Small Grey Outline Pointer

20 Kasım 2013 Çarşamba

Project Partners 3. Parça


Nymph

Kai öğle yemeğinde Sehunun ve Baekhyunun arasına oturdu. Gözlerinin altındaki mor halkalar Taonunkileri andırıyordu. Suratsızdı ve diğerleri ne kadar denerse denesin, onu konuşmaya dahil edemediler.

“Birini dövecekler diye duydum.” seslice güldü Chanyeol.
“Kimi?” diye sordu Kris.
“Kim olabilir ? Tabiki DO.” diye cevapladı Chanyeol karşılığında Kaiden ölümcül bir bakış alarak.
“Neden herkes bu çocuğu pataklıyor?” diye sordu Yixing başını yemeğinden kaldırıp.
“O bir faggot, ve kolay lokma.” diye açıkladı Chanyeol sesini alçaltma gereği duymadan.




“Kapa şu siktiğimin çeneni artık !” sonunda patladı Kai.Masadaki bütün çocuklar ona şaşkınlıkla baktı, ve tek bakan onlar değildi. Patlaması etraftaki birkaç masanın da dikkatini çekmişti. “Her siktiğimin günü dayak yiyen sen olsaydın ve kimse bunu durdurmak için hiçbirşey yapmasaydı nasıl hissederdin ?!”
“Dostum, sakin ol.” gözlerini devirdi Chanyeol. “Ve herneyse, neden onu savunuyorsun ki?”
“Seni ilgilendirmez.” diye bağırdı Kai çantasını kavradı, gitmeye hazırdı.
“Bana onu becerdiğini söyleme.” güldü Chanyeol.
“Ve beceriyorsam. Sikiyim bu neden yanlış olsun ki?” Kai sertçe masanın bacağına tekme attı ve ardından yemekhaneden çıktı.


--


“Dün dediklerini duydum...” dersler arasındaki boşlukta Kainin yanına oturdu Kyungsoo.
“Beni çok kızdırdılar.” Kai avuçlarıyla yüzünü kapattı, sinirini bastırmaya çalışarak.
“Teşekkürler.” Kyungsoo sessizce mırıldandı. Ona göre, bu cennetti. Biri onu savunmuştu. Olanları grmese bile, kimsenin bir şey yapmamasından kesinlikle çok daha iyi hissettirmişti.

“Bak, bugün bütün gün yanımda dur, birileri seni dövmeyi planlıyor.”
“Şaşırmadım.” Kyungsoo omuz silkti. Kai için poker yüzünü tuttu, ama içinde korkuyla titriyordu. Şimdi birinin onu döveceğini biliyordu, herşey daha da korkutucu olmuştu. Ne zaman yapacaklardı ? Nasıl yapacaklardı ? Her an karşısına çıkabilirlerdi.

“Nasıl bu kadar ilgisiz olabilirsin?!” yine patladı Kai. Herşeye ve herkese kızgındı. Herkesin onu böyle pataklamasına Müsaade ettiği için Kyungsooya bile kızgındı.

O an Kyungsoonun çöktüğü andı.

“Değilim!” bağırdı, sonunda gözyaşlarını bıraktı. Duyguları açığa çıkarken, omuzları sarsıldı. “7/24 nasıl korktuğumu biliyor musun ? Sabahları evden yalnız çıkmaktan korkuyorum ! Joonmyunun futbol antremanı olduğu zaman çok korkuyorum çünkü bu eve yalnız başıma gitmek zorundayım demek. Siktiğimin bunca zaman korktum , ve kimse ! Kimse bunun için bir şey yapmadı!”

Bu itirafa şahitlik ederken Kainin gözleri büyüdü.

Çabucak Kyungsooyu kolları arasında aldı sıkıca, ve tuzlu gözyaşlarıyla omzunu ıslatmasına izin verdi. O an yapmak istediği tek şey onun karşısına çıkacak herşeye karşı onu korumaktı. Kyungsooya yaklaşmaya çalışanların bile canını yakmak istiyordu.

Sınıfa gitme vakti geldiğini belirterek çaldı zil, ama Kyungsoo ağlamasını durduramıyordu. İhtiyaç duyduğu koruma ve sıcaklığı, ellerini Kainin beline dolayarak onda arıyordu. Kainin de zavallı çocuğu bırakıp gitmek gibi bir planı yoktu.

“Kendimi lanet olası çok acınası hissediyorum.” bağırdı Kyungsoo.
“Shh, sen acınası değilsin,muhtemelen tanıdığım en güçlü kişisin.” Kai onu daha yakına çekti. “Sen hayran olunacak birisin.”
“Sadece bunların bitmesini istiyorum. Ölmeyi o kadar istiyorum ki.”
“Bunu bir daha asla söyleme. Seni seven insanlar var. Ailen. Joonmyun. O sana çok değer veriyor.”
“Evde, banyoda bir jiletim var. Onu alıp acılarımı dindirmek istiyorum.”

Kai onu sıkıca tutarak ağlamasına izin verdi. Orda otururlarken, yakışıklı yüzünden damlaların aktığını hissetti. Kalbi acıyordu.


--


Kyungsoo ve Kai son dersi koridordaki bankta oturarak geçirdi. Kyungsoonun gözyaşları durmuştu, ve Kai kendi gözyaşlarını sakladı. Çıkış zili çaldığında ikili kalktı ve dolaplarına yöneldiler.

“Bugün seni eve ben bırakacağım.” dedi Kai net bir şekilde. Kyungsoo sonunda gülümsedi, eve birlikte yürüme düşüncesiyle. Farkında olmadan Kai de gülümsedi.

İkili okul kapısından çıktığında, Chanyeol onlara doğru koştu.
“Kai! Benimle gel hemen!”
“Meşgulüm.” diye geçiştirdi Kai.
“Önemli ! Baekhyun yaralandı!” Chanyeol kolunu kavradı ve onu geri okul binasına çekti.

Kai kararsızlık içindeydi. Baekhyun yakın arkadaşlarından biriydi, ama öte yandan da Kyungsooyu yalnız bırakmaması gerektiğini biliyordu. Chanyeolun yüzüne baktı, endişe doluydu, ardından Kyungsoonunkine, iri gözleriyle masumca ona bakıyordu.

“Bak,Kyungsoo. Burda kal! Ve kıpırdama ! Hemen geleceğim!” sonunda karar verdi Kai. Kyungsoo başını salladı ve girişin yakınındaki oturaklardan birine oturdu.

“Baekhyuna noldu?!” diye sordu Kai Chanyeolun arkasından koşarken.
“Göreceksin!”
İkili koşarak koridorlardan geçti ve merdivenleri inerek soyunma odasına gittiler. Kainin kalbi hızla atıyordu, ya ciddi birşeyse ? Ya Baekhyun ayağını falan kırdıysa ?
Dolapların oraya geldiklerinde, Baekhyun ortada dikilmiş genişçe gülümsüyordu.

“Hey Jongin!” sırıtarak ona el salladı. Kainin gözleri Chanyeole döndü, onun yüzünde de aynı ifade vardı.

“Siktir.” diye bağırdı Kai yakındaki oturağı tekmeleyerek. “Sizi piçler!”

Kapıya koştu ama Chanyeol kolundan tutup gitmesini engelledi.
“O bunu hakediyor. Onlar buraya ait değil.” dedi.
“O sana ne yaptı ?! Seni becermeye mi kalkıştı ?! Bu siktiğimin okulunda herkesin derdi ne ha ?!” Kai kolunu sıkı ellerden kurtardı.

“Seni neye dönüştürdüğüne bir bak!” bu sefer konuşan Baekhyundu. “ondan önce sen Kim Jongin'din. Yüzünde hep bir gülümseme vardı, çevrendekiler eğlenirdi, şimdi sadece korkutucusun. Onun hayatında olanlar seni ilgilendirmemeli.”
“Beni ilgilendiriyor!” dedi ve aceleyle dışarı koştu Kai. Gözünün önüne görüntüler geliyordu. Kyungsoo yerde kanlar içinde. Biri Kyungsoonun karnına tekme atarken. Kyungsoonun başı kaldırıma çarparken.
Ama en korkutucu görüntüyse Kyungoosunun yaralarına sarılmış yalnız başına ağlarken ki haliydi.

Sonunda Kyungsooyu bıraktığı oturağa geldi. Orda değildi.

“Fuck!” onu bulmak için daha ilerilere koştu küfrederek.

“Jong-gin!” sonunda bitkin bir ses duydu. Sesin kaynağını takip etti ve kendini küçük bir binanın arkasında, kötü kokulu büyük bir çöplüğün orda buldu.

“KYUNGSOO ! LANET OLSUN NERDESİN?!” diye bağırdı onu göremediği için.
“Jong-gin!” ses yine geldi. Koşup çöplüğün içine baktığında Kainin gözleri büyüdü. İçerde, diğer poşetlerin üstünde Kyungsoo vardı. Alnında bir kesik vardı, bir gözü mordu, ve dudağı kanıyordu.

Kai çabucak uzandı ve Kyungsoonun hafif bedenini çöplükten çıkarttı. Kyungsoo kolları arasında güvende olduğu için artık koku onu rahatsız etmiyordu.

“Beni buraya sürüklediler....” inledi Kyungsoo, Kai evine doğru koşmaya başladığında. “üç kişiydiler...çok korktum...”

Kai Kyungsoonun anlattıklarını duymazlıktan gelmeye çalıştı. Olan o korkunç şeyleri duymak istemiyordu. Hepsi onun suçuydu. Biliyordu. Eğer onu bırakmasaydı, şimdi evde oturmuş Kyungsoonun kimchi spaghettisini yiyor olurlardı.Gözlerine dolan yaşlar görüşünü bulanıklaştırmıştı.

“Ağlama...” diye mırıldandı Kyungsoo yavaşça, “benim yüzümden ağlama.”

“Benim hatam.” diye fısıldadı Kai sonunda evinin kapısının önünde durdu. Anahtarlar için cebine uzandı. Ön kapı nihayet açıldığında, Kai, iğrenç kirleri umursamadan Kyungsooyu usulca koltuğa bıraktı.

“Ne kadar korktuğumu biliyor musun?” diye fısıldadı Kyungsoo, Kai alnındaki kesikle ilgilenirken. “Benim için geleceklerini biliyordum, sadece ne zaman olacağını bilmiyordum. Sonra beni saçımdan tuttular.”
“Bunun hakkında konuşmayı bırak.” böldü Kyungsooyu Kai. Kalbi acıyordu. Bu dehşet veren hikayeyi dinlemeyi kaldıramazdı.
“Canım yanıyor mu yanmıyor mu tek umursayan sen gibisin.” Kyungsoo bir gözyaşının aksamasına izin verdi, ardından çokçası devam etti.

“Artık seni ben koruyacağım,” fısıldadı Kai usulca Kyungsoonun kulağına, ve uykuya dalmadan önce Kyungsoonun hatırladığı tek şey buydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder