Small Grey Outline Pointer

4 Kasım 2013 Pazartesi

Absolute Chanyeol | 2.Part – 1.Kısım



Çeviren: -Churrimy

“Onu geri gönderdim.”
Chanyeol aniden sandalyesinde kıpırdanmayı bırakıp Tao’ya döndü. Baekhyun da bakışlarını Chanyeol’dan uzaklaştırdı. “Kimi geri gönderdin?”
“Kris.” Tao kupasına bakarak kahvesinden bir yudum aldı.
Baekhyun’un yanında oturan Chanyeol kaşlarını çattı. “Neden bunu yaptın?”
Tao, Chanyeol’ün gözlerinden kaçtı ve Baekhyun’a baktı. “Yapmak zorundaydım. Farkettim ki… Farkettim ki, onu artık istemiyorum. Sahte bir erkek arkadaş istemiyorum. Gerçek bir tane istiyorum.”
“Ama o gerçekti-“
Tao kafasını salladı. “O oyuncak bir bebekti. Harika bir bebek. Çincesi benden daha iyiydi, ama ben mükemmellik istemiyorum. İstiyorum ki…”
Chanyeol tekrar lafa karıştı. “O bir bebek değildi. O gerçekti, benim gibi. Neden sen…? Neden sen onu geri yolladın? Neden önce onu satın alıp sonra kalbini öylece kırdın?”
“Onun bir kalbi yok.” dedi Tao pat diye, aniden sinirlenmişti.
Baekhyun sakinleştirmek için Chanyeol’ün dizine vurdu, rubik küpüne geri dönmesini istedi. Chanyeol’ün parlak gözleri Baekhyun’dan Tao’ya döndü ve tekrar konuştu. “Neden o-“
“Sorun yok.” dedi Baekhyun. “Ben onunla konuşacağım. Endişelenme. Seni asla geri göndermeyeceğim.”
Baekhyun, onu sakinleştirdikten sonra küçük bir konuşma için Tao’yu koridora sürükledi. Tao ondan uzaklaşıp başını yere eğdi. “Neden onunla böyle tartışıyorsun? Onun ne kadar çabuk hassaslaşabildiğini biliyorsun.”
“Anlamıyorum.” Tao ona baktı.
Baekhyun’un kollarındaki tüyler onun kiniyle dikleşti. Omuzlarını kaldırdı. “Beni anlamıyor musun?”
“Seni kendi saflıklarını desteklemek için nasıl kandırdıklarını bile görmeden nasıl devam edebilirsin? O gerçek değil, hyung. O gerçek değil ve Kris de gerçek değildi. Hepsi birer bebek. Hisleri yok.”
“Nasıl bunu söyleyebilirsin? Kris’in senin için her şeyi yapacağını biliyordun-“
“Kimin umrunda?” Tao yüzünü ovuşturdu, sesi hala keskindi. “Kahrolası kim umursar? O gerçek değil. Asla olmayacak. Bir aldatmacayla oynamaktan bıktım ve onu geri gönderdim. Bir robot gerçekten bir insanın satın alabileceği en kötü şey.”
Baekhyun sessizce durdu.
Tao tekrar üzerine gitti. “Son zamanlarda kendine hiç baktın mı? O senin oyuncağın olmalıydı, ama sen hyung, oynanılan kişi sensin. Onu geri gönder ve kendine insan birilerini bul. Hataları, kusurları ve… Dövüş sanatları yeteneği olan birini.”
“Dövüş sanatları yeteneği?” Baekhyun bunu dedikten sonra Tao elini yüzünden indirerek iç çekti. Gölgeler arasında, olduğundan daha yaşlı görünüyordu. “Bu… Planladığım itiraf şekli ya da yeni oyuncağını kıskandığımı söyleme şeklim değildi. Kris’i almıştım çünkü, bir şekilde sana karşı olan hislerimi ona yöneltebileceğimi düşünmüştüm. Ama sen de kendine bir tane alınca, ben… Ben bundan hoşlanmadım. Benim sinirimi bozuyor. Robotundan daha sinir bozucu olan şey ise senin ona nasıl bağlanmış olman. Hadi ama, hyung. Aldatmacayı bırak. Bu heves çok uzun sürdü. Onu geri gönder.”
Baekhyun reddetti.
“Üzgünüm.” dedi. “Duygularına karşılık veremeyeceğim için üzgünüm Tao, ama onu geri göndermeyeceğim. İnsan olup olmamasını umursamıyorum; Seninle nelerin birini ‘insan’ yaptığı hakkında tartışmak için burada değilim. Ama o gerçek. Onun gerçek olduğunu biliyorum. O gerçek, hisleri var ve artık gitmek istemiyor. Benimle mutlu ve ben… Ben de onunla mutluyum. Bu konu hakkında, onun hakkında ya da senin hakkında fikrimi değiştirmek için söyleyebileceğin bir şey olmadığı için üzgünüm. Çok-“
“Benden artık özür dileme. Anladım.” Tao gözlerini kaçırdı. “Eğer… Eğer Kris gerçekten bu hislere sahiptiyse, o zaman farklı düşündüğüm ve onu ilgisiz bir dünyaya geri gönderdiğim için bu reddedilmeyi hak ediyorum. Çok üzgünüm hyung. Artık bundan bahsetmeyeceğim.”
~
O gece yatakta Chanyeol aniden ona döndü. “Sen… Beni geri göndermeyeceksin değil mi?”
Baekhyun sızlandı. “Chanyeol saatin kaç olduğunu bilmiyor musun-“
“Lütfen.” Chanyeol derin bir nefes aldı. İşlemcisinin çalışma sesi gecenin sessizliğini bölüyordu.
Baekhyun gözlerini açtı. “Hayır. Seni geri göndermeyeceğim-“
“Güzel, çünkü Kris’in… Onun acı çektiğini biliyorum. Bizden biri olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun. Nasıl doğduğumuzu hatırlamıyorum. Bir an için sadece somun ve cıvatayız, diğer anda ise bir insana benziyoruz ve insan kalbine sahibiz. Kris insan olmak istiyordu, istediğini biliyorum. İstiyordu. Hepimiz istiyoruz. Onu geri göndermek… Bir insan olarak başarısızlığa uğradığı anlamına geliyor. Benim türüme yapabileceğin daha kötü bir şey yok, bu yüzden lütfen asla-“
Baekhyun oturarak Chanyeol’ün yüzünü elleri arasına aldı.
Chanyeol’ün sesi her an hıçkırıklara boğulacakmış ve kalbinde göz yaşı dökecekmiş gibi geliyordu. “Onu düşünmeyi bırak.” dedi Baekhyun yavaşça. “Kris için üzgünüm, gerçekten öyleyim, ama o çoktan geri döndü. Bunun sana olacağı konusunda endişelenmen gerekmiyor, tamam mı? Sözlerimin pek anlamı olmadığını biliyorum, ama ben.. Senin burada olmanı seviyorum. Bu… Çok güzel.”
“Emin misin?” Chanyeol biraz yaklaştı, burnu Baekhyun’un burnuna değiyordu.
Baekhyun titredi. ”Evet, eminim. Ben bunların nasıl çalıştığını pek a-anlamıyorum ama sanırım seni daha çok anlamaya başlıyorum ve hayatımda… Sana sahip olduğum için minnettarım.”
“Sen…” Chanyeol’ün nefesi aniden yüzünü ısıttı. Baekhyun aralarına biraz mesafe koymaya çalıştı ama hiç şansı yoktu. “İnsan olmamamı umursamıyorsun değil mi? Çünkü deniyorum, gerçekten çok deniyorum. İnsan olmanın bu kadar zor olduğunu bilmiyordum-“
Baekhyun birazcık uykulu, birazcık bulutların üzerindeymiş gibi, yavaşça Chanyeol’ü öptü. Elleri hala yüzünü tutuyordu. Bu iffetli öpücük, Baekhyun’un dudaklarının tecrübe ettiği en samimi birleşime dönüşüyordu, sadece hareketler ve meraklı diller konuşmaya başladı. Öpücük ancak Baekhyun’un ciğerleri havaya ihtiyaç duyunca kesildi. Sonra kendini yatağa attı, ve öpücüklerini devam ettirmeye istekli olan Chanyeol tarafından da takip edildi.
Baekhyun’un boynundaki dudaklar daha ateşli hale geldi ve Baekhyun kıvrandı, utangaçlıktan dolayı sıcaklık yüzüne yayılıyordu. Utangaçlığı Chanyeol onun kafasını tekrar kaldırıp bir kere daha istekliymiş gibi dudaklarını yumuşakça onun dudaklarına sürtünceye kadar sürdü. Yumuşak dudaklar Baekhyun’un dudaklarını içeri alarak nefesini kesti.
Öpüşmeleri arasında zaman kavramlarını kaybetmişlerdi ve Baekhyun daha farkında olamadan güneş ufukta belirmeye başladı. Haftasonuydu, ama Baekhyun bunun devam etmesine izin verirse tehlikeli şeyler olurdu, ne kadar iyi hissettirse hissettirsin. Ne kadar ‘gerçek’ hissettirirse hissettirsin.
~
Tao yavaşça Chanyeol’e ısınıyordu. Baekhyun iyi arkadaşını kaybetmek istemiyordu, bu yüzden onu ikisiyle beraber gelip vakit geçirmeye zorladı. Tao’nun düşünme şeklini değiştirmeyi çabalamıyordu; sadece daha fazla beraberlik istiyordu.
Son zamanlarda Chanyeol’le yalnız olmak çok boğucu hissettiriyordu. Chanyeol artık onu yoğun bir biçimde izliyor ve yalnızca Baekhyun bir sorun olup olmadığını sorduğunda gülümsüyordu.
“Sadece sana bakmayı seviyorum.” diyordu Chanyeol küçük bir seğirmeyle. Kalbi kendi kendine bu seğirmeye bir cevap verince, Baekhyun hayat seçimlerini bir kere daha sorguluyordu.
Chanyeol’e olan bu yeni keşfettiği hislerini reddetmek, ikisinin de iki bacakla yürüdüğünü reddetmek gibiydi. Bunun çok açık olduğundan emindi, özellikle de Chanyeol’ün onu öpecekmiş gibi göründüğü ve ikisinin de donakaldığı anlarda. Baekhyun kendinin Chanyeol’den daha fazla kızardığını fark etmişti.

Chanyeol’ün Tao’yla da bir problemi yoktu ve Baekhyun minnettardı. Tao konuşmasına çok dikkat ediyor ve Chanyeol’ün ne olup olmadığı hakkında hiçbir şeyden bahsetmiyordu. Konuşmalarının çoğu, Baekhyun etrafında dönüyordu. “Onu uyumaya çalışırken görmelisin.” dedi Chanyeol bir keresinde, gözleri heyecanlıydı. “Uyumaya çalışırken şu küçük sesleri yapıyor, gerçekten çok tatlı.”
“Hey, yapmıyorum!” dedi Baekhyun.
Tao tek kaşı kalkmış bir şekilde ona bakınca Baekhyun gereksiz yere kızardı. “Ne?”
“Siz… birlikte mi uyuyorsunuz?”
“Tabii ki!” Chanyeol yerinde zıpladı. “Geceleri Baekhyunnie’yi sıcak tutuyorum.”
“Baekhyunnie…” Tao ismi söyleyerek tekrarladı.
Chanyeol Tao’nun etrafındaki gergin havayı fark etmeyerek safça Baekhyun’un kötü huylarını anlatarak konuşmaya devam etti. Baekhyun bu son derece doğru suçlamalara karşı kendini savunmak yerine konuyu değiştirmeye çalıştı. “Hey, uh Tao, hayatın nasıl gidiyor?”
Tao omuz silkti. “Her zamanki gibi. Bir evcil hayvan almayı düşünüyorum, evim şu an benim için oldukça büyük.”
“Bir böcek almalısın! Gerçekten çok temizler!”
“Chanyeol, böcekler evcil hayvan sayılmaz.” Baekhyun gülümsedi. “Bunu biliyorsun.”
“Oh, biliyorum ama hala bir evcil hayvan olarak havalı olacağını düşünüyorum. Çok zekiler.”
Tao’nun yüzü ona katılmadığını gösteriyordu. En sonunda Chanyeol’ün canlı konuşmalarına daha fazla dayanamayıp geç olduğunu söyleyerek kalktı. Baekhyun ondan birkaç dakika daha kalmasını istediğinde tek söylediği “Hala acıtıyor.” oldu. Baekhyun buna bir cevap vermedi.

Baekhyun kapıyı kapatıp Chanyeol’ü orada gördüğünde gözleri büyüdü.”Tao… Huang Zi Tao.” dedi mükemmel telaffuzuyla. “O… Seni seviyor mu?”
“Beni seviyor mu?” Baekhyun kapıya yaslandı. “Sanmıyorum. Sadece benden olması gerekenden biraz daha fazla hoşlandığını düşünüyorum, o kadar.”
“Sen… Ondan olması gerekenden daha fazla hoşlanıyor musun? İnsan hisleri her zaman… Karşılıklı mıdır?”
“Her zaman değil ve bu olayda da öyle değil.” Baekhyun ileri doğru bir adım attı. “Tao sadece iyi bir arkadaş ve komşu. Onu… hoşlandığım biri gibi görmüyorum. Bu bir anlam ifade ediyor mu?”
Chanyeol ‘hmm’ladı. “Birazcık. Onun için kötü hissediyorum, sanırım Kris’i özlüyor.”
“Sizin gibi varlıklar geri gönderildiğinde… Ne olur? Yeniden mi satılır?”
“Hayır.” dedi Chanyeol geri çıkarak, hafifçe kafa salladı. “Satılmazlar. Parçalanıp, farklı modeller ve senin dediğin gibi, ‘varlıklar’ oluşturmak için yeniden yapılırlar. Bizim tanıdığımız Kris muhtemelen artık yok.”
O sonsuza dek gitmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder