Sayfalar
▼
20 Kasım 2013 Çarşamba
Under Two Moons | 1. Bölüm
Myun-
Kyungsoo okula girdi. Büyüktü, bu kadar büyük bir okul olacağını düşünmemişti. Ama güzel bir görünümdü bu ve bu yüzden mutluydu. Kyungsoo koridora doğru yürüdü ve bir sürü öğrenci gördü. Herkes iyi gözüküyordu.
Ailesi bu şehirde yeni bir işe başlayacaklardı ve bu yüzden yeni bir eve taşınmaya karar vermiştiler, bu da Kyungsoo için yeni bir okul demekti. İlk gün sonunda gelmişti, şimdi buradaydı.
Kyungsoo büyükbabasına çok bağlıydı. Küçük bir çocukken büyükbabası ona ay hakkında efsaneler anlatırdı. İlk başta efsaneler mavi ay hakkındaydı.
İkincisi ise kolye efsanesiydi. Kyungsoo büyükbabasının sözlerini çok iyi hatırlıyordu: " Bu elmas çivili bir kolye ve onu giyen kraliçe hakkında. Kraliçe kolyeyi tüm gün giyer sadece geceleri çıkartırdı, yatağının yanındaki komidinin üzerine koyardı, uyandığında oradan alır tekrar takardı. Ama bir gün, onu orada bulamadı ve araştırmaları için şövalyelerine haber verdi. Şövalyeler tüm dünyayı dolaştılar ve hırsızı buldular. Hırsız 32 Galaksi'sinin kralıydı, kendisi için çalmıştı kolyeyi. Kraliçenin şövalyeleri kralla düello yaptılar ve kolyeyi geri kazandılar. Kraliçe kolyeyi şövalyelere korumaları için verdi. Ve o güvende! Onu her ay çıktığında koyu gökyüzünde parıl parıl parlıyorken görebiliriz. "
Kyungsoo gözlerini kapadı ve büyükbabasının hatırasını düşünerek nefes aldı. Çok hızlı ve çok erkenden gitmişti. Onunla geçirdiği zamanları özlüyordu. İki yıl önce yatakta oturup o soğuk eli ellerinde tutuşunu hatırladığında kalbi ağrıdı.
Büyükbabasının ona anlatamadığı bir efsane vardı, iki ay hakkındaydı bu efsane. Bu yüzden Kyungsoo ay hakkında her şeyi bulmaya çalışıyordu özellikle de iki tane olanı.
Müdürü karşısında gördüğünde beynini hatıralardan ayırdı. " Ah, Do Kyungsoo, değil mi? Hadi, seni yeni sınıfına götüreceğim. " dedi yaşlı sesiyle, Kyungsoo onu bir kapının önünde durana kadar takip etti. Okul zilini duymamıştı, bu kadar derin mi dalmıştı hatıralara?
Müdür sınıfa bir göz attı. " Bay.Kim, yeni öğrencin burada. " dedi ve birkaç saniye sonra Kyungsoo'yu sınıfın içine doğru yönelterek arkasından kapıyı kapadı.
Öğretmen ona baktı. Eliyle ön tarafı göstererek bir hareket yaptı ona, Kyungsoo onun emrine uydu. Utangaç şekilde öğretmene doğru yürüdükten sonra sınıfa döndü. Kalp atışının daha sesli ve hızlı olduğunu hissedebiliyordu. Tüm bu yabancıların önünde konuşmak için gergindi. Etrafına bakındı ve öğrencilerin suratlarını gördü, hepsi onun konuşmasını bekliyordu. Birkaç saniye daha geçtikten sonra nefesini yakaladı ve konuşmaya başladı.
" Uuuum, benim ismim.. Kyungsoo. Burada yeniyim, bu yüzden lütfen bana iyi bakın. " Hafifçe eğilerek selamladı ve öğretmenine baktı tekrar, öğretmen eliyle gerçekten iyi görünümlü bir çocuğun oturduğu bir sırayı işaret etti ona oturması için.
" Lütfen oraya otur, derse devam etmek istiyorum. " diye fısıldadı öğretmen. Kyungsoo elini takip etti ve o çocuğun yanına oturdu.
Ders hızlıca ilerliyordu. Kyungsoo öğretmenin ne hakkında konuştuğunu bilmiyordu, çünkü diğer okulda bu konuyu işlememişlerdi. Şimdi bir de buradaki derslere yetişebilmek için fazladan çalışması gerekecekti.
İlk ders bitti, Kyungsoo yanındaki gülümseyen çocuğa baktı. Bir anlığına suratını inceledi. Gerçekten iyi görünümlüydü, çoktan bir kız arkadaşı olduğuna iddiasına girerdi.
" Ben Sehun. " dedi çocuk ve elini salladı. " Ve sen de Kyungsoo'sun, dimi? Tanıştığımıza memnun oldum. " diyerek devam etti kitaplarını çantasına koyarak. " Sanırım burada kimseyi bilmiyorsun, değil mi? Ben ve arkadaşlarımla birlikte öğle yemeğinde oturmaya ne dersin? "
Kyungsoo Sehun'un sıcak ve hoş karşılaması karşısında mahçup olmuştu, ne cevap vereceğini bilemedi ve sadece kafasını salladı. Bu kadar hızlı bir şekilde iyi bir insanla tanışacağını düşünmemişti. Ve daha fazla insanla birlikte oturmak? Neden olmasın! Mümkün olduğu kadar çabuk arkadaş edinmek istiyordu.
Birkaç dakika sonra Kyungsoo kendisi Sehun'u takip ederek kafeteryaya gitmek için koridorda yürürken buldu. Sehun yanlarına oturmadan önce birkaç kişiye el salladı. Bir çocuğa yanağından öpücük verd- bekle, o gay mi? Oh, önemli değil.
" Çocuklar, bu Kyungsoo, okulda yeni bir öğrenci. Kimseyi tanımadığından dolayı bizimle oturabileceğini düşündüm, problem değilse. " Masadakiler başını salladılar ve onu selamladılar. İyi gözüküyorlardı.
" Kyungsoo, bunlar Baekhyun, Chanyeol, Haerim ve, seni bilgilendirsem iyi olur, erkek arkadaşım Luhan. " Haerim oradaki tek kızdı ve gerçekten güzeldi. Uzun dalgalı saçları omuzlarına düşüyordu.
" Merhaba. " dedi Kyungsoo yavaşça ve Luhan ile Chanyeol'un arasına oturdu. Chanyeol ona bir gülümseme verdi ve Baekhyun'un elini tutmak için öbür tarafa döndü. " Onların da çift olduğunu söyleme bana. " diye düşündü kendi kendine Kyungsoo, ama cümlesini bitirmesine gerek yoktu çünkü çoktan Chanyeol Baekhyun'u öpmeye başlamıştı.
Kyungsoo " O gay mi, peki, ondan nefret edeceğim. " tarzındaki insanlardan değildi. Onları da normal bir insan olarak görüyordu, neden normal olmasınlar ki? Sadece ilk gördüğünde şaşırmıştı o kadar.
" Şimdi koşmaya başlasan iyi olur. " dedi Haerim adındaki kız. " Yoksa seni de gaye döndürecekler. " Kyungsoo'nun gözleri kocaman açıldı. Ne demeye çalışıyordu?
Baekhyun Haerim'in omzuna eliyle vurdu, Haerim bağırdı. " Onu dinleme. Sadece kendi aşk hayatı bizimki kadar mükemmel olmadığı için kıskanıyor bizi. " dedi kıkırdayarak, Chanyeol'a bir bakış attıktan sonra Kyungsoo'ya döndü. " Hoşlandığı herkes gaye dönüştü, üzücü hikaye. "
Baekhyun'a gülümsedi ve öğle yemeğini eline aldı. Aptallardan oluşan bir grup bulduğunu düşündü, güzel aptallar, ilk günü gerçekten iyi gitmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder