Sayfalar
▼
20 Kasım 2013 Çarşamba
Under Two Moons 8. Bölüm
Myun-
Yavaşça kalkıp merdivenlere doğru yürüyen Kai iç çekti, bugün gerçekten zor bir gündü. İlk önce okul, ardından uzun dans pratiği, onun ardından ise akraba ziyareti. Kimse ne kadar yorgun olduğunu fark etmemiş miydi?
Kai kapıyı açmak için kendini zorladı, ardından arkasından kapattı. Yavaşça yatağa yürüdü ve son enerjisini yatağa zıplamak için kullandı, pijamalarını giymeyi bile düşünmemişti.
Ama biraz zaman geçip de neredeyse uyuyacak iken, annesinin onu günlük kıyafetler içinde uyurken gördüğünde kızacağını düşündü, bu yüzden kalktı ve banyoya gitti, giyindikten sonra yatağa geri döndü. Yatağa tam yerleşmiş ve hayal dünyasına dalmak üzereydi ki telefonu çaldı.
Hırlayarak gözlerini açtı tekrardan, bu saatte telefonu çalıyordu? Gece yarısında?
Yavaşça telefonu alıp kulağına yapıştırdı. " E-evet? " Sesinden yorgunluk akıyordu. Bir cevap alamadı, sadece hıçkırık duydu ve bu sesi çok iyi biliyordu. " Kyungsoo? Kyungsoo ağlıyor musun? "
" K-Kai. " diye kekeledi Kyungsoo gözyaşları içinde.
" Kyungsoo! Ne oldu? " Jongin çok endişelenmişti.
" Biliyorsun, bü-büyükbabamın doğumgünü yarın v-ve.. " durdu ve derin bir nefes aldı. " A-annem onun ölümünden sonra kötü etkilendiğiminden, onu ziyaret etmeme izin vermedi. " Daha fazla hıçkırmaya başlamıştı. Kai'ın gözlerinde yaşlar belirdi, onun böyle üzgün olmasını kaldıramazdı.
" Ama o senin için çok anlam ifade ediyor, nasıl olur da ziyaret etmene izin vermez annen? " Kai'ın içine öfke dolmuştu.
" Kai, ne yapmalıyım bilmiyorum, yarın onun d-doğumgünü ve ben gitmek istiyorum. "
" Anne ve baban genellikle kaçta uyanıyorlar? "
" Uh.. 9-10 gibi. "
Jongin yanındaki saate baktı, gece yarısını birkaç dakika geçmişti. " Saat 6da hazır ol ve pencerenin önünde bekle, tamam mı? Bir fikrim var, seni oraya götüreceğim. "
Kyungsoo'nun hıçkırığı bir an kesildi ama sonra eskisinden daha şiddetli bir şekilde başladı. Kai endişeye kapıldı, yanlış bir şey mi söylemişti?
" Bunu be-benim için yapacak mısın? Kai Kyungsoo'nun mutluluğunu sesinden okuyabiliyordu. " Ç-çok teşekkür ederim Jongin-ah. " Büyük bir gülümseme belirdi Kai'ın dudaklarında, sonunda onu mutlu eden bir şey yapmıştı.
" Tamam, o zaman saat 6da hazır ol. " dedi Kai ve telefonu kapadı. Yatağına yattı ve gözlerini kapadı. Onu bu sabah görecekti, onu gülümsetecekti, ne mükemmel bir histi bu.
Sabah 5te uyanmak mutlu edici bir şey değildi, ama Kai bunun sonucunda Kyungsoo'yu mutlu yapacağını biliyordu bu yüzden hızlıca yataktan fırladı ve giyindi. Kimseyi uyandırmadan mutfağa gitti ve bir elma aldı, açlıktan ölmek istemiyordu ve evden çıktı.
Nasıl olduysa küçük bir merdiven bulabilmeyi başarmıştı, böylece Kyungsoo kolayca aşağı inebilecekti.
Evin önüne vardığında Kyungsoo hemen onu fark etti, pencereyi açtı. " Aşağı gel. " diye seslendi yavaşça Kai. Kyungsoo merdiveni görünce birden gözleri açıldı ama sonra suratına güzel bir gülümseme yerleşti.
Merdivenden indi, Kai'ın yanındaydı. Kai'ın karşısında durduğuna, ona yardım ettiğine hâla inanamıyordu. " Teşekkür ederim. " dedi. Kai gülümseyerek onun kolunu tuttu ve yürümeye başladılar.
" Henüz teşekkür etme, daha varmadık gideceğimiz yere. "
İkisi de yol boyunca sessizdi. Sonunda vardıklarında Kai Kyungsoo'nun kolunu bıraktı, Kyungsoo ileriye adım attı.
" A-ama yanımda bir çiçek getirmedim, doğumgünü hediyesi yok. " Kyungsoo'nun sesi üzgündü orada olduğu için mutlu olmasına rağmen.
" İşte. " dedi Kai ona bir gül vererek. " Buraya gelirken bir bahçeden aldım. " Kyungsoo kırmızı güle baktı. " Teşekkür ederim. " dedi ve eline alarak eğildi suratındaki gülümsemeyle.
Kyungsoo gülü mezara yerleştirdi ve birkaç dakika sessizce baktı.
" Büyükbaba. " dedi. Kai onun yanına çömelerek sırtını okşadı. Kyungsoo dokunuşun altında titredi. " Büyükbaba, seni gerçekten özlüyorum, beni anlayan ve yardım eden tek kişi sendin. Ama şimdi, Kai'a sahibim, onu bana yolladığın için teşekkürler. "
Kai'ın bu sözler üzerine gözleri doldu ve kocamanlaştı. Kyungsoo'nun saçını okşadı ve sol kolunu ona dolayarak arkadan sarıldı.
" Mutlu yıllar. " diye fısıldadı Kyungsoo.
Birkaç dakika süren başka bir sessizlikten sonra yavaşça ayağa kalktılar.
" Kyungsoo, üzgünüm ama şimdi gitmek zorundayız yoksa ailen uyanacak ve evde olmadığını görecek- " Konuşması Kyungsoo'nun kollarının etrafına sarılıp, hâla yaşla dolu suratının göğsüne yaslanmasıyla kesilmişti. İlk başta şok olmuştu fakat daha sonra o da kollarını Kyungsoo'ya sardı.
" Şu an gitmek zorunda olduğumuz için üzgün olma, senin sayende buradayım, çok çok teşekkür ederim. " dedi Kyungsoo sakin bir tonda, Jongin istediğini o an elde etmişti; mutlu bir Kyungsoo.
" İlk sen git, birkaç dakikaya sana yetişeceğim. Büyükbabana bir sır vermem lazım. " Kyungsoo ona baktı, ne demeye çalıştığını anlamamıştı. " Güven bana, hadi git, hemen yanına geleceğim. "
Kyungsoo başını salladı ve yürümeye başladı. Kai derin bir nefes alarak arkasını döndü, yüzünde başarısından dolayı bir gülümseme vardı.
Eğildi ve konuşmaya başladı. " Hey.. urm.. " dedikten sonra kelimelerinin garipliğine güldü. " B-ben teşekkür etmek istiyorum. Kyungsoo'ya bu kadar çok güç verdiğin için, o seni çok seviyor, umarım onu oradan izliyorsundur, değil mi? " Bir nefes alıp devam etti. " Ben senin gibi olmak istiyorum, onun mutluluk kaynağı olmak istiyorum, sevdiği kişi olmak. " Gözyaşları tekrar belirmişti. " Onu gerçekten seviyorum, ama biz.. olamayız, değil mi? "
Ayağa kalktı ve mezara uzunca baktı. " Mutlu yıllar. " diye fısıldadıktan sonra yola devam etmek üzere arkasını döndü.
Oh, peki ya Kyungsoo mu? Yoldaki bir evin önünde kocaman gözlerle dikiliyordu, Kai'ın ağzından çıkanlara inanamamıştı. Kai'ın büyükbabasına vermek istediği sırrı duymak istemiş ve gizlice orada saklanmıştı.. böyle bir şey duyacağını hayal edememişti.
Oha oha.. ama iyi yaptın kyung!! Hadi artık sevisin.. ♥♡♥ aşık olmak babında :D
YanıtlaSil