Small Grey Outline Pointer

20 Kasım 2013 Çarşamba

Under Two Moons 10. Bölüm


Nymph


Kyungsoo her zamanki yerine , iki çiftin ve Haerimin yanına, oturdu ve karşısındaki beşiye gülümsedi. Baekhyun Kyungsooyu farkettiğinde uzun trollden döndü ve becerebildiği en parlak gülüşü attı ona.

“Ne?” Kyungsoo bir kaşını kaldırdı ve önündeki çorbayı yemek için kaşığı aldı, Baekhyunun neden öyle baktığını bilmiyordu. Sanki Baekhyunu eğlendirecek bir şey yapmış gibi.

“Duydum ki sen ve Kai ö -” dedi Baekhyun yüzünde bir sırıtmayla ama Chanyeol eliyle ağzını çabucak kapattı ve kulağına birşeyler fısıldadı. Kyungsoonun gözleri kocaman açıldı ve nerdeyse çorbasını püskürtüyordu. Bu aptalın ağzından duymak üzere olduğu şeye inanmak istemiyordu.

Bunu nerden duymuştu ? Başka kim biliyordu ? Bütün okul ? Hayır bu olamazdı. Kimse farklı davranmıyordu. Baekhyun.... ve Chanyeol dışında, Baekhyunun neyi söylemek üzere olduğunu bildiğini anlamıştı. Kai mi söylemişti onlara ? Kyungsooyu öpmekle böbürleniyor muydu ? Kyungie onun kıçını çok pis tekmelemeliydi. Ama tabi...bunun...hakkında....konuştuktan...sonra. Tanrım bu işin sonu çok garip olacaktı.

Üç gün önceki o vakadan sonra Kaiyle konuşmamıştı. Kai artık bu masada gözükmüyordu bile.

Baekhyunu sanki hiç duymamış gibi davranarak, derin bir nefes aldı ve başını kaldırarak Sehunla Luhanın yapış yapış manzarasına baktı. Sehunun saçına iplik gelmişti ve Luhan onu alıyordu. Kyungsoo itiraf etmeliydi bu kesinlikle çok tatlıydı.

Ve bir saat önce aklında olan soru yine aklına geldi.

“Sehun , Luhan ?” ikili durdu ve Kyungsooya bakt,aynı anda başlarını salladılar. (Cidden, şu ikili birbiri için yaratılmıştı.) “İkiniz de birlikte olmadan önceki dönemin üzücü bir dönem olduğunu söylediniz ama nasıl olduğunu hiç anlatmadınız....” ama sorusunun ne kadar garip olduğunu farkettiğinde sesi giderek kısıldı ve başını eğdi.

“Onlara hiç anlatmadık değil mi ?” Sehun iç çekt ve yüzünde hafif bir gülümsemesi olan sevgilisine baktı.
“Evet! Bize hiç söylemediniz bile!” diyerek araya girdi Baekhyun, belliki kendini Chanyeolun elinden kurtarmıştı. Baekhyun somurttu ve bir divayı taklit eder gibi ellerini kalçalarına koydu.

“Pekala pekala.O zaman şunları söyleyerek başlamalıyım, ikimiz de birbirimize aşıktık ama bunun hakkında tek kelime etmedik çünkü hislerimiz karşılık olmaz ve arkadaşlığımız bozulur diye düşünüyorduk. Tıpkı Baekhyun ve Chanyeol gibi.” Sehun anlatmaya başladı. “Ve küçük şeylerden tartışmaya başladık. Hatırlıyorum bir keresinde Luhan onlara gelebilmem için vakti olmadığını söylediğinde ona abartılı şekilde tavır almıştım. O zaman nedeninin, ailesinin birlikte vakit geçirmek istediği için olduğunu bilmiyordum. Tam bir çocuk gibi davranıyordum. Sanırım bundan sonra rahat bir dört gün konuşmadık , değil mi ?”

Luhanın ağzından küçük bir kıkırtı çıktı. “Evet. Beş gün bile olabilir ama artık tam olarak bilemiyorum. Tek bildiğim bu davranışı üzerine çok afallamış olduğum. O yüzden sinirlendim ve daha da dibe battık.”
“Her seferinde böyleydi.Küçük şeyler yüzünden tartıştık, tartışmalar daha da büyüdü ve sonra birkaç gün birbirimizi görmezlikten geldik. Düşünmeden hareket ettik ve bu ilişkimiz için iyi değildi.” iç çekti Sehun.
“Evet, bu tıpkı bizim bir araya gelmediğimiz zamanlardaki gibi” diye ekledi Chanyeolve Baekhyunun elini sıktı, karşılığında zayıf bir gülümseme alarak. Sanki bunun hatırlatılmasından hoşlanmamış gibiydi.

“Ve sonra baya büyük bir konuşma yaptık. Ama sonunda, bunu yaşadığımız için gerçekten memnundum, çünkü bunun sayesinde sonunda duygularımızı söyledik!” Luhan devam etmeden önce Sehuna sırıttı. Kyungsoo da onların geçmişiyle ilgilenmişti. Nasıl bir araya geldiklerini bilmenin verdiği heyecanın nedenini hala anlayamasa bile. “ Ve dans yarışması yapılacağının duyurulduğu gün geldi ve Sehun çok heyecanlandı. Bu dans yarışmasına katılmayı çok istiyordu ve onun çok iyi dans ettiğini bildiğim için ona en iyi dileklerimi diledim.Ama ne yazıkki dans etmek için bir partnere ihtiyacın vardı. Bir kız-erkek dansı değil, iki erkek ya da iki kızın dans ettiği bir dans. Bu kuralları kim koyduysa malın teki, sadece söylüyorum.”

Sehun kucağına baktı. “Ne yapacağımı bilmiyordum o yüzden kim benimle dans eder diye etrafa sordum ve Chen elini kaldırdı. Ve gerçekten başarabileceğimizi düşündüm. Tabiii, Chen gerçekten pek iyi bir dansç olmadığından sonuncu olduk...”

“Ve Ben ? Ben çok üzgündüm! Sehun 'bana' sorar diye düşünmüştüm çünkü en iyi arkadaşıydım ama o birden Chenle belirdi. Sanırım kalbim parça parça oldu. Ardından birkaç bir şey geveledim şu an ne olduklarını hatırlamıyorum bile ve onu görmezlikten geldim. Ona nedenini bile söylememiştim ! Aaaaaah çok aptaldım....”

“Luhan-ah, birşeyler söylemiş olsaydın tartışmazdık ve duygularımızı birbirimize söylememiş olurduk. Böyle deme.” Sehun yavaşça Luhanın yanağını okşadı. O kadar vıcık vıcıktı ki Kyungsoo kusmak üzereydi.

“Evet ve sonra Sehunun benim evime gelip neden böyle davrandığımı sorduğu gün geldi. Ve...gelin size tam olarak ne olduğunu anlatayım.” Luhan devam etmeden önce derin bir nefes aldı.



[Flashback]


Kapıyı açtığında Sehunun karşısında durduğunu gören Luhanın gözleri büyüdü. Onu burda beklemiyordu ve onu görmezlikten gelmeye devam etmek istiyordu. Luhanın içi içini yiyordu. Sehunun, onun yerine başka insanları seçtiğini görmek acıtmıştı. Nedenini ona söyleyemiyor oluşu daha da acıtıyordu.

Ama herşey çoktan sıçıp sıvanmıştı.

Sanki biri ikisinin muhteşem arkadaşlığının orta yerine kocaman bir taş fırlatmıştı.

Luhanın sahip olduğu şeydi ve şimdi onu kaybetmek üzereydi.

“S-Sehun-ah...” dedi Luhan ve başını eğdi.Sehunla konuşmaya hazır mıydı ? Ona herşeyi anlatmaya ? Aslında içinde neler hissettiğini kalbinde ne olduğunu anlatmaya ? Karnı karşı çıkarken kafası karman çormandı.

“Gelebilir miyim ?” Sehunun sesi sakindi. Fazla sakindi. Luhan bir an tereddüt etti ve sonra geri çekildi ve Sehuna yol verdi, Sehun salonu geçti ve direk Luhanın odasına doğru gitti.

İkisi de Luhanın odasına girdiklerinde Sehun döndü ve gözlerini Luhana dikti. O da karşılığında , ne diyeceğini ya da yapacağını bilemeyerek yine başını eğdi.

“Neden böylesin, hm ? Bunu hakedecek ne yaptım sana ?” Sehunun kelimeleri Luhanın kalbini titretti. Hazır değildi. Ne yapacağını bilmiyordu işte. “Ve aramızda tam olarak ne oluyor ? Nerdeyse hergün kavga ediyoruz! Luhan-ah...neden birden bire böyle olduk biz?” Sehun Luhana yaklaşmayı ve elini Luhanın omzuna koymayı denedi ama Luhan geri adım attı, Sehuna daha yakına gelmemesi gerektiği mesajını vererek.

“Anlamayacaksın.” Luhanın başı daha da eğildi. Alnındaki saçları gözlerini kapatıyordu.
“Ama denemek istiyorum. Bana neden böyle davrandığını söyle !” Luhan Sehunu fazla iyi biliyordu. Vazgeçmeyecekti. Geçmezdi.

Luhan arkasını döndü ve pınarlarında biriken gözyaşlarını tutmak için herşeyi denedi. Kimsenin ve kalp sorunlarının olmadığı bir yerde kaybolmak istiyordu. Bu kadar zor muydu ?

Uzun bir sessizliğin ardından Luhan birden sesini netleştirdi. “Neden beni seçmedin ? Neden Cheni seçtin de beni seçmedin dans için? En iyi arkadaşım olduğunu ve yine de beni seçeceğini düşünmüştüm.” Luhan bedenini tekrar , yüzü ifadesiz olan Sehuna döndürüp konuşmadan önce sessiz bir dakika daha geçti. “Neden ben değil?”

“B-bu mu böyle davranmanın sebebi ?” şimdi başını eğme sırası Sehundaydı. “Bu ? Sadece bu ?”

'Hayır lanet olsun seni seviyorum ama bunu sana söyleyemem' dedi Luhan aklından ve yine gözyaşları düşmek üzereydi. Ne zaman duracaktı şu kalbindeki sızı ?

“Bu seni neden bu kadar rahatsız ediyor, huh ? Ödevine yardım etmesi için benim yerime Yixingden yardım isterken iyiydi, üstelik matematiğimin gayet iyi olduğunu bilmene rağmen.” ve o an Luhan, Sehunun burnundan kayan bir damla yaş gördü. ' O da onları kontrol edemiyor.'

Sehunun dediği her kelime Luhanın içini daha da parçalıyordu. Bunun artık son bulmasını istiyordu. Ve sonunda içindeki şey patladı. Bedeni artık kontrolu altında değildi.

“Sana nedenini söylemeli miyim ? Gerçekten söylemeli miyim ? Böyle davranıyorum çünkü kıskanıyorum. Lanet olsun kıskanıyorum çünkü yanında olması için seçtiğin kişi O ydu ben değil. O kadar kıskandım ki kalbim acımaya başladı, baya.” Yanakları yaşlarla kaplandıktan sonra Sehunun elini kavradı ve kalbinin üzerine koydu. “Çünkü içeride yalnızca sen varsın. Seni düşünmekten kendimi alamıyorum. Yürüyüşünü, kokunu, görünüşünü, o aklımı başımdan alan gülüşünü. Sehun-ah, s-seni seviyorum.”

Sehunun yüzü öncekinden daha da ifadesizdi. Luhanın ani itirafı üzerine ne diyeceğini bilmiyordu, beyni tamamen durmuştu. Luhan arkasını döndü ve iç çekti.

“Sanırım arkadaşlığımız buraya kadardı. Gitsen iyi olur yoksa bu daha da garip olacak. Üzgünüm.” Luhan artık gözyaşlarına daha fazla hakim olamıyordu. İçinden geçenleri sesli söylediği için bu odayı darma duman etmek üzereydi. Sehun onun delirdiğini falan düşünebilirdi ve onunla bir daha konuşmak istemeyebilirdi. Bunu kesinlikle anlardı. Ama aksine o...

“Tekrar söyle , lütfen , tekrar söyle .” diye yalvardı arkasından zayıf bir ses.

Ve hiçbir tereddüt olmadan Luhan denileni yaptı ve sanki bir şey demek için çok geçmiş gibi çabucak cevapladı Luhan . “ Seni seviyorum , Oh Sehun. Şimdiye kadar birini sevdiğimden çok daha fazla seviyorum seni. Sen benim dünyamsın. Şu an arkadaşlığımı yıktığım için üzgünüm.”

Luhan, Sehundan gelen hıçkırığı duydu ama geriye dönmeye cesaret edemedi, ağlayan bir Sehun görmeye dayanamazdı. Ona sıkıca sarılmak ve öperek bütün acıyı hüznü dindirmek istiyordu. Ama imkansızdı işte.

Luhanın sırtına bir yumruk geldi. “Aptal. Cheni seçtim çünkü sana o kadar yakın olmaya katlanamazdım. Seninle her uzun temastan kaçmaya çalıştım çünkü seni öpmek üzereydim. Senden uzak durmak istedim. Arkadaşlığımızı yok etmek istemedim.” diğer yüksek bir hıçkırık duyuldu. “ Çünkü seni seviyorum , Luhan. Çünkü seni gerçekten ama gerçekten seviyorum.”

Arkasındaki gençten gelen bu kelimeler karşısında Luhanın gözleri büyüdü ama bir çift el onu tutup çevirdiğinde bunları düşünecek vakti yoktu. Karşısında şişmiş bir yüz vardı, döktüğü onca göz yaşından sonra şişmiş bir Sehunun yüzü.

Hiç tereddüt etmeden Sehun ellerini Luhanın yanağına koydu ve onu öpmek için kendine çekti. Dudaklarını karşısındaki bu yumuşak dudaklara bastırmak kalbini pır pır ettirmişti.

Luhan bu olanlara inanamıyordu.

'Çünkü seni gerçekten ama gerçekten seviyorum.'

Sehunun dudakları onunkiyle uyum içinde hareket ediyordu. Bu gerçek miydi ? Kim bilir belki bir rüyaydı ? Ama Sehunun her dokunuşunda tekleyen kalbi onu gerçeğe döndürüyordu. Bu çok hayali geliyordu ve sonra birden her şey aslında o kadar gerçekti ki.


[Flashback Sonu]




“Evet, daha söylenecek çok şey var ama bu da hikayemizin küçük bir kısmı.” Luhan yavaşça gülümsedi. Baekhyun duygusal olarak bir kenarda sessizce burnunu çekiyordu. Ve Kyungsoo ? Sadece büyükçe açılmış gözlerle oturdu orda.

Ya eğer...Kai de Sehun ve Luhanın hissettiği gibi hissediyorsa ? Ya Kyungsooya açılmaya çalırsa ve Kyungsoo onun hislerine karşılık veremezse ? Tanrım , Kyungsoo Kaiye karşı ne hissettiğini bile bilmiyordu. Bu ani öpücük içindeki herşeyi yerle bir etmişti.

Tek bir şey biliyordu : Sonuncunda Sehun ve Luhanın bir araya gelmeden önceki halleri gibi olmak istemiyordu. Çocuk gibi ağlayan bir Jongine ve kendine hiç ihtiyacı yoktu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder