Sayfalar
▼
21 Ekim 2013 Pazartesi
A Song We Left Unsung - 5.Bölüm
Çeviren : Phantaso
A Song We Left Unsung | 5.Bölüm
Baekhyun kısa sürede eve girdi ve görünüşe göre sıkılmış olan Kyungsoo’nun sorgulayan yüzü ile karşılaştı.
“Peekii, nasıl gitti?”
Baekhyun cevap vermedi. Ağzında hala Chanyeol’ün dilinin hissi olduğundan sersemlemiş durumdaydı.
Kyungsoo ona uzun uzun baktı. Boş ifadesi eğlenceli bir ifadeye döndü. Baekhyun’u suçlarcasına parmağıyla işaret etti.
“Onunla yaptın. Diller de olaya dahildi. Hepsi yüzünde yazılı.”
Baekhyun ona tuhaf tuhaf baktı. “Burada bütün gün çalışmaktan beynin erimiş.”
Kyungsoo zar zor kahkahasını durdurabildi.
“Lanet olsun! Başka ne yaptın? Bakire bile değil misin artık?”
“Kyungsoo kapa çeneni.” Baekhyun gözlerini devirdi ve arkadaşının alaylarını duymamak için odasına kaçtı.
“Deliğinin alabileceği kadar tohumlarını istiyorsun onun!” Kyungsoo ardından bağırdı ve Baekhyun kapıyı kapatırken ona bir orta-parmak-selamı çaktı.
***
Baekhyun çalışırken birkaç gün Chanyeol’dan hiçbir ses duymadı. Sıkılmış bir şekilde butiğe yaslanmışken telefonunun vızıltısını duydu. Chanyeol’ün mesajını fark etti ve açtı.
İş tulumu içinde, egzoz borusunu dev bir şnorkelmiş gibi tutan bir çocuk fotoğrafı ile karşılaştı.
Dükkandaki herkesin dönüp ona bakmasını sağlayacak bir kahkaha attı Baekhyun.
Aynı akşam, Baekhyun evin kapısına doğru yürürken telefonu çaldı.
“Alo?”
“Hey . Şu anda ne yapıyorsun?”
“Oh, merhaba Chanyeol. İşten eve dönüyordum.”
“Güzel. Plansız bir geziye çıkmak ister misin?”
“Hmm. Tabi. Ama eve çok geç dönemem, yarın sabah dersim var.”
“Peki, şu an aşağıdayım.”
Baekhyun şaşırdı. “ Şimdi mi? Hazırlanmak için hiç şansım yok…”
“Baekhyun, goril kıyafeti içinde yürüyor olsaydın da umursamazdım ve hala harika olduğunu düşünürdüm.” dedi Chanyeol kendinden emin bir şekilde. “Şimdi poponu hemen aşağı indir.”
Baekhyun sokağa yürüdüğünde, küçük aşınmış bir kamyonun binanın önüne park etmiş olduğunu gördü. Chanyeol arabanın bagaj yerinin üstünde bağdaş kurmuş oturuyordu. Yaklaşan Baekhyun’a baktı ve gülümsedi.
“Fotoğrafımla gününü biraz aydınlatmışımdır diye umuyorum.”
“İşteyken beni güldürdü. Etraftaki herkes kafayı yemişim gibi bana baktı.”
“Büyük başarı!” Chanyeol sırıttı ve oturduğu metali okşadı.
“Baekhyun, bebeğimle tanış.”
“Hoş. Şimdi neden ilk randevu için kız kardeşinin arabasını aldığını biliyorum.”
Chanyeol surat astı. “Hey, bu şeyle çok güzel zamanlarım geçti. Hayatımın ikinci büyük aşkı.”
Baekhyun bir kaşını kaldırdı. “İlki kim?”
Chanyeol omuz silkti. “İlk sırayı özel biri için saklıyorum. Kim bilir, belki de sen olursun.”
Baekhyun’un yanına zıpladı ve kızarmış çocuğu yanağına kondurduğu bir öpücük ile karşıladı.
“Gerçekten seni yeniden görmek için sabırsızlanıyordum.” Dedikten sonra Baekhyun için kapıyı açtı ve göz kırptı. Daha sonra sürücü koltuğuna geçip yanındaki yere vurdu.
“Aşk koltuğu… Sürerken yatmaktan çekinme.”
Baekhyun güldü. “Bu rahatsız edici olmaz mıydı?”
“Hayır. Sürerken başka işler yapmakta da yetenekliyim. Bazen düz yolda olduğum zaman dizlerimle direksiyonu yönlendiririm.”
Baekhyun hafif bir dehşetle baktı. “Um. Lütfen yapma.”
Güldü Chanyeol. “Tamam, tamam. Sadece ellerle. Bir şartla.”
“Neymiş?”
Chanyeol, Baekhyun’u yakına çekti ve onu öptü.
“Hepsi bu.” diye sırıttı ve arabayı çalıştırdı.
----------
Baekhyun yolculuğa çıktıklarından yarım saat sonra konuştu. “Nereye gittiğimizden hiç bahsetmedin.”
“Bu bir sır.”
Büyük olan suratını astı. “İpucu bile mi yok?”
“Bazen gerçekten güzel bir manzarası olan bir yere gidiyorum.” Yanıtladı Chanyeol. “Boş zamanlarımda tek başıma yolculuk yapıyorken güzel yerlerde kaldım.”
“Yeterince adil.”
“Ohh, bu benim şarkım.” Chanyeol yaklaşıp radyonun sesini açtı ve Baekhyun’un şimdiye kadar duyduğu en berbat sesle eşlik etmeye başladı.
...ve yol benim gelinim oluyor
Gurur dışında her şeyden sıyrılmışım
Böylece ona emanet ediyorum kendimi
Ve o beni tatmin ediyor
İhtiyaç duyduğum her şeyi veriyor
“Şarkıyı tamamen katlettin.” Baekhyun büzüldü. “Ve hatta başlangıç için bile iyi değildi.”
“Tamam, beni aşağılayabilirsin ama Metalica hakkında böyle konuşma.”
Baekhyun, yüzünde hafif bir gülümsemeyle korumacı bir şekilde ellerini kaldırdı.
“Peki, özür dilerim.”
“Neyse, sen ne dinliyorsun?” Chanyeol homurdandı. “One Direction?”
“Ew, hayır.” İtiraz etti Baekhyun. “Girls Generation’a zaafım var.”
Chanyeol sadece ona gözlerini kırpıştırdı.
“…İn arabamdan.”
Baekhyun güldü.
Hamburger almak için otobandaki bir fast-foodda durdular ve arabada yemeye başladılar. Baekhyun, Chanyeol’ü besleme işini kendi devraldı, böylece diğeri dikkatli bir şekilde araba sürebilirdi.
“Biliyorsun, dizlerimle sürmeme izin versen kendim de yapabilirdim.”
“Hayır. Eğer senin için de bir sorun yoksa, bir sonraki doğum günüme kadar yaşamak istiyorum.” Cevap verdi Baekhyun ve kızartmalardan birini Chanyeol’ün ağzına tıktı.
“Hiç araba olmayan dümdüz bir yoldayız. Bu gayet iyi.”
Baekhyun hamburgeri Chanyeol’ün suratına uzattı. “Kapa çeneni ve ye.”
“Benim inanılmaz sürüş yeteneklerimi hafife alıyorsun.”
Baekhyun kendi hamburgerindeki turşuları soydu ve candan aşağı attı. “İyi araba tamir edebilmen, iyi bir şöför olduğun anlamına gelmez.”
“Şu an gözlerimi kapatıp eğilerek seni öpebilirim ve bittiğinde ikimizde hayatta oluruz.”
“Yapama—“
O itiraz edemeden, Chanyeol ona doğru eğilip yüzünü çevirmek için bir elini uzattı. Tekrar yola bakmadan önce birkaç saniye onu öptü.
“Meydan okuma kabul edildi.” Gözlerinin içi parladı ve kendisinden memnun görünüyordu.
Baekhyun sadece önüne baktı, jest yüzünden sessizleşmişti.
“Tamamen ölmeye değecek bir şey değildi.” Chanyeol iç çekti ve gülümsedi.
***
Sonunda büyük bir deniz fenerinin olduğu uçuruma gelince tepenin önüne park etti.
“Tepeye kadar yarışalım.” Chanyeol meydan okudu. “Sona kalan çürük yumurta!”
“İyi.” dedi Baekhyun ve kendini hazırladı. “Üç deyince koşacağız. 1, 2, …”
Daha 3’e gelmeden Chanyeol tepeye fırlamıştı bile.
“Hey!” Baekhyun öfke içinde kollarını sallayarak itiraz ediyordu. “Seni hileci, hileci!”
Chanyeol koşarken manyakça güldü. Fakat ne yazık ki talih Baekhyun’dan yanaydı. Göremediği bir taşa takılıp çimlere düştü. Baekhyun kıkırdadı ve yardım etmek için yanına koştu.
“Neden beraber yürümüyoruz?”
Elini uzattı ve Chanyeol gülümseyerek kabul etti.
El ele tutuşmaya devam ederek deniz fenerine kadar yürüdüler ve önlerine serilmiş manzarayı izlediler. Onları çevreleyen kilometreler büyüklüğünde siyah okyanus, yıldızlarla kaplı bir gökyüzü, hangi şehrin ortasında böyle nadir bir manzara vardı?
Baekhyun soğuk gecenin havasından hafifçe titredi, Chanyeol arkadan kollarını ona sardı ve sessiz bir hayranlıkla izlediler.
“İnanılmaz.” Baekhyun nefes aldı ve Chanyeol’dan cevap gelmeyince kafasını kaldırıp uzun olana baktı.
Baekhyun aniden utangaç hissetti. “Neden bana öyle bakıyorsun?”
Chanyeol gülümsedi ve alnına düşmüş saçları kenara çekti.
“Çünkü güzelsin. Ve şu an seni ne kadar öpmek istediğimi düşünüyorum.”
Gülümsedi Baekhyun. “Bütün bu tatlı konuşmaların bende işe yarayacağını mı düşünüyorsun?”
Chanyeol’ün yüzü düştü. “Yaramıyor mu?”
“…tamam, iyi, işe yarıyor.”
Chanyeol gülümsedi ve onu öpmek için eğildi. İlk başta garip olmuştu, birbirinin ritimlerine uyana kadar burun ve dişler çarpıştı ama ikisi de memnundu.
“Seni uzun zamandır tanımadığımı biliyorum.” Chanyeol düşündü. “Ama bu duyguları hissetmeme engel olamıyor, Baekhyun.”
“Ne gibi duygular?”
“Seninle karşılaşmak için yaşamışım gibi.”
Onlar tepeden aşağı inerken Baekhyun, Chanyeol’ü öpmek için fırladı ve aşağı inene kadar Chanyeol onu taşıdı.
***
Eve dönerken Chanyeol birçok kez Baekhyun’u öpmek için yoldan dikkatini çekti ve Baekhyun’un kalbi son sürat atmaya devam etti. Hayati tehlikesi yüzünden miydi, ya da öpücükleri yüzünden mi, artık biliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder