20 Kasım 2013 Çarşamba
Project Partners 1. Parça
Myun-
Kai spor çantasını omzuna attı ve futbol takımının bütün oyuncuları ona bakarken soyunma odasından çıktı.Tabiki, neden bakmasınlar ki ? O mükemmel. Herkes o olmak istiyordu ya da onunla olmak. Keskin yüz hatları, ağız sulandıran bedeni ve derin çikolata sesi. Aynı zamanda okul futbol takımında kaleciydi ve onlara birçok şampiyonluk kazandırmıştı.
Okulun en kalabalık koridoruna girdiğinde, kızlar kirpiklerini kırpıştırır, erkekler bir beşlik kapmaya çalışır ve öğretmenler ona sıcak gülümsemeler atardı. Sadece sınıf arkadaşları arasında değil, öğretmenler arasında da poülerdi. 4.2 not ortalaması, göze çarpan görünüşü ve tatlı kişiliğiyle her kız....ya da erkek için mükemmeldi.
“Kai, bekle!” yakın arkadaşı Sehun ona doğru koştu.
“Oh selam Sehun.” gülümsedi Kai, arkadaşının varlığıyla.
İki arkadaş koridorda yürürken geçen cumartesi yaptıkları bir şey hakkında gülüyorlardı, bir dolabın arkasından onları izleyen bir çift gözden habersiz.
Do Kyungsoo. Ya da herkesin onu bildiği şekilde D.O. , ikili onun yanından geçtiğinde korkuyla onlara baktı. Gözleri daha koyu tenli erkeği takip ediyordu, Kainin eli nerdeyse onunkine değecek gibi olduğu için nefesi hızlanmıştı.
İki arkadaş görüşünden çıktığında, Kyungsoo dolabını kapattı ve ona yaslandı. Meşhur Kainin onu farketmesini ne kadar da istiyordu. O da popülerdi elbet, ama Kainin olduğu şekilde değil.
Kai sevilip sayılırken , Kyungsoo tersiydi. İtilip kakılıyordu.
Herkesin ondan nefret etmesinin arkasında sadece bir neden vardı. Gaydi.
Kyungsoo bundan nefret ediyordu, Kaiyle aynı soyunma odasını kullanamıyordu bile, çünkü kendi sınıf arkadaşları tarafından dışarı atılmıştı, homoseksüel biriyle aynı yerde soyunup giyinmekten hoşlanmıyorlardı.
Kyungsoo bundan nefret ediyordu, daha onu kişisel olarak tanımadan, Kai muhtemelen onun hakkında her kötü sözü duymuştu.
Uzun bir iç çekerek, kafasını topladı ve bir sonraki sınıfına koşturdu, yolda yanından geçtiği birileri tarafından ensesine şaplak yedi.
Buna alışkındı. Şaplak alışkın olduğu şeyler arasında en kötüye yakın bile değildi.Eve bir çok kez mor bir göz, kesik bir yanak ve kanlı dudaklarla gittiği olmuştu.
Sınıfa geldiğinde arka taraftaki sırasına geçti. Taeyeon adında güzel bir kızın yanına oturdu, o da en az kendisi kadar sessizdi. Biraz konuşmuşlukları vardı, ama o da hep “okul” üzerineydi.
Birbirlerine selam verdiler ve öğretmen derse başladığında sessiz kaldılar.
“Bu proje için sizleri eş yapacağım.” dedi öğretmen yeni ödevlerini açıkladıktan sonra.
Kyungsoonun yüzü beyazladı. Grup projelerinden nefret ediyordu, hele eşli yapılan projeler daha da beterdi. Grup projelerinde genelde işe karışmaz bir kenara çekilir ve aldıkları notu kabullenirdi. O not C olsa bile. Düşük not severek fedakarlık yapacağı bir lûtuftu. Proje için birileriyle toplanma konusunu açmaya çalışsa bile, ya gülünç duruma düşüyordu ya da onu çatıda dövüyorlardı. Ama grup projelerinde, en az söz hakkına sahip kişi olmaya mecburdu.
“Taeyeon , Tiffanyle eş oluyorsun.” öğretmen listeyi okudu. Kyungsoonun yanındaki Taeyeon, yeni eşine bakıp rahatlamayla bir nefes bıraktı.Tiffany tatlı kişiliğiyle biliniyordu ve Kyungsoo onunla çalışmak için ölebilirdi bile. Ona karşı bir şeyi olmayan nadir kişilerdendi. Bir seferinde öğle yemeğini unuttuğunda ona kurabiye bile vermişti.
“Kyungsoo, senin eşin Jongin.” öğretmen son çiftle birlikte listeyi bitirdi. Herkesin bakışları sınıfın arkasındaki zavallı çocuğa döndü, ölümcül bakışlarla.
Kyungsoo kızardı, yüzünü çabucak kitabının arkasına sakladı. Bunun için ne hissetse bilemiyordu. Bir yandan meşhur Kaiyle birlikte vakitgeçireceği için sevinçten hopluyor ve diğer yandan yine bir tarafları kanayacak düşüncesiyle korkuyordu.
Zil çaldığında, Kyungsoo her zamanki gibi herkesin çıkmasını bekledi. Bu şekilde insan denizinde yakalanmazdı. Taeyeon ona hızlı bir hoşça kal dedi ve koşarak çıktı. Muhtemelen projeleri için Tiffanyyi yakalayacaktı. Şaşırtıcı olarak, biri sınıftan çıkmamıştı.
“Sen Kyungsoosun, değil mi ?” diye sordu yakışıklı çocuk sınıfın gerisine doğru ilerlerken.
Kyungsoo hafifçe başını salladı, gözleri büyüyordu.
“Ka- yani Jongin.” Kyungsoo kendini düzeltti, Kainin sadece yakın çevresinde kullanılan bir lakap olup olmadığından emin değildi, o yüzden emin olduğu yerden devam etti. “Ne yapıyorsun burda?”
“Biz eşiz, değil mi ?” sandalyeyi geri çevirerek , milyon dolarlık gülümsemesiyle, irkilen çocuğun önüne oturdu. “ne zaman çalışacağımızı kararlaştırmamız gerekiyor.”
Kyungsoo düşüncelerinde o kadar kaybolmuştu ki tek yapabildiği Kainin gözlerinin içine bakmaktı. Hayal falan mı görüyordu ? Birisi gerçekten onunla çalışmak istiyordu. Kai sessizliği bir 'Bilmiyorum.' olarak değerlendirdi.
“Bugünkü futbol antrenmanımdan sonra evime gelebilirsin.” gülümsedi Kai.
“Um, e-evet,tabi.” kekeledi Kyungsoo. “ama antrenmanın ne zaman bitiyor bilmiyorum, ya da nerde yaşadığ...”
“Sahanın dışında beni bekleyebilirsin.” dedi Kai. Kyungsoo yutkundu, takımı çalışırken gördüğünde ne kadar ateş basacağının bilincinde olarak. Ama böyle bir fırsatı kaçıramazdı.
“Uh, tabi.” sonunda cevap verdi, sonunda pişman olacağını bilerek.
“Sonra görüşürüz Kyungsoo!” kai kalktı , yerden çantasını aldı.
Kyungsoo yalnız kaldığında kendi kendine gülümsedi. Onun yaşında birinin ona Kyungsoo demesi güzeldi. Herkes birkaç yıl önce aldığı ismi kullanıyordu – D.O. Birisinin, onun alışılmamış büyük gözleriyle dalga geçerken bulduğu birşeydi. Soyadının gözleri gibi olduğunu söylemişti. Öğretmenler söylemiyor olsa, birilerinin onun gerçek adını hatırlayacağını hiç sanmıyordu.
Kyungsoo dolabına koşarken, Kainin yüzü aklında takılı kalmıştı. Keskin çenesi, alnına düşen siyah saçı, pembe dudakları ve insanın içini ısıtan o derin kahve gözleri. Kyungsoonun kendi yaşında hiçbir erkekten almadığı bakışlara sahipti.
- - -
Kai eski tshirtünü üstüne geçirdi ve bağcıklarını bağlamak için sağ ayağını oturma yerine koydu.
“Şu eziğin sahaya girdiğini gördünüz mü ?” yanındaki takım arkadaşının seslice konuştuğunu duydu. Hiçbir zaman dedikodulara meraklı bir tip olmamıştı, o yüzden duymazlıktan geldi ve diğer ayağını kaldırdı.
“ D.O denen çocuktan mı bahsediyorsun ? Ne yapıyor ki o burda ?” dedi başka biri. Bu Kainin dikkatini çekti.
“Bilmiyorum dostum, belki dayak arıyordur.” dedi ilk konuşan. Kai ikisine tiksinmeyle baktı.
“Yah ! Chanyeol ! Baekhyun ! Kesin dedikoduyu ve sahaya çıkın.” Kai gülen iki arkadaşına bağırdı. İkili, Kainin bu ani çıkışından korkarak çabucak çıktılar. Kainin bağırması normal değildi. O hep neşeli ve güleryüzlüydü.
Kai zorbalıklardan nefret ediyordu. İnsanların hırpalandığını görmekten nefret ediyordu. Özellikle güçsüz olanların. Kyungsoo gibi.
Kyungsoo hakkında Sehundan çokça duymuştu , ama Sehun onu hırpalamaktan bahsetmemişti. Ondan haz etmiyordu, 'o' şekilde olduğu için, ama hiçbir zaman fiziksel zarara kalkışmamıştı. Öte yandan, Kainin homoseksüellikle hiçbir sorunu yoktu. Kyungsoodan neden bu kadar nefret edildiğini anlamıyordu. Neden o şekilde doğan birileri hırpalanmak zorundaydı ki ?
“Kai, sahaya çık !” Joonmyunun yüksek sesi Kaiyi düşüncelerinden çıkarttı. Kai özür diledi ve Joonmyunun arkasından koştu.
Arka arkaya yürürken, Kai Jonnmyunu inceledi. Futbol takımının kaptanı, kızlar arasında popüler, şimdiye kadar kardeşine hırpalandığı için yardımda bulunmamış. Küçük kardeşinin dövülmesini izlerken onu korumakla ilgili hiç mi bir düşüncesi yoktu ? Bu nasıl olurdu ?
İkili sahaya çıktığında, Kai Kyungsooyu oturaklarda yalnız başın otururken buldu. Takımdan aldığı bakışlar karşısında rahatsız olduğunu farketti. Kai , onu cesaretlendirmek için zavallı çocuğa el salladı, karşılığında zayıf bir gülümseme aldı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder