Small Grey Outline Pointer

4 Kasım 2013 Pazartesi

Absolute Chanyeol | 2. Part – 2.Kısım



Çeviren: -Churrimy

Chanyeol’un ilk arızası, ikinci ay dönümlerinden birkaç gün sonra olmuştu. (Baekhyun’un günleri duygusal sebeplerden dolayı saydığı falan yoktu.)
Chanyeol yere düştüğünde Baekhyun tarih kağıdını bilgisayara geçiriyordu. Düştükten sonra birkaç dakika boyunca Baekhyun hareket edemeden ona baktı. Chanyeol ondan çok uzak olmayan bir yerde gözleri kapalı bir şekilde yerde uzanıyordu.
Baekhyun’un adrenalini onu içerden tekmeleyince laptobunu bir kenara itti ve yere gürültüyle düştü. Chanyeol’un yanına koşturdu. “Chanyeol! Chanyeol!” diye bağırdı onu uyandırmak için sallarken. Chanyeol çok soğuktu ve Baekhyun onun kulağına bağırsa bile tepki vermiyordu. Baekhyun karnında soğuk, sıkıştırıcı bir hisle yatak odasına koştu ve Chanyeol’un kılavuzunu aradı. Sonunda sallanan elleriyle onu buldu. ‘Sorun giderme’ bölümünü okumakta sorun yaşayınca elleri vahşilikle titredi. Robot erkek arkadaş şirketini aramaya karar verdi.
.
Baekhyun bağırdığını ancak santral ona sakinleşmesini söyleyince fark etti. Diğer taraftaki kişi açıkça onun bunu yapamayacağını anlamıyordu! Kendi kalbinin gürültüsünden sesini duyamıyordu ve ellerini hala Chanyeol'un alnının zıt yönünde, işlemcisinin sesini hissetmek için hafifçe sallıyordu..
Sessizdi ama ordaydı.
“Bir şeyler yapın!” diye bağırdı Baekhyun, arayalı 5 dakika bile olmadan. Aklını kaybetmişti. Chanyeol’u kaybetme ihtimalinin ruhsal stresi, bedensel fonksiyonlarıyla oynuyor ve biraz daha ağlayıp çığlık atmak istediğini bilmeden her gözeneğinden terliyordu.
Sonunda kapı çaldı ve “robot erkek arkadaş doktorları”ndan bir grup kişi içeri girdi.
Bir tanesi Baekhyun’a “tıbbi” faturanın ucuz olmayacağını söylemeye çalışıyordu ama Baekhyun bunlardan hiçbirini duymuyor, sadece onları salondaki Chanyeol’un çökmüş bedenine yönlendiriyordu.
“Büyünün bozulmasını istemiyorsan uzaklaşmak isteyebilirsin.” diye fısıldadı biri.
Onu açacaklardı, Baekhyun anlamıştı.
Aceleyle tuvalete gidip kendini kitledi. Karnındaki sinirler o derece bozulmuştu ki, o an tuvaletin kapağını kaldırıp akşam yemeğine iyi ve güçlü bir merhaba dedi.

Endişeden ölürken, “doktorlar” (daha çok mühendisler gibiydi) onu çağırana kadar banyo fayanslarının üstüne yatmaya karar verdi. Durumu idare etme şekli acınasıydı, ama Chanyeol’u kaybetme fikri davranışlarından hissettiği bütün utangaçlıkları geçersiz kılıyordu. Chanyeol çabucak onun için dünyasının anlamı haline gelmişti.
Onu ilk defa bir kutuda çıplak gördüğü, birlikte yaşadığı ve güzel bir gülümsemeyle uyuyan, tatlı suratlı kişi… Varlık… Baekhyun için tahmin edeceğinden çok daha fazla şey ifade eder hale gelmişti.

Chanyeol’ün bir etikete ihtiyacı yoktu. O sadece Chanyeol’du. Küçük böceklerle oynamayı ve gün doğumunu izlemeyi severdi. Baekhyun onunla parkta buluştuğunda tırmanabildiği bütün ağaçlara tırmanırdı ve akşamları sadece içindeki gülme sesleriyle gülse bile o sevimsiz sitkomları izlemeyi severdi. Chanyeol sadece Chanyeol’du ve Baekhyun… Ondan hoşlanıyordu.
Ondan gerçekten hoşlanıyordu, tüm zorlama “gerçek” insan duyguları ve kompleksleriyle birlikte. Bu konu hakkında parmak ucunda gezmeye gücü yetmiyordu, özellikle de yüz günleri azalırken ve Baekhyun Chanyeol’ün 101. gün hayatta kalıp kalmayacağını bilmezken. Chanyeol’un burada onunla olmama ihtimali Baekhyun’un içerisinde neredeyse imkansızdı.
Chanyeol nasıl onunla olmazdı?
Baekhyun nasıl eve gelir ve Chanyeol’u koltukta, mutfakta ya da o gün dikkatini çeken herhangi bir yerde onu beklerken bulamazdı?
Yapamazdı.
Burada, banyo zemininde kıvrılmışken kalan tüm günlerini içtenlikle ve dolu dolu bir şekilde Chanyeol’e geçireceğine dair yemin etti. Chanyeol’un uzun süre onunla birlikte olacağı umuduyla yaşayacaktı, ama aynı zamanda, günlerinin sayılı olabileceğini de unutmayacaktı.

Bir süre sonra Baekhyun bir sesin ona seslenmesiyle birlikte giderek artan hastalıklı düşüncelerinden sıyrıldı. Sıçrayarak ayağa kalktı ve kapıyı açınca Chanyeol’un kollarının genişçe açılmış bir şekilde yüzünde ışıldayan bir gülümsemeyle orda durduğunu gördü.
“Bak, yara bandım var!” dedi canlı bir şekilde, alnındaki mavi bantı göstererek.
Baekhyun göğsünde bir şeylerin iyileştiğini hissetti ve baskının azalmasına güldü, gözleri acıyordu.
“Sorun ne, Baekhyunnie? Yara bandımı sevmedin mi?”
Baekhyun kendini Chanyeol’e fırlattı, ömrünün sonuna kadar muhtemelen reddedeceği boğuk hıçkırık sesleri çıkardı. Chanyeol onu yakaladı ve güldü. Kollarını sıkıca Baekhyun’un küçük vücuduna sardı. Baekhyun’u yanında sıkıca sararak, “doktorlara” sevinçle teşekkür edip geri yollayan da Chanyeol’du.
Baekhyun yüzünü Chanyeol’ün sıcak köprücük kemiğine gömdü, gözleri hala acıyordu. Kıyafetlerinin üzerinden Chanyeol’ün işlemcisinin sesli uğultusunu hissetti. Bu geçici bir süre onun kabus gibi düşüncelerinin kaybolup yatışmasına sebep oldu.

“Seni düşünüyordum.” diye itiraf etti Chanyeol, ikisi de yataktayken. Hala Baekhyun’u göğsünde tutuyordu, hafifçe alnını öptü.
“Ne?” diye sordu Baekhyun uykulu bir şekilde.
“Düşmeden önce.” diye açıkladı Chanyeol. “Seni düşündüm ve yüzünü gördüm. Sonra bildiğim ilk şey, o iyi doktorların beni uyandırıp bana iğne vurmalarıydı. Bana dediler ki… Bana… Sevmeyi bilen modellerden biri olup olmadığımı sordular, sonra… Seni sevip sevmediğimi sordular. Benim seni sevmemi, ama… Senin beni sevmene izin vermememin iyi olacağını söylediler.”
Baekhyun oturuşunu dikleştirdi. “Neden? Neden olmasın?”
Chanyeol hala gülümseyerek iki baş parmağıyla Baekhyun’un gözlerini sildi. “Ben… Mükemmel model değilim. Mükemmel olmaya yakın bile değilim. Nasıl olduğumu ve nasıl davrandığımı gördükten sonra hala beni istediğin için şanslıyım. Fazla zamanımın kalmadığını söylediler-“
“Dur, lütfen.” Baekhyun Chanyeol'un yüzüne dokunan bileklerini tuttu. “Lütfen başka bir şey söyleme…”
“Özür dilerim, Baekhyunnie. Senin için mükemmel yapılmak isterdim, tüm istediklerine sahip olmak isterdim-“
“Anlamıyor musun?” Baekhyun tutuşunu sertleştirerek göz temasından kaçındı. “Yapamıyorum…” Göz yaşları gözlerinden düştü. Bazıları onları yakalayıp geri vermek isteyen Chanyeol’ün üzerine düştü.
“Baekhyunnie, sızdırıyorsun!”
“Senin, Chanyeol.” dedi Baekhyun ciddi bir şekilde. Daha fazla gözyaşı düştü. “Hiçbir kusur ya da hatanı umursamıyorum. Yüz seğirmeni umursamıyorum. Çok fazla… Çok fazla zamanının kalıp kalmamasını umursamıyorum. Sen zaten benim için mükemmelsin. Zaten istediğim her şeye sahipsin. Seni aldığım için pişman değilim. Tek pişmanlığım… Seni ilk kez öpmemin çok uzun zaman alması.”
“Baekhyunnie-“
“Sorun değil.” Baekhyun gözyaşları arasında gülümseyerek konuşmaya devam etti. “Günlerimizin çoğunda bunu yapacağız. Böyle olmam için bir sebep yok. Biliyorum… Biliyorum, ne olursa olsun seni kaybetmeyeceğim.”
Chanyeol’un onu çekip verdiği öpücük güven vericiydi, ama Baekhyun’un kalbindeki koruyucu katmanı kesip attı. Chanyeol da daha önceden korkmuş gibi onu öptü ve Baekhyun yatakta kendini ona daha da yaklaştırdığında alt dudağı titredi.
“Artık sızdırma.” diye yalvardı Chanyeol, dudakları Baekhyun’un yanaklarındayken. “Bundan hoşlanmıyorum. Lütfen yapma.”
“Buna ağlamak deniyor.” diye fısıldadı Baekhyun. “Üzgün ya da mutlu olduğumuzda yaparız.”
“Şimdi mutlu musun?”
“Evet… Evet, çünkü seninleyim.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder