.’ Tabakları lavaboya taşırken söyledi Yixing.

‘İyi o zaman. Sana ayıracak zamanım yok.’sertçe konuştu Wufan ve çıktı. Böyle söylemek istemiyordu ama Yixing’in böyle yapması onu hasta ediyordu. Hoşuna gitmiyordu. Dahası, bundan nefret ediyordu.

Yixing yüzünden bir haftadır kıyametin ortasındaymış gibi hissediyordu Wufan. Yaptığı şeyler bir normalde yaptıkları gibi değildi. Her şey yanlıştı.

Cuma günü eve 7’den önce dönüyordu. Mutlu olması gerekiyordu ama Yixing’in stresi yüzünden olamıyordu.

‘Neden bücürü düşünmeye devam ediyorum ki? Hayır, hayır. Bırak gitsin. Bu şey bana böyle işkence etmeye devam ederse kırışıklarım çıkacak.’

‘Kıskanıyor falan mı? Hayır, hayır. Seohyun benim kızım… ve o bunu biliyor.’ Dedi kendi kendine Wufan, direksiyonu hala tutarken.

*Benim kız arkadaşım mı? Ama artık nadiren buluşuyoruz, eskisi gibi değil. Yine de o küçük bücür kıskanmadan edemiyor. Yixing sadece benim…*

Aniden aklında Kyungsoo’nun sorduğu ‘Yixing’i seviyor musun?’ sorusu geldi. Bu iki hafta önceydi. Nişandan bir gün önce.

--
‘Ge, Yixing’i seviyor musun?’

‘Nee? Asla!’

‘Ama onunlayken cidden mutlu görünüyorsun.’

Wufan sessiz kaldı.

‘Bu seni mutlu edecekse devam et, ge.’

Ben Seohyun’u seviyorum, Kyungsoo. Unuttun mu?’

‘Ama onunlayken senin böyle olduğunu hiç görmemiştim. Ayrıca artık bizimle çok nadir görüşüyor.’

‘Biz hala eskisi gibiyiz.’

‘Evet, belki eskisi gibisiniz ama belki, daha önce aşk dediğin şey aşk olmayabilir.’
--

Wufan kapıyı açtığında dört yakın arkadaşını evinde bulunca şok oldu. Luhan’ın, Yixing’in yanında olduğunu görünce gözleri daha da genişledi.

‘Siz burada ne yapıyorsunuz?’ Ve sen? Burada ne arıyorsun?’ Luhan’ı kastederek konuştu Wufan.

‘Xing xing beni davet etti. Daha doğrusu, arkadaşların Yixing’e arkadaşını davet etmesini söylemiş. Ve sonuç olarak buradayım.’ Dedi Luhan neşeyle. Wufan’ın tüm yakın arkadaşlarıyla beraberdi.

‘Ben gidip içecek alacağım.’ Dedi Yixing ve Wufan’ı geçerek kapıya yürüdü.

‘Sana eşlik etmemi ister misin?’ Jongin’in kucağında kurulduğu yerinden sordu.

‘Hayır, hayır sorun değil. Kendim gidebilirim.’ Diyerek evden çıktı.

Wufan umursamadı bile. Duş almak için doğrudan odasına gitti.

Yağmur başlamıştı ama Wufan hala arkadaşları ve Luhan ile birlikte oturma odasında film keyfi yapıyordu. Yixing henüz eve gelmemişti.

‘Bücür nerede?’

Kimseden cevap gelmedi. Tüm gözler filme odaklanmıştı.

Yixing biraz sonra geldi. Tüm vücudu sırılsıklamdı ve biraz titriyordu. Wufan onu öyle görünce biraz şok oldu ama ilgilenmiyormuş gibi yaptı.

‘Xingxing ne oldu sana?’ Luhan ona koşarken dedi. ‘Vücudunu ısırman gerek, yoksa…’ Ekledi Luhan, kol manşetleriyle Yixing’in yüzünü silerken.

‘Wufan, Yixing’in giyebileceği türden küçük elbiselerin var mı?’ kapıdan seslendi Luhan .

Wufan soruyu duyar duymaz kapıya yürüdü.

‘Beni her zaman alarmda tutuyorsun bücür.’ Diyerek Yixing’in bileğinden çekti Wufan. Luhan arkadan takip etti.

İkisi de yürüyerek, heykel misali film izleyen dördünü geçip Wufan’ın odasına gittiler.

Luhan, Kyungsoo’nun sanına oturdu.

‘Kavga falan mı ettiler?’ sordu Baekhyun.

‘Dürüst olmak gerekirse ben onların aşık olduğunu düşünüyorum.’ Dedi Jongin pizzasını ısırırken.

‘Çok açık sözlüsün bebeğim.’ Dedi Kuungsoo erkek arkadaşına bakarak.

‘Ben de Baekhyun da böyle düşünüyorduk.’ Ekledi Chanyeol.

Luhan kendi kendine gülümsedi.

-Wufan’ın yatak odasında-

‘Gidip duş al. Kliniğe götürmek istemiyorum. Tüm eve damlattığın yeter.’ Dedi Wufan onu banyoya iterken.

‘Ben iyiyim. Bana gömlek ver.’ Yixing banyodan bağırdı.

‘Şunları dene.’ Wufan ona doğru bir tişört ve pantolon attı.

‘Senin kotunu giyemem. Bu benim için çok büyük. Üzerimde durmaz ki. Daha küçük bir şey veremez misin?’ Yixing tekrar bağırdı.

‘Ne olacak? Sadece bu boyda var. Pantolon gitme o zaman. Gömleğimi giy, biraz büyük olacağından küçük şeyini örtebilir.’ Wufan ona beyaz bir gömlek uzattı.

Yixing çıktı ve kapıda durdu. Wufan yanılıyordu. Onun beyaz gömleği sandığı kadar değil, sandığından daha büyüktü. Peki, Wufan’ın bedeni, Yixing’in bedeninin tam tersi olabilirdi. Gömlek neredeyse boydandı ve omuzlarından düşen kısmı Yixing’in solgun köprücük kemiğini açıkta bırakıyordu. Kalçasının yalnızca birkaç santim aşağısındaydı.

Wufan, gömleğini giymiş olan Yixing tarafından şaşkına uğramıştı. Daha önce Yixing’in cildini bu kadar açık görmemişti. Beyaz gömleğin altında Yixing’in ince yapısını görebiliyordu. Onun gömleği beyazdı evet ama Yixing’in sütlü soluk cildine tamamen tezattı. Yukarıdan aşağıya Yixing’in vücudunu inceledi.

‘Wufan, bununla hiç rahat değilim.’ Wufan’ın bakışları yüzünden kızaran Yixing kekeleyerek konuştu.

Ama Wufan’ın gözleri önündeki vücuda yapışmıştı ve bedeninin sıcaklığı artıyordu. Bedeninin gittikçe daha ve daha sıcaklaştığını hissetti. Adrenalin tüm damarlarında kanıyla beraber akıyordu. Sadece karşısındakine bakabiliyordu.


---Gelecek bölümden spoiler sasdfasdg---

‘Bu da ne? Neden kendimi kontrol edemiyorum?’

24 Kasım 2013 Pazar

Project Partners 5. Parça



Çeviren : Nymph


Kai Chanyeol, Baekhyun, Kris, Tao, ve Sehunla birlikte okuldan çıktı. Hepsi Kyungsoonun sözlerine ve dağılmış yüzüne gülüyorlardı.

“Yarın antreman var unutmayın !” Sadece ikisi kaldığında Sehun Kaiye el salladı. Kai başını salladı ve evine koştu. Çabucak cama gitti ve Sehuna baktı. Evine girdiğinden emin olduğunda, ön kapıyı çarparak çıktı ve olabildiğince hızlı geri okula koştu.

“Çok özür dilerim.” diye fısıldadı Kai kendine tekrar tekrar. Kendine yalan söylemeye devam etti, Kyungsoonun onun özrünü kabul edeceğine kendine inandırmaya çalışıyordu. Çatıya geri çıktığında, Kyungsooyu kenarda ayaklarını aşağı sarkıtmış otururken buldu. Kai etrafa baktı ve sahibinden fazla uzakta olmayan çantayı ve ağzı açılmış pembe bir yemek kutusunu gördü.

“Ne yapıyorsun burda ?” diye sordu Kyungsoo arkasını dönmeden.
“Burda olduğumu nerden bildin?” şaşırdı Kai.
“Ayakseslerin fazla sesliydi.” diye cevapladı Kyungsoo.

Project Partners 4. Parça



Çeviren : Nymph


Kyungsoo gözlerini açtı, hala ağrıyan karnı yüzünden inledi. Etrafına bakındı ve kendi yatağında olduğunu farketti, ve alarmı çalıyordu okul saati olduğunu söyleyerek. Buraya nasıl geldim ? Sordu kendine, sürünerek yataktan çıktı. Kyungsoo odasındaki boy aynasının önünde tshirtünü kaldırdı. Bütün karnı ve göğsü yaralarla kaplıydı, ama birinin onları temizleyip ilgilendiği belliydi. Yaralı yüzünde geniş bir gülümseme oluştu, bunu yapanın Jongin olduğunu farketti.

“Önemsiyor.” diye fısıldadı Kyungsoo kendine ardından yüzünü yıkamak için banyoya gitti.

Mutfağa geldiğinde, Joonmyun çoktan tostunu yiyordu. Küçük kardeşini gördüğünde gözleri parladı.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Project Partners 3. Parça


Nymph

Kai öğle yemeğinde Sehunun ve Baekhyunun arasına oturdu. Gözlerinin altındaki mor halkalar Taonunkileri andırıyordu. Suratsızdı ve diğerleri ne kadar denerse denesin, onu konuşmaya dahil edemediler.

“Birini dövecekler diye duydum.” seslice güldü Chanyeol.
“Kimi?” diye sordu Kris.
“Kim olabilir ? Tabiki DO.” diye cevapladı Chanyeol karşılığında Kaiden ölümcül bir bakış alarak.
“Neden herkes bu çocuğu pataklıyor?” diye sordu Yixing başını yemeğinden kaldırıp.
“O bir faggot, ve kolay lokma.” diye açıkladı Chanyeol sesini alçaltma gereği duymadan.

Project Partners - 2. Parça


Myun-



Kyungsoo takım antremanını huşu içinde izledi. Asla atletik olmamıştı, tüm spor genleri erkek kardeşine verilmiş gibi gözüküyordu. Açıkça söylemek gerekirse, hiçbir zaman sporla ilgilenmemişti. Mutfakta kalıp ailesi için yemek hazırlamayı tercih ederdi. Kendine engel olamayıp karşısındaki erkeklerin spor kabiliyetlerini kıskanmıştı.

Project Partners 1. Parça


Myun-

Kai spor çantasını omzuna attı ve futbol takımının bütün oyuncuları ona bakarken soyunma odasından çıktı.Tabiki, neden bakmasınlar ki ? O mükemmel. Herkes o olmak istiyordu ya da onunla olmak. Keskin yüz hatları, ağız sulandıran bedeni ve derin çikolata sesi. Aynı zamanda okul futbol takımında kaleciydi ve onlara birçok şampiyonluk kazandırmıştı.

Okulun en kalabalık koridoruna girdiğinde, kızlar kirpiklerini kırpıştırır, erkekler bir beşlik kapmaya çalışır ve öğretmenler ona sıcak gülümsemeler atardı. Sadece sınıf arkadaşları arasında değil, öğretmenler arasında da poülerdi. 4.2 not ortalaması, göze çarpan görünüşü ve tatlı kişiliğiyle her kız....ya da erkek için mükemmeldi.

“Kai, bekle!” yakın arkadaşı Sehun ona doğru koştu.
“Oh selam Sehun.” gülümsedi Kai, arkadaşının varlığıyla.

Under Two Moons 11. Bölüm


Nymph


Kyungsoo etrafına dolanan sıcak kollara daha da sokulurken gözlerini araladı. Gül kokuları burnuna masaj yapıyordu. Yukarı bakıp bir çift güzel koyu kahverengi gözden önce gördüğü ilk şey önündeki göğüstü.

Neyseki yataktalardı çünkü bu gözler kalbinin tekleyerek atmasına neden oluyordu sendeleyip düşebilirdi.

Under Two Moons 10. Bölüm


Nymph


Kyungsoo her zamanki yerine , iki çiftin ve Haerimin yanına, oturdu ve karşısındaki beşiye gülümsedi. Baekhyun Kyungsooyu farkettiğinde uzun trollden döndü ve becerebildiği en parlak gülüşü attı ona.

“Ne?” Kyungsoo bir kaşını kaldırdı ve önündeki çorbayı yemek için kaşığı aldı, Baekhyunun neden öyle baktığını bilmiyordu. Sanki Baekhyunu eğlendirecek bir şey yapmış gibi.

“Duydum ki sen ve Kai ö -” dedi Baekhyun yüzünde bir sırıtmayla ama Chanyeol eliyle ağzını çabucak kapattı ve kulağına birşeyler fısıldadı. Kyungsoonun gözleri kocaman açıldı ve nerdeyse çorbasını püskürtüyordu. Bu aptalın ağzından duymak üzere olduğu şeye inanmak istemiyordu.

Bunu nerden duymuştu ? Başka kim biliyordu ? Bütün okul ? Hayır bu olamazdı. Kimse farklı davranmıyordu. Baekhyun.... ve Chanyeol dışında, Baekhyunun neyi söylemek üzere olduğunu bildiğini anlamıştı. Kai mi söylemişti onlara ? Kyungsooyu öpmekle böbürleniyor muydu ? Kyungie onun kıçını çok pis tekmelemeliydi. Ama tabi...bunun...hakkında....konuştuktan...sonra. Tanrım bu işin sonu çok garip olacaktı.

Üç gün önceki o vakadan sonra Kaiyle konuşmamıştı. Kai artık bu masada gözükmüyordu bile.

Baekhyunu sanki hiç duymamış gibi davranarak, derin bir nefes aldı ve başını kaldırarak Sehunla Luhanın yapış yapış manzarasına baktı. Sehunun saçına iplik gelmişti ve Luhan onu alıyordu. Kyungsoo itiraf etmeliydi bu kesinlikle çok tatlıydı.

Ve bir saat önce aklında olan soru yine aklına geldi.

“Sehun , Luhan ?” ikili durdu ve Kyungsooya bakt,aynı anda başlarını salladılar. (Cidden, şu ikili birbiri için yaratılmıştı.) “İkiniz de birlikte olmadan önceki dönemin üzücü bir dönem olduğunu söylediniz ama nasıl olduğunu hiç anlatmadınız....” ama sorusunun ne kadar garip olduğunu farkettiğinde sesi giderek kısıldı ve başını eğdi.

“Onlara hiç anlatmadık değil mi ?” Sehun iç çekt ve yüzünde hafif bir gülümsemesi olan sevgilisine baktı.
“Evet! Bize hiç söylemediniz bile!” diyerek araya girdi Baekhyun, belliki kendini Chanyeolun elinden kurtarmıştı. Baekhyun somurttu ve bir divayı taklit eder gibi ellerini kalçalarına koydu.

“Pekala pekala.O zaman şunları söyleyerek başlamalıyım, ikimiz de birbirimize aşıktık ama bunun hakkında tek kelime etmedik çünkü hislerimiz karşılık olmaz ve arkadaşlığımız bozulur diye düşünüyorduk. Tıpkı Baekhyun ve Chanyeol gibi.” Sehun anlatmaya başladı. “Ve küçük şeylerden tartışmaya başladık. Hatırlıyorum bir keresinde Luhan onlara gelebilmem için vakti olmadığını söylediğinde ona abartılı şekilde tavır almıştım. O zaman nedeninin, ailesinin birlikte vakit geçirmek istediği için olduğunu bilmiyordum. Tam bir çocuk gibi davranıyordum. Sanırım bundan sonra rahat bir dört gün konuşmadık , değil mi ?”

Luhanın ağzından küçük bir kıkırtı çıktı. “Evet. Beş gün bile olabilir ama artık tam olarak bilemiyorum. Tek bildiğim bu davranışı üzerine çok afallamış olduğum. O yüzden sinirlendim ve daha da dibe battık.”
“Her seferinde böyleydi.Küçük şeyler yüzünden tartıştık, tartışmalar daha da büyüdü ve sonra birkaç gün birbirimizi görmezlikten geldik. Düşünmeden hareket ettik ve bu ilişkimiz için iyi değildi.” iç çekti Sehun.
“Evet, bu tıpkı bizim bir araya gelmediğimiz zamanlardaki gibi” diye ekledi Chanyeolve Baekhyunun elini sıktı, karşılığında zayıf bir gülümseme alarak. Sanki bunun hatırlatılmasından hoşlanmamış gibiydi.

“Ve sonra baya büyük bir konuşma yaptık. Ama sonunda, bunu yaşadığımız için gerçekten memnundum, çünkü bunun sayesinde sonunda duygularımızı söyledik!” Luhan devam etmeden önce Sehuna sırıttı. Kyungsoo da onların geçmişiyle ilgilenmişti. Nasıl bir araya geldiklerini bilmenin verdiği heyecanın nedenini hala anlayamasa bile. “ Ve dans yarışması yapılacağının duyurulduğu gün geldi ve Sehun çok heyecanlandı. Bu dans yarışmasına katılmayı çok istiyordu ve onun çok iyi dans ettiğini bildiğim için ona en iyi dileklerimi diledim.Ama ne yazıkki dans etmek için bir partnere ihtiyacın vardı. Bir kız-erkek dansı değil, iki erkek ya da iki kızın dans ettiği bir dans. Bu kuralları kim koyduysa malın teki, sadece söylüyorum.”

Sehun kucağına baktı. “Ne yapacağımı bilmiyordum o yüzden kim benimle dans eder diye etrafa sordum ve Chen elini kaldırdı. Ve gerçekten başarabileceğimizi düşündüm. Tabiii, Chen gerçekten pek iyi bir dansç olmadığından sonuncu olduk...”

“Ve Ben ? Ben çok üzgündüm! Sehun 'bana' sorar diye düşünmüştüm çünkü en iyi arkadaşıydım ama o birden Chenle belirdi. Sanırım kalbim parça parça oldu. Ardından birkaç bir şey geveledim şu an ne olduklarını hatırlamıyorum bile ve onu görmezlikten geldim. Ona nedenini bile söylememiştim ! Aaaaaah çok aptaldım....”

“Luhan-ah, birşeyler söylemiş olsaydın tartışmazdık ve duygularımızı birbirimize söylememiş olurduk. Böyle deme.” Sehun yavaşça Luhanın yanağını okşadı. O kadar vıcık vıcıktı ki Kyungsoo kusmak üzereydi.

“Evet ve sonra Sehunun benim evime gelip neden böyle davrandığımı sorduğu gün geldi. Ve...gelin size tam olarak ne olduğunu anlatayım.” Luhan devam etmeden önce derin bir nefes aldı.



[Flashback]


Kapıyı açtığında Sehunun karşısında durduğunu gören Luhanın gözleri büyüdü. Onu burda beklemiyordu ve onu görmezlikten gelmeye devam etmek istiyordu. Luhanın içi içini yiyordu. Sehunun, onun yerine başka insanları seçtiğini görmek acıtmıştı. Nedenini ona söyleyemiyor oluşu daha da acıtıyordu.

Ama herşey çoktan sıçıp sıvanmıştı.

Sanki biri ikisinin muhteşem arkadaşlığının orta yerine kocaman bir taş fırlatmıştı.

Luhanın sahip olduğu şeydi ve şimdi onu kaybetmek üzereydi.

“S-Sehun-ah...” dedi Luhan ve başını eğdi.Sehunla konuşmaya hazır mıydı ? Ona herşeyi anlatmaya ? Aslında içinde neler hissettiğini kalbinde ne olduğunu anlatmaya ? Karnı karşı çıkarken kafası karman çormandı.

“Gelebilir miyim ?” Sehunun sesi sakindi. Fazla sakindi. Luhan bir an tereddüt etti ve sonra geri çekildi ve Sehuna yol verdi, Sehun salonu geçti ve direk Luhanın odasına doğru gitti.

İkisi de Luhanın odasına girdiklerinde Sehun döndü ve gözlerini Luhana dikti. O da karşılığında , ne diyeceğini ya da yapacağını bilemeyerek yine başını eğdi.

“Neden böylesin, hm ? Bunu hakedecek ne yaptım sana ?” Sehunun kelimeleri Luhanın kalbini titretti. Hazır değildi. Ne yapacağını bilmiyordu işte. “Ve aramızda tam olarak ne oluyor ? Nerdeyse hergün kavga ediyoruz! Luhan-ah...neden birden bire böyle olduk biz?” Sehun Luhana yaklaşmayı ve elini Luhanın omzuna koymayı denedi ama Luhan geri adım attı, Sehuna daha yakına gelmemesi gerektiği mesajını vererek.

“Anlamayacaksın.” Luhanın başı daha da eğildi. Alnındaki saçları gözlerini kapatıyordu.
“Ama denemek istiyorum. Bana neden böyle davrandığını söyle !” Luhan Sehunu fazla iyi biliyordu. Vazgeçmeyecekti. Geçmezdi.

Luhan arkasını döndü ve pınarlarında biriken gözyaşlarını tutmak için herşeyi denedi. Kimsenin ve kalp sorunlarının olmadığı bir yerde kaybolmak istiyordu. Bu kadar zor muydu ?

Uzun bir sessizliğin ardından Luhan birden sesini netleştirdi. “Neden beni seçmedin ? Neden Cheni seçtin de beni seçmedin dans için? En iyi arkadaşım olduğunu ve yine de beni seçeceğini düşünmüştüm.” Luhan bedenini tekrar , yüzü ifadesiz olan Sehuna döndürüp konuşmadan önce sessiz bir dakika daha geçti. “Neden ben değil?”

“B-bu mu böyle davranmanın sebebi ?” şimdi başını eğme sırası Sehundaydı. “Bu ? Sadece bu ?”

'Hayır lanet olsun seni seviyorum ama bunu sana söyleyemem' dedi Luhan aklından ve yine gözyaşları düşmek üzereydi. Ne zaman duracaktı şu kalbindeki sızı ?

“Bu seni neden bu kadar rahatsız ediyor, huh ? Ödevine yardım etmesi için benim yerime Yixingden yardım isterken iyiydi, üstelik matematiğimin gayet iyi olduğunu bilmene rağmen.” ve o an Luhan, Sehunun burnundan kayan bir damla yaş gördü. ' O da onları kontrol edemiyor.'

Sehunun dediği her kelime Luhanın içini daha da parçalıyordu. Bunun artık son bulmasını istiyordu. Ve sonunda içindeki şey patladı. Bedeni artık kontrolu altında değildi.

“Sana nedenini söylemeli miyim ? Gerçekten söylemeli miyim ? Böyle davranıyorum çünkü kıskanıyorum. Lanet olsun kıskanıyorum çünkü yanında olması için seçtiğin kişi O ydu ben değil. O kadar kıskandım ki kalbim acımaya başladı, baya.” Yanakları yaşlarla kaplandıktan sonra Sehunun elini kavradı ve kalbinin üzerine koydu. “Çünkü içeride yalnızca sen varsın. Seni düşünmekten kendimi alamıyorum. Yürüyüşünü, kokunu, görünüşünü, o aklımı başımdan alan gülüşünü. Sehun-ah, s-seni seviyorum.”

Sehunun yüzü öncekinden daha da ifadesizdi. Luhanın ani itirafı üzerine ne diyeceğini bilmiyordu, beyni tamamen durmuştu. Luhan arkasını döndü ve iç çekti.

“Sanırım arkadaşlığımız buraya kadardı. Gitsen iyi olur yoksa bu daha da garip olacak. Üzgünüm.” Luhan artık gözyaşlarına daha fazla hakim olamıyordu. İçinden geçenleri sesli söylediği için bu odayı darma duman etmek üzereydi. Sehun onun delirdiğini falan düşünebilirdi ve onunla bir daha konuşmak istemeyebilirdi. Bunu kesinlikle anlardı. Ama aksine o...

“Tekrar söyle , lütfen , tekrar söyle .” diye yalvardı arkasından zayıf bir ses.

Ve hiçbir tereddüt olmadan Luhan denileni yaptı ve sanki bir şey demek için çok geçmiş gibi çabucak cevapladı Luhan . “ Seni seviyorum , Oh Sehun. Şimdiye kadar birini sevdiğimden çok daha fazla seviyorum seni. Sen benim dünyamsın. Şu an arkadaşlığımı yıktığım için üzgünüm.”

Luhan, Sehundan gelen hıçkırığı duydu ama geriye dönmeye cesaret edemedi, ağlayan bir Sehun görmeye dayanamazdı. Ona sıkıca sarılmak ve öperek bütün acıyı hüznü dindirmek istiyordu. Ama imkansızdı işte.

Luhanın sırtına bir yumruk geldi. “Aptal. Cheni seçtim çünkü sana o kadar yakın olmaya katlanamazdım. Seninle her uzun temastan kaçmaya çalıştım çünkü seni öpmek üzereydim. Senden uzak durmak istedim. Arkadaşlığımızı yok etmek istemedim.” diğer yüksek bir hıçkırık duyuldu. “ Çünkü seni seviyorum , Luhan. Çünkü seni gerçekten ama gerçekten seviyorum.”

Arkasındaki gençten gelen bu kelimeler karşısında Luhanın gözleri büyüdü ama bir çift el onu tutup çevirdiğinde bunları düşünecek vakti yoktu. Karşısında şişmiş bir yüz vardı, döktüğü onca göz yaşından sonra şişmiş bir Sehunun yüzü.

Hiç tereddüt etmeden Sehun ellerini Luhanın yanağına koydu ve onu öpmek için kendine çekti. Dudaklarını karşısındaki bu yumuşak dudaklara bastırmak kalbini pır pır ettirmişti.

Luhan bu olanlara inanamıyordu.

'Çünkü seni gerçekten ama gerçekten seviyorum.'

Sehunun dudakları onunkiyle uyum içinde hareket ediyordu. Bu gerçek miydi ? Kim bilir belki bir rüyaydı ? Ama Sehunun her dokunuşunda tekleyen kalbi onu gerçeğe döndürüyordu. Bu çok hayali geliyordu ve sonra birden her şey aslında o kadar gerçekti ki.


[Flashback Sonu]




“Evet, daha söylenecek çok şey var ama bu da hikayemizin küçük bir kısmı.” Luhan yavaşça gülümsedi. Baekhyun duygusal olarak bir kenarda sessizce burnunu çekiyordu. Ve Kyungsoo ? Sadece büyükçe açılmış gözlerle oturdu orda.

Ya eğer...Kai de Sehun ve Luhanın hissettiği gibi hissediyorsa ? Ya Kyungsooya açılmaya çalırsa ve Kyungsoo onun hislerine karşılık veremezse ? Tanrım , Kyungsoo Kaiye karşı ne hissettiğini bile bilmiyordu. Bu ani öpücük içindeki herşeyi yerle bir etmişti.

Tek bir şey biliyordu : Sonuncunda Sehun ve Luhanın bir araya gelmeden önceki halleri gibi olmak istemiyordu. Çocuk gibi ağlayan bir Jongine ve kendine hiç ihtiyacı yoktu.

Under Two Moons 9. Bölüm 2. Part


Myun-

Su yüzeyine çıktıklarında suratlarındaki su ve ıslak saçlarını yok ettiler. Kai gülümsemesini kaybetmeden önce Kyungsoo gözlerini açtı. Suratı " Sonsuza kadar yanında olacağım. " dermişcesine parlıyordu. Kyungsoo'nun kalbi daha fazla atmaya başladı, ilk kez Kai'ın ne kadar mükemmel olduğunu fark ediyordu.
Aynı zamanda birbirlerine ne kadar yakın olduklarını görmüştü. Kyungsoo'nun kolları hâla Kai'ın etrafında sarılıydı, kollarını çekip Kai gözlerini açmaya başlarken içinden bir titreme geçti.
Kai da ne kadar yakın durduklarını fark ettiğinde gözleri kocaman açıldı.. birbirlerine bakıyorlardı. Arkada Chanyeol ve Baekhyun'un Sehunla birlikte gülüşleri duyuluyordu. Fakat Kyungsoo duyamıyordu, duyabildiği tek şey kalbinin hızlı atışıydı.
Kyungsoo Kai'ın suratını incelemeye devam ederken Kai daha fazla yaklaşmaya başladı. Kyungsoo ne olduğunu bilemeden gözlerini kapattı, gelecek şeye hazırdı.
Fakat daha sonra omuzlarında ağır bir şey hissetti, ardından suratında soğuk suyu. Tekrar su yüzeyine çıktığında Kai'ın onu batırdığını anladı. Kai'ın suratında gülümseme belirdi.

" Awww, çok sevimli bir çifte benzemiyorlar mı? " Kyungsoo bunu duyup arkasını döndüğünde Sehun'un onlara güldüğünü gördü, ardından Luhan onu dirsekledi. " Ouch, bu ney içindi? "

Kyungsoo şaşkın bir biçimde gülümsedi, Baekhyun ve Chanyeol'un sudan çıktıklarını gördüğünde Kai ile birlikte kıyıya yüzmeye başladı.

" Aah, yeni kıyafetlere ihtiyacım var. " diye sızlandı Baekhyun.

" Ve, o dirsekleme ne içindi? Onlar öpüşmek üzereydiler.. Kyungsoo gözlerini kapadı bile! Heh. " diye itiraz etti Sehun.

" B-ben.. " Kyungsoo kendini savunmaya çalıştı ama sesi çatladı ve beceremedi, cümlesini olduğu gibi bırakmaya karar verdi. Başını indirip domates gibi kızaran yüzünü saklamaya çalışıyordu.
Neden Kai o şansı onu öpmek için kullanmamıştı? Sevdiğini söylememiş miydi? Süper derecede yakınlardı, herkes bu şansı kullanırdı, ama Kai? O sadece onunla oynadı.

Piç.

Yaklaşık 20 dakika sonra hepsi Kyungsoo'yla vedalaşmıştı, Kai hariç. Kyungsoo'nun ıslak kıyafetler yüzünden hasta olmasını istemediğini ve ailesi birkaç gün evde olmayacağından onun evinde kalmak istediğini söyledi.
Birlikte eve girdiler ve Kyungsoo'nun odasına çıktılar. Kyungsoo Kai'a birkaç kıyafet verip banyoda giyinmesini söyledi. Kai odadan çıktığında Kyungsoo da kıyafetlerini değiştirmeye başladı.

Birkaç dakika geçmesine rağmen Kai odaya geri gelmemişti. Kyungsoo'nun bacakları artık taşıyamıyordu bedenini, zemine oturup sırtını duvara yasladı. Kai'ın suyun içindeki o parıl parıl görünümü düşünmeye başlamıştı. Ama düşüncelerini tamamlayamadan rüya dünyasına sürüklendi.

Kai odaya girdi, Kyungsoo'nun yerde uyuduğunu gördüğünde onu yavaşça kucağına alıp yatağa yatırdı. Kafasını yastığa iyice yerleştirip battaniyeyi vücuduna örttü.

Onu orada öylece yatarken izledi, başka bir yere bakamadı. Elini Kyungsoo'nun hâla ıslak olan saçlarına dokundurdu, parmakları yanağına değdiğinde durdu. Yavaşça yanağını okşarken gülümsedi.
Kai yatağa oturdu onu uyurken izlemenin kötü olmayacağını düşünerek. Kyungsoo uyanıkken suratını inceleyemiyordu çok fazla istemesine rağmen.. bir meleğe benziyordu.
Sudayken gözlerini açtığında Kyungsoo'nun gözleriyle ve oldukça yakın suratıyla karşılaştığındaki his geldi aklına. O an çok feci şekilde ona dokunmak istemişti. Öpmek ve sıkıca kollarıyla sarmak istemişti. Kyungsoo gözlerini kapatmadan önce bunları yapmak üzereydi. Ama yapmadı. Kyungsoo'nun bundan nefret edeceğini biliyordu.
Kai'ın gözleri Kyungsoo'nun dudaklarıyla buluştu, çok yumuşak gözüküyordu. Beyninin ne yaptığını bilmiyordu. Vücudunu durdurmak istedi ama tepki veremedi.
Suratları daha da yaklaştı. sadece bir milim kalmıştı Kai sonunda boşluğu kapatıp dudaklarını Kyungsoo'nun dudaklarına yapıştırdığında. Elektrik şoku vücudundan geçiyordu, ne yaptığını bilmiyordu, ama çok iyi hissettiriyordu. Sevdiği kişinin dudakları kendininkilerle birlikteydi, beyni şaşmıştı.
Gözleri kapalıydı. Kyungsoo'nun uyanabilme ihtimalini önemsemeden daha fazla öpmeye başladı. Fakat Kai'ın aklı çoktan gitmişti. Bu istediği tek şeydi, ihtiyacı olan tek şey. Kyungsoo'nun dudaklarının tadı onu çılgına çeviriyordu.

" K-Kai? " Bir fısıltı dudaklarına çarptı gözlerini aniden açtığında. Kyungsoo ona kocaman gözlerle bakıyordu. Kai'ın yaşadığı zevkten dolayı uyanmış olmalıydı. Kai biraz geriye çekilip dudaklarını birbirinden ayırdı. Kyungsoo'nun bir sol gözüne bir sağ gözüne bakıp duruyordu. Demin ne yaptığına inanamamıştı. Kyungsoo uyurken onu öpmüştü.
Zıpladı ve odadan çıktı. Merdivenleri koşarak indi ve evden ayrıldı. Kyungsoo'dan uzaklaşmaya ihtiyacı vardı, evden, şu an kalbinin istediği her şeyden.

Kyungsoo yatakta uzandı, uyandığındaki aynı pozisyondaydı. Yavaşça elini kaldırıp dudaklarına dokundu. Kai onu öpmüştü. Gerçekten öpmüştü.

Kai ve kendisi hakkındaki gördüğü rüyadan bir resim geldi aklına.

Biraz önce ne olmuştu öyle?

Under Two Moons 9. Bölüm 1. Part


Myun-

Kyungsoo'nun büyükbabasının mezarını ziyaret edeli ve Kyungsoo'nun Jongin'in hislerini öğrenmesinin üzerinden 3 gün geçmişti. Doğru dürüst uyuyamıyordu, Kai'ı anlamaya çalışıyor, ama yapamıyordu. Bir daha Kai ile eskisi gibi nasıl konuşacağını bilmiyordu, bu çok.. ilginçti.
Kyungsoo ona hislerini öğrendiğini de söylememişti, nasıl söyleyebilirdi ki?
Ama şimdi, tam 3 gün geçmişti. Baekhyun onu arayıp Chanyeol, Sehun, Luhan ve tabiki Jonginle birlikte parka yürüyüşe davet etmişti. " Hayır gelemem, çünkü Kai beni seviyor, aklımı boşaltmalıyım. " diyememişti elbette, kabul etmekten başka şansı yoktu, sonuçta Kai onun en iyi arkadaşıydı. Ailesi ve diğerleri gibi ay efsaneleri yüzünden ona katlanamayıp uzağa fırlatmayan tek kişiydi o. Kyungsoo onu kaybetmek istemiyordu, bu yüzden duyduğu şeyleri görmezden gelmeye karar verdi. Belki de Kai ona hiçbir zaman hislerini söylemeyecekti, bu yüzden yapması gerek tek şey görmezden gelmekti duyduklarını.
Ve birkaç dakika sonra kapı zili çaldığında kapıya doğru ilerledi Kyungsoo, kapıyı açtı ve birden birisi kolundan tutup dışarıdaki temiz havanın cildine vurması için dışarı sürükledi onu, gözlerini açtığında bunu yapanın Baekhyun olduğunu gördü, Baekhyun'un arkasında erkek arkadaşının ani hareketinden utanç duymakta olan Chanyeol, yanlarında ise kıkır kıkır gülmekte olan Luhan ve Sehun yer alıyordu.
Ve evet, Sehun'un arkasında ise Jongin vardı, Kyungsoo'nun bugün ihtiyaç duymadığı kişi, çoğu zaman evet, ama bugün hayır, istemiyordu, duyduklarını unutmaya ihtiyacı vardı.
" Hazır mısın? Hazır mısın? Hazıır mıııssııın? " dedi Baekhyun aşağı yukarı zıplayarak. Kyungsoo gülümseyerek başını salladı ve evin kapısını kilitledi.

6sı birlikte 20 dakikadan fazla yürümüşlerdi mükemmel güzellikteki parka varana kadar. Kyungsoo neden buraya daha önce gelmediğini düşündü, evinden o kadar da uzak değildi hem.

Kyungsoo'nun suratındaki güzel gülümseme parkın etrafındaki mutlu çiftleri fark ettiğinde soldu. Her yer mutlu çiftlerle doluydu.
Ve Kyungsoo, yanında başka mutlu iki çift ve Kai vardı. İnsanlar Kai'ı erkek arkadaşı sanmazdı, değil mi? Bir ara tereddüte kapıldıktan sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Sadece arkadaşlar arasında bir buluşmaydı bu, daha fazlası yoktu. Yoktu.

Baekhyun Chanyeol'un elini tuttu, parmaklarını birbirine geçirdi ve ona gülümsedi. Kyungsoo bu romantizmin üzerine kusacakmış gibi hissetti.

Hepsi birlikte yürüyorlardı, bir köprünün üzerindelerdi, Baekhyun birden durdu ve etrafına bakındı, herkes birden durdu Baekhyun'un ne düşündüğünü merak ederek. " Chanyeol-ah, beni seviyor musun? " Chanyeol bu sorunun üzerine bir kaşını kaldırıp baktı, Baekhyun'un cevabı bildiği hâlde neden bunu sorduğunu merak ediyordu.

" Evet, tabiki, neden birden sordun? "
" O zaman bana beni ne kadar sevdiğini göster. " demesiyle aniden Baekhyun arkasını dönüp Chanyeol'un omuzlarından tuttu ve bir saniye içinde köprüden aşağı fırlattı, suyun içine. Su 1 metreden yüksek bile değildi, o yüzden hiçbir tehlike yoktu.

Chanyeol suya girdiğinde bağırdı, Kyungsoo gözlerini kocamanlaştırdı, Baekhyun Chanyeol'u aşağı mı atmıştı?

Baekhyun karnını tutarak kendinden geçercesine gülüyordu. Chanyeol su yüzüne çıktı ve nefes aldı. Saçlarını suratından uzaklaştırırken yukarıya Baekhyun'a baktı. " Tatlım, bu adaletli değildi. " Kızgın görünmeye çalışıyordu ama suratındaki gülümseme fark edilebiliyordu.
" Özür dilerim, kendime engel olamadım. " dedi Baekhyun gülmeye devam ederek. Kyungsoo Chanyeol'a sırıttı ve Baekhyun'a doğru yürüdü, ona fark ettirmeden Baekhyun'u suya attı. Baekhyun birden bağırdı, su şaplatma ve gülme sesleri geliyordu Chanyeol'dan.
Kyungsoo daha gülmeye başlamadan arkasında iki el hissetti, ardından bir itiş ve kendisini Chanyeol ve Baekhyun'un yanında bulması bir oldu. Su yüzüne çıktığında Baekhyun'un Chanyeol'a vurmak için ona doğru yüzdüğünü gördü. " Aptal! "

Karşısındaki köprüye bakmasıyla kimin tarafından itildiğini anladı. Jongin'in karşısındaki manzaraya poposuyla güldüğünü gördü. " Ooh, sadece bekle. " dedi Kyungsoo ve kıyıya yüzdü. Sudan çıktı, Jongin'e doğru ilerledi. Sonunda Kai'ın hislerini düşünmeden onunla eğlenebiliyordu.

" Buraya gel ve öcünü al. " Kyungsoo kollarını Jongin'e sardı ve kendisiyle birlikte onu suya fırlattı.

Under Two Moons 8. Bölüm


Myun-

Yavaşça kalkıp merdivenlere doğru yürüyen Kai iç çekti, bugün gerçekten zor bir gündü. İlk önce okul, ardından uzun dans pratiği, onun ardından ise akraba ziyareti. Kimse ne kadar yorgun olduğunu fark etmemiş miydi?
Kai kapıyı açmak için kendini zorladı, ardından arkasından kapattı. Yavaşça yatağa yürüdü ve son enerjisini yatağa zıplamak için kullandı, pijamalarını giymeyi bile düşünmemişti.
Ama biraz zaman geçip de neredeyse uyuyacak iken, annesinin onu günlük kıyafetler içinde uyurken gördüğünde kızacağını düşündü, bu yüzden kalktı ve banyoya gitti, giyindikten sonra yatağa geri döndü. Yatağa tam yerleşmiş ve hayal dünyasına dalmak üzereydi ki telefonu çaldı.
Hırlayarak gözlerini açtı tekrardan, bu saatte telefonu çalıyordu? Gece yarısında?
Yavaşça telefonu alıp kulağına yapıştırdı. " E-evet? " Sesinden yorgunluk akıyordu. Bir cevap alamadı, sadece hıçkırık duydu ve bu sesi çok iyi biliyordu. " Kyungsoo? Kyungsoo ağlıyor musun? "
" K-Kai. " diye kekeledi Kyungsoo gözyaşları içinde.
" Kyungsoo! Ne oldu? " Jongin çok endişelenmişti.
" Biliyorsun, bü-büyükbabamın doğumgünü yarın v-ve.. " durdu ve derin bir nefes aldı. " A-annem onun ölümünden sonra kötü etkilendiğiminden, onu ziyaret etmeme izin vermedi. " Daha fazla hıçkırmaya başlamıştı. Kai'ın gözlerinde yaşlar belirdi, onun böyle üzgün olmasını kaldıramazdı.
" Ama o senin için çok anlam ifade ediyor, nasıl olur da ziyaret etmene izin vermez annen? " Kai'ın içine öfke dolmuştu.
" Kai, ne yapmalıyım bilmiyorum, yarın onun d-doğumgünü ve ben gitmek istiyorum. "
" Anne ve baban genellikle kaçta uyanıyorlar? "
" Uh.. 9-10 gibi. "
Jongin yanındaki saate baktı, gece yarısını birkaç dakika geçmişti. " Saat 6da hazır ol ve pencerenin önünde bekle, tamam mı? Bir fikrim var, seni oraya götüreceğim. "
Kyungsoo'nun hıçkırığı bir an kesildi ama sonra eskisinden daha şiddetli bir şekilde başladı. Kai endişeye kapıldı, yanlış bir şey mi söylemişti?
" Bunu be-benim için yapacak mısın? Kai Kyungsoo'nun mutluluğunu sesinden okuyabiliyordu. " Ç-çok teşekkür ederim Jongin-ah. " Büyük bir gülümseme belirdi Kai'ın dudaklarında, sonunda onu mutlu eden bir şey yapmıştı.
" Tamam, o zaman saat 6da hazır ol. " dedi Kai ve telefonu kapadı. Yatağına yattı ve gözlerini kapadı. Onu bu sabah görecekti, onu gülümsetecekti, ne mükemmel bir histi bu.


Sabah 5te uyanmak mutlu edici bir şey değildi, ama Kai bunun sonucunda Kyungsoo'yu mutlu yapacağını biliyordu bu yüzden hızlıca yataktan fırladı ve giyindi. Kimseyi uyandırmadan mutfağa gitti ve bir elma aldı, açlıktan ölmek istemiyordu ve evden çıktı.
Nasıl olduysa küçük bir merdiven bulabilmeyi başarmıştı, böylece Kyungsoo kolayca aşağı inebilecekti.
Evin önüne vardığında Kyungsoo hemen onu fark etti, pencereyi açtı. " Aşağı gel. " diye seslendi yavaşça Kai. Kyungsoo merdiveni görünce birden gözleri açıldı ama sonra suratına güzel bir gülümseme yerleşti.
Merdivenden indi, Kai'ın yanındaydı. Kai'ın karşısında durduğuna, ona yardım ettiğine hâla inanamıyordu. " Teşekkür ederim. " dedi. Kai gülümseyerek onun kolunu tuttu ve yürümeye başladılar.
" Henüz teşekkür etme, daha varmadık gideceğimiz yere. "
İkisi de yol boyunca sessizdi. Sonunda vardıklarında Kai Kyungsoo'nun kolunu bıraktı, Kyungsoo ileriye adım attı.
" A-ama yanımda bir çiçek getirmedim, doğumgünü hediyesi yok. " Kyungsoo'nun sesi üzgündü orada olduğu için mutlu olmasına rağmen.
" İşte. " dedi Kai ona bir gül vererek. " Buraya gelirken bir bahçeden aldım. " Kyungsoo kırmızı güle baktı. " Teşekkür ederim. " dedi ve eline alarak eğildi suratındaki gülümsemeyle.
Kyungsoo gülü mezara yerleştirdi ve birkaç dakika sessizce baktı.
" Büyükbaba. " dedi. Kai onun yanına çömelerek sırtını okşadı. Kyungsoo dokunuşun altında titredi. " Büyükbaba, seni gerçekten özlüyorum, beni anlayan ve yardım eden tek kişi sendin. Ama şimdi, Kai'a sahibim, onu bana yolladığın için teşekkürler. "
Kai'ın bu sözler üzerine gözleri doldu ve kocamanlaştı. Kyungsoo'nun saçını okşadı ve sol kolunu ona dolayarak arkadan sarıldı.
" Mutlu yıllar. " diye fısıldadı Kyungsoo.
Birkaç dakika süren başka bir sessizlikten sonra yavaşça ayağa kalktılar.
" Kyungsoo, üzgünüm ama şimdi gitmek zorundayız yoksa ailen uyanacak ve evde olmadığını görecek- " Konuşması Kyungsoo'nun kollarının etrafına sarılıp, hâla yaşla dolu suratının göğsüne yaslanmasıyla kesilmişti. İlk başta şok olmuştu fakat daha sonra o da kollarını Kyungsoo'ya sardı.
" Şu an gitmek zorunda olduğumuz için üzgün olma, senin sayende buradayım, çok çok teşekkür ederim. " dedi Kyungsoo sakin bir tonda, Jongin istediğini o an elde etmişti; mutlu bir Kyungsoo.
" İlk sen git, birkaç dakikaya sana yetişeceğim. Büyükbabana bir sır vermem lazım. " Kyungsoo ona baktı, ne demeye çalıştığını anlamamıştı. " Güven bana, hadi git, hemen yanına geleceğim. "
Kyungsoo başını salladı ve yürümeye başladı. Kai derin bir nefes alarak arkasını döndü, yüzünde başarısından dolayı bir gülümseme vardı.
Eğildi ve konuşmaya başladı. " Hey.. urm.. " dedikten sonra kelimelerinin garipliğine güldü. " B-ben teşekkür etmek istiyorum. Kyungsoo'ya bu kadar çok güç verdiğin için, o seni çok seviyor, umarım onu oradan izliyorsundur, değil mi? " Bir nefes alıp devam etti. " Ben senin gibi olmak istiyorum, onun mutluluk kaynağı olmak istiyorum, sevdiği kişi olmak. " Gözyaşları tekrar belirmişti. " Onu gerçekten seviyorum, ama biz.. olamayız, değil mi? "
Ayağa kalktı ve mezara uzunca baktı. " Mutlu yıllar. " diye fısıldadıktan sonra yola devam etmek üzere arkasını döndü.
Oh, peki ya Kyungsoo mu? Yoldaki bir evin önünde kocaman gözlerle dikiliyordu, Kai'ın ağzından çıkanlara inanamamıştı. Kai'ın büyükbabasına vermek istediği sırrı duymak istemiş ve gizlice orada saklanmıştı.. böyle bir şey duyacağını hayal edememişti.

Under Two Moons 7. Bölüm


Myun-

- Kyungsoo uykuya geri dönmeye çalıştı, ama yapamadı. Gecenin ortasında birden sebepsizce uyanmıştı. Kai yanında bir bebek gibi horluyordu.
İç çekerek yatağın diğer tarafına dönüp uyumaya çalıştı bu sefer, ama yine olmadı. Birkaç dakika geçmişti, yorgun hissetmiyordu aslında. Tekrar iç çekerek bu sefer sırt üstü yattı, koyu karanlığa gözlerini dikmişti.
İç çekişi odada yankı yapmıştı, çünkü hiç ses yoktu elbette odada. Kai horlamayı kesmişti, ağır ağır nefes alıyor olmalıydı. Yavaşça yanına dönüp Kai'a baktı ve onun gözleri açık şekilde kendisine baktığını gördü.
" Uyanıksın? " diye sordu Kyungsoo. Aslında mutlu olmuştu çünkü yalnız kalmamış olacaktı. Bir cevap elde edemedi, Kai sadece bakıyordu ona.
" K-Kai? " diye kekeledi, Kai sonunda yavaşça hareket etti.
Kai'ın eli yavaşça Kyungsoo'ya yaklaştı ve yanağına dokundu, dokunduktan sonra ise okşamaya başladı, yanakları kızarmıştı Kyungsoo'nun. Kai ne yapıyordu? Eli bir aşağı bir yukarı hareket edip okşamaya devam ediyordu.
Daha sonra Kai kalkıp oturdu. Az önce yanağını okşadığı eli Kyungsoo'nun t-shirtüne doğru gitti. Battaniye yatakta değildi çünkü Kyungsoo uyandığında onu tekmeleyip atmıştı. Kai Kyungsoo'nun t-shirtüyle oynarken hayallere dalmış gibi gözüküyordu. Kyungsoo rahatsız hissetti, çünkü Kai'ın bu yaptığı normal değildi, ilginçti.
Sessiz birkaç dakikadan sonra, Kai tekrar hareket etti, bacaklarını Kyungsoo'nun beline doladı, kollarıyla onu sardı, ön taraftaki önemli yeri Kyungsoo'nun önemli yerindeydi, olmaması gereken yerdeydi.
Kyungsoo kendisini geri çekmeye çalıştı, ama Kai çok güçlüydü.
Kai onu yatırıp üzerine eğildi, suratları arasında santimetreler kalmıştı. Kyungsoo yutkundu ve Kai'ın aç gözlerine baktı. Gözlerindeki bakış öncekilerden farklıydı.
" J-Jongin? " Gerçek ismini kullanmıştı, çünkü karşısındakinin kim olduğundan emin değildi.
" Hayır, konuşma. Uzun zamandır bekliyorum, daha fazla kaldıramam. " Kai sonunda konuşmuştu. Kyungsoo'nun düşünceleri dudaklarının üzerinde bir şeyin varlığını hissettiğinde kesildi. Derin bir nefes aldı, kalbi hızla attı, gözleri açıldı.

Kai.. onu ö-öpüyor muydu?

Birkaç saniye sonra, her ne kadar sonsuz gibi gelse de o saniyeler, Kai geri çekildi ama suratları birbirleriyle hâla çok yakındı, Kai yüksek selse nefes alıyordu. " Seni seviyorum, Kyungsoo, gerçekten seviyorum. Ve bunu reddetme çünkü sen de istiyorsun. " Büyük bir sırıtış Jongin'in suratında belirmişti. -

Kyungsoo uyandı ve hızla doğrulup oturdu. Hepsi rüya mıydı? Evet, tuhaf bir rüyaydı. Yanına dönüp baktığında Kai'ın uyuduğu gördü ama dokunmaya cesaret edemedi. Beynindeki anları uzaklaştırmaya çalışarak geri yattı ve alnına dokundu, sıcak bir ter geldi eline.

Rüya, gerçekten çok garipti. Düşününce, Kai ve onun öpüşt-, hayır, çılgınca bir şeydi. Kyungsoo saate baktı, 6ydı, terden kurulması gerektiğini düşündü. Yavaşça ayağa kalktı, Kai'ı uyandırmamaya çalışarak odadan çıktı ve banyoya girdi. Musluğu açarak suratına soğuk su fırlattı. Tekrar nefesi yerine geldiğinde zemine oturdu, soğuk zemini pantolonundan hissediyordu, gözlerini kapadı ve hayal dünyasına sürüklendi. Etrafındaki sessizlik sakinleştiriciydi. Ay hakkında düşünmeye çalıştı. Güneş ışığını yaydığında mükemmel gözüküyorlardı. İki tane mükemmel şekillenmiş ay birbirlerini bulmaya ve kucaklamaya çalışıyorlardı. Aniden bir ay Kai'ın suratına diğeri ise kendi suratına dönüştü, Kai'ın dudaklarını kendininkilerde hissetti, öpücüğün içinde eriyordu.

Kyungsoo hızla kafasını salladı, hayal dünyasından ayrıldı. " Aptal rüya, aptal rüya. " dedi kafasına vurarak. " Ouch. " diye cıyakladı eli yanlışlıkla gözüne vurduğunda.
" Hey, sabah kuşu. " dedi uykulu bir ses, Kyungsoo hızla arkasını döndü.
" U-uyanık mısın? " diye kekeledi. Kai'a asla eskisi gibi gözle bakmayacaktı, her şey mahvolmuştu.
" Evet, ama biraz daha yatacağım, tamam mı? Birisi yüzünden uykumu tam elde edemedim. " diyerek sırıttı Kai, arkasını dönmek üzereydi ama Kyungsoo onu durdurdu.
" Bekle, ne? "
" Her seni kendimden ayırmaya çalıştığımda koluma sarılıp durdun, bu gece çok sevimliydin. " Küçük bir kıkırdayış çıktı Kai'ın ağzından ve bu sefer arkasını dönüp yatağa doğru gitti. " Bu arada sen de kahvaltıyı hazırlayabilirsin. " diye seslendi odadan, Kyungsoo titredi.
" Çok sevimliydin. " Düzgünce düşünemiyordu, nedenini bilmiyordu ama rüyasını o an yaşamak istemişti, rüyasına sadece birkaç adım uzak olduğunu biliyordu, tekrardan titredi ve mutfağa gitmek için merdivenlere yürüdü.

Kahvaltıyı hazırlamaya başladığında hepsini unutmayı denedi. Öpüşme, dokunuş, erimek.. Kyungsoo'nun gözleri yeniden büyüdü yuvalarından fırlamışcasına.

O andan itibaren rüyalardan nefret etmeye karar verdi.

Under Two Moons 6. Bölüm


Myun-

Kai yaptığı sanat eserine baktı. Chanyeol dün gece özür dilemek için mükemmel bir fikir üretmişti. Yapması zordu, Kai iyi resim çizemediğini biliyordu ama bu da güzel sayılırdı, değil mi? En azından öyle umuyordu.

Son çizgiyi de bitirdikten sonra Kai geriye birkaç adım atarak iyice inceledi. Kyungsoo'nun her zaman oturduğu yer, yani odanın köşesindeydi. Önündeki duvar siyaha boyanmış, üzerinde ise parlayan iki tane ay vardı. Kai elindeki malzemeleri zemine bıraktı ve bir sandalyeyi çekip oturdu. Kollarıyla dizlerini sarıp, çenesini dizlerinin arasına yerleştirdi. Dünkü konuşmada iki çiftin ona söyledikleri aklına geldi.

" Sanırım Kai Kyungsoo'ya bağlandı. "
" Kalp atışın? İçindeki sıcaklık? İtiraf etmelisin. "

Kai zemine doğru baktı, bu cümleleri çok iyi hatırlıyordu. Haklılar mıydı? En iyi arkadaşına aşık mı olmuştu? Kyungsoo'yla olduğu zamanları hatırlamayı denedi. Kyungsoo sandalyede uyuyordu, Kai ise ona bakıyordu. Sevimli küçük horlayışı onu kocaman gülümsetmiş, o an içinde farklı bir şey hissetmişti.
Gerçek yüzüne vurduğunda Kai'ın gözleri yaşlarla doldu. Evet, haklıydılar. En iyi arkadaşı Do Kyungsoo'ya aşık olmuştu.

Küçük bir hıçkırıktan sonra kapının açıldığını duydu. Kyungsoo'yu gördüğünde hızlı bir hareketle gözlerini silip sandalyeden zıpladı. Kyungsoo karşısındaki şeyi görünce gözleri kocaman açıldı. " B-bu..? "

Kai ona doğru koşup kolundan tuttu ve resmin önüne getirdi. Kyungsoo duvarı uzun süre inceledi. Daha sonra ağzını bir şeyler söylemek için açtı, ama hiçbir şey çıkmadı. Kai hafifçe kıkırdadı.

" Ben dün için özür dilemek istedim, söylemek istemediğim kaba şeyler söyledim.. gerçekten üzgünüm. Umarım beni en iyi arkadaşım olarak affedebilirsin? " Kai etrafında sıkıca sarılmış iki kolu hissettiğinde aniden dondu, Kyungsoo ona sarılıyordu. Gözleri açıldı ve kalp atışının hızlandığını hissetti.

" Ve sen bunu çizdin? Benim için? " Kai Kyungsoo'nun hıçkırıklarını duyabiliyordu. Yumuşak bir gülümseme belirdi dudaklarında. Onu mutlu etmişti, istediği şeyden daha fazlasıydı bu. " Bu mükemmel, teşekkür ederim. ve aslında.. ben de özür dilerim. "

Kai bu anın sonsuza kadar sürmesini istemişti, gözlerini kapadı ve nefes aldı.
Birkaç saniye sonra Kyungsoo ondan ayrılıp geriye birkaç adım attı. Eliyle Kai'ın kolunu tuttu. " Bana nasıl dans edildiğini göster. " Kai bir kaşını kaldırdı. " Eh? "

Kyungsoo gülümseyerek onu aynalara yönlendirdi. " Her zaman bana seninle dans etmemi teklif ettin, şimdi yapmak istiyorum, arkadaşlığımız için, bence eğlenceli olacak. "
" Gerçekten mi? Aman Tanrım. Tamam, tamam uhmm.. sanırım bu şarkı senin için en iyisi olacak. " dedi ve müzik playera koştu Kai. Başlat butonuna bastı, müzik başladı. İlk önce sadece Kai tüm şarkıda dans etti Kyungsoo'ya nasıl olduğunu göstererek. Şarkı bittiğinde Kyunsoo ona açılmış ağzıyla bakıyordu.

" Bu?! Öğrenmesi zor olacak. " Kai onun elini tutup yanına çekti ve müzik tekrardan başladı. 4 saate yakın zaman harcadılar, daha tam bitmemişti ama nefesleri çoktan kesilmişti.

Kai zemine uzandı, Kyungsoo da başını Kai'ın karnına koyarak uzandı. Kai eğildi ve terli sevimli bir suratın gökyüzüne baktığını gördü, hafifçe gülüp tekrar başını yatırdı yere.

" Aah, eğlenceliydi. Bunu daha sık yapmalıyız. "
" Sana söylemiştim, değil mi? " Kai güldü.
" Ve.. Kai? Bu gece yapacak bir şeyin var mı? " diye sordu yana kayıp Kai'ın suratına bakarak.
" Umm.. hayır, neden? "
" Tekrar senin evinde kalmak istiyorum, uzun süredir yapmadık bunu. " Kyungsoo gülümsedi ve zemine indirdi bakışlarını.
" Tabi, neden olmasın. Hem bugün ailem evde değil. " Kai da gülümsedi. Tüm gece ve sabah Kyungsoo yakınında olacaktı, işte istediği şey buydu.

" Ve belki de ona aşık olduğunu söylemelisin. "
Dün geceden kalan bu cümle aklına geldi tekrardan. İtiraf etmeli miydi? Hem çok utangaçtı bunu yapmak için hem de arkadaşlıklarını bozabilirdi şu an, fikri aklından attı.

İkisi de normal nefes almaya başladıklarında ayağa kalkıp ortalığı toparladılar ve yola çıktılar. Kyungsoo yoldayken birkaç şaka yaptı ve ikisi de karınları ağrıyana kadar güldüler. Eve vardıklarında teker teker duş aldılar, uyumaya hazırdılar. Saat 11di, çok yorulduklarından normal uyku saatlerinden önce uyuyacaklardı.

Kai diğer yatağı hazırlamak üzere kalkmıştı, Kyungsoo omuz silkti. " Sorun değil, çok yorgunuz şu an, senin yatağında birlikte uyuyabiliriz. " Kai Kyungsoo'nun dediklerini duyduğunda birden başını kaldırdı, o ve Kyungsoo, bir yatakta. Birlikte uyumuşlardı önceden evet, ama hissettikleri böyle değildi, çok şey değişmişti.

Kai yatağa uzandığında, yanında başka bir ağırlığı hissetti, Kyungsoo yanında yatıyordu. Tam. Ya-nın-da. Sakin olmaya çalıştı ama beceremedi, kalp atışının hızlandığını hissedebiliyordu tekrardan.

Birkaç saniye sonra Kyungsoo'nun uykulu sesini duydu. " Kai.. bugün için teşekkür ederim, mükemmeldi. Ve bazen dünyadaki en aptal kişi olsam da benim arkadaşım olduğun için teşekkür ederim. " Kai gözlerini açtı.
" Aptal? Hayır, sen mükemmel bir arkadaşsın, böyle şeyler söyleme Kyungsoo. "
" Ama öyleyim. Kitap okurken seni görmezden geliyorum.. ama anlayışın için teşekkür ederim. "
Kai tekrardan karşı çıkmak istedi ama elinde sıcak bir şey hissedince durdu. Kyungsoo elini tutmuş ve parmaklarını birbirine geçirmişti. Kyungsoo'nun nefesinin sakinleştiğini hissetti, uyumuş olmalıydı.

Kai birbirlerine kenetlenmiş ellerine baktı, gülümsedikten sonra gözlerini kapattı.