Sayfalar
▼
18 Ekim 2013 Cuma
Farkıma Var | 5.Bölüm
Çeviren : Uniwlight~
Farkıma Var
5.BÖLÜM
“Bu mu yani ?”
“Evvet.”
“Bitirdiniz mi?”
“O öyle istedi.”
“Onu bir daha görmeyecek ya da onunla konuşmayacak mısın ?”
“Başka birşeyden konuşabilir miyiz lütfen?”
Minseok iç çekti ve genç olanı yakından süzerken, koltukta geriye yaslandı. Jongdae Sehunu göreli 3 gün olmuştu ve bu üç gün içinde, Minseok onun çöküşünü görmüştü.
Tabiki, ilk gece Jongdae ağlamıştı, kendini odasına kilitlemiş ve Luhanla Minseok yaklaşık 24 saat sonra kapısına vurup dışarı çıkması için yalvarana kadar dışarı çıkmamıştı.Ve, elbette, Sehunun kalan eşyalarını kutuya yerleştirirkne gözleri dolmaya başlıyordu.
Kesinlikle atlatmıştı.
“Bok gibi görünüyorsun.” dedi sonunda Minseok. Jongdae homurdandı, kapağı kapatırken elinin tersiyle gözünü sildi.
“Bitti.” mırıldandı. “Yarın ona götürebilirsin.”
Jongdaenin yüzünü bir yastığa gömüp uzun bir soluk bırakışını izlerken içini çekti Minseok.
Kris gelene kadar sessiz kaldılar. Yüzü hala yastığa gömülü olan Jongdaeye ardından omuz silken Minseoka gözlerini kırpıştırarak baktı.
“Kızsal problemler.” iç çekti, suratına bir yastık çarptığında bağırdı. “Oh iyi,” cıvıldadı bir ağız dolusu yastığın etrafından “boğulmadın.”
“Kapa çeneni.” mırıldandı Jongdae. “Atlattım.”
Kris Jongdaenin yanına bıraktı kendini ve omuzlarına attı kolunu. ( hohoou chenris )
“Evet.” dedi Kris alayla. “Öyleyse ne zaman kıçını tekmeleyebilirim. Çünkü biraz stres atmam lazım.”
Jongdae sarışına yarı ciddiyetle bir yumruk attı.
“Hayır. Bitti, çocuklar. Yeni bir sayfa açma vakti geldi.” dedi kesin bir şekilde. Minseok ve Kris birbirlerine ' davrandığımız kadar aptal olduğumuzu mu düşünüyor gerçekten' bakışı attı.
“Krisin sonunda büyük bir kasede alevli mısır gevreği olduğunu itiraf etmesinden daha uzun süredir aşıksın ona.” dedi duygusuzca. “Bu böyle atlatabileceğin bir şey değil.”
“Piç.” dedi Kris, büyüğe bir fiske atttıktan sonra Jongdaeye dönerek. “Ve haklı. Bu şekilde onu sevmeyi bırakamazsın.”
“Öyleyse ne sikim yapmam lazım ?!” patladı Jongdae, yaşlar akarken. “Arkadaşım olmaktansa resmen beni bir daha görmemeyi tercih etti, tamamen değersiz biri gibi nasıl hissetmem ?! Hiç kimsenin istemeyeceği bir boka yaramayan biri olduğumu bilerek hala nasıl değersiz hissetmem ?!”
Jongdae odasına yardırıp kapıyı ardından çarptığında Kris ve Minseok afallamış bir şekilde sessiz kaldılar.
“Pekala, bu sadece kızsal problemler değil.” dedi Kris uzun bir duraklamanın ardından. “ Bu ' Sehun çok kötü boka battı çünkü Jongdaenin şimdiye kadar kendine-verdiği-değer in hepsini yok etti.' problemi.”
Minseok yavaşça onayladı.
Bir süre daha oturdular, Minseokun telefonu çaldığında plan yapıyorlardı.
“Heyo!” dedi neşeyle. “Bir süredir görüşmüyorduk ! Naber ?”
Kris, Minseokun yüzünün kararmasını ardından kocaman bir gülüşle aydınlanışını anlamaz bir şekilde izledi.
“Endişelenme!” güldü. “ Kesinlikle öyle olmayacak, Jongdaeye hiçbirşey söylemeyeceğiz. Görüşürüz!”
Minseok yüzünü yastığa gömdüğünde, omuzlarının gülüşüyle sarsılışını merakla izledi.
“Vee... sen iyi misin dostum ?” dedi Kris garip bir şekilde.
Minseok oturdu ve nefesini toparlamaya çalışırken gözündeki yaşları sildi.
“İyiden daha iyi.” koptu. “Luhanla görüşeceğim. Sen burda kal. Yakında birkaç konuğumuz olacak yani biri burda kalmalı. İyi eğlenceler !”
“Bekle!” bağırdı Kris Minseok kapıya yöneldiğinde. “Burası 'senin' dairen. Kalanın sen olması gerekmiyor mu ?”
“Güven bana.” homurdandı Minseok. “Daha sonra bana bunun için teşekkür edeceksin. Tabii biz Luhanla onun yeni yatağını kırarken orda olmak istiyorsan ..?”
“Aman Tanrım.” mırıldandı Kris yüzüne tokadı atarak. “Git lütfen.”
“Gideceğim !” dedi omzunun üstünden. “Giderken ara beni!”
“Luhan ve senin sevişmenizi duymak 'istemiyorum' !” bağırdı Kris, Minseokun gülüşünü yutan kapıya doğru.
Kris koltuğa gömülürken ellerini saçına daldırdı ve sızlandı.
Kapı çaldığında yarı uykulu bir şekilde film izliyordu.
“İddia ettiğinin yarısı kadar bile tutamayac- siz Minseok değilsiniz.” gözlerini kırpıştırdı Kris önündeki ikiliye. ( neyi tuttuğunu anladınız herhalde ? )
“Ben de aynı şeyi senin için söyleyecektim.” homurdandı Tao, ardından durakladı. “Dur.Yani Minseok için, ilk kısım için değil.”
“HYUNG NERDE?” böldü Sehun, ve Kris sonunda farketti (ve kokuyu aldı) onun normal olmadığını.
“ALKOL TOLERANSIN NERDE SENİN HANIM EVLADI ?” tılsadı Tao, Sehunu kapıdan ittirip donmuş Krisin yanından geçerken.
“Üzgünüm, ama şu çocuk beni aradı ve sorunları için benden yardım istedi ben de geldim ama halini görüyorsun.” koltukta yüzüstü yatan Sehunu gösterdi eliyle. “ ve ' Hyung benden nefret ediyor çünkü ben bir pisliğim ve ağzım iş görmüyor ve falan filan' demeyi kesmedi. Şimdi burdayım çünkü onu hyunguna götürmemi istedi.”
Tao durakladığında Kris bir nefes aldı ve durumu idrak ettiğinde kendi tükürüğünde boğuluyordu, Tao tam da önünde duruyordu ve onunla konuşuyordu ve-
“Bu piç biliyordu!” bağırdı Kris, havaya attı ellerini , yanlışlıkla Minseoku öldürse Luhanın ne kadar kızgın olacağını düşünerek.
“Sen kimsin ?” sordu Tao , Krisi süzerken.
“Dedi, 12 yaşındaki ergenle daireme giren kişi?” bir kaşını kaldırdı.
“Burası senin dairen bile değil.” dedi yavaşça Tao. “Ve bunun yasal olmadığında eminim.”
“...Allah kahretsin.” mırıldandı Kris. “Ben Kris, Jondaenin arkadaşıyım, Sehun arkadaşı- of şimdi açıklamak için çok karışık.” içini çekti kendinden geçmiş bir şekilde koltuğa yayılan Sehuna bakarak.
Kris Jongdaenin odasına yol aldı ve kapıyı yumrukladı, Taonun 'Adımı nerden biliyorsun?' sorusunu duymazlıktan gelerek.
“JONGDAE BEN GİDİYORUM VE SEHUN KOLTUKTA SIZDI.SEVDİĞİN HERŞEYİN ÜSTÜNE KUSMADAN BURAYA GELSEN İYİ OLUR.”
Döndü,durakladı ve hafifçe kapıyı çaldı.
“Sonra ara beni ve lütfen ........ Bay!” hızlıca Taoya doğru yöneldi ve bileğinden tutarak kapıya sürekledi.
Tao, Sehunun farklı arkadaşlara ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
Oh pekala.
En azından Kris tatlıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder